Ali İmrân
Sabah alarmın çalmasıyla gözlerimi araladım 06:00 üstüme eşofman takımımı giyinip kulaklarımı da taktıktan sonra Alex' le beraber sitenin koşu parkına doğru hafif koşmaya başladım, gelince normal koşmaya başladım Alex' de yanım da koşuyordu hadi bilin bakalım aklımda yine ne vardı? Ümran Ak. Beyin nöronlarım 'Sanki çok çıktı' diye yüzüme bütün gerçekleri vurmuştu. Koşmayı durdurup diz kapaklarımdan tutarak hafif eğildiğim de Alex' de yanımda durmuş bana bakıyordu nefes nefese "Kurtaracağız oğlum" deyince o koşmaya devam etti. Bende peşinden koşmaya devam ettim. Yarım saat daha koştuktan sonra eve yürüme dönerken fırına uğradım "Ooo hoş geldin Ali oğlum buyur hazır çantan" deyip elime her sabah aldığım 2 tane zeytinli kaşarlı simiti vermişti. "Yine gelmiş" diyerek dışarda ki Alex'i gösterdi "O benden daha iyi koşuyor" gülerek verdiğim cevaptan sonra borcumu ödeyip "Teşekkürler Şükrü Bey iyi günler" diyerek fırından çıktım bu sitenin tek güzel yanı fırın eczane market gibi şeylerin siteye ait olmasıydı eve gelip Alex' in mamasını ve suyunu koyup kendime kahve suyu koyup duşa girdim
Fazla uzun durmayı sevmezdim o yüzden kısa bir duşun ardından çıktım, bugün Pazar'dı takım elbise giymeye niyetim yoktu pantolon kazak işi hallettim. Aşağıya indiğimde Alex koltukta yatıyordu kahveyi yapıp yine salona geçtim yine koltuğa oturunca Alex yanıma gelip başını yine bacağıma koydu bilgisayardan gelen maillere bakarken bir taraftan da aldığım simitleri yiyerek kahve mi içiyordum. Alex verdiğim simitlerden 2 parça alıp daha yememişti doymuştu demek ki saate bakıp ayağa kalktığım da Alex peşimden gelmemişti kupayı makineye koyup tekrar kapağını kapattım. En kısa zaman da makineyi de açmam gerekti. "Ben gidiyorum" dediğimde Alex yine kapıya gelmemişti, ben yanına gidip "Hadi ama oğlum biliyorum uzun zamandır sana vakit ayırmıyorum ama gerçekten işlerim var en kısa zamanda seni parkada getireceğim şimdi gidip kıza bakayım olur mu?" Diye sorup yüzüne baktım. Evet Alex 'in de duyguları vardı ve belli ediyordu kırılmışsa siz yoksunuz gibi davranırdı siniriyse hafif dişlerdi ve tabi ki birde yalaması vardı
Tekrar kapıya doğru gidince bu sefer peşimden gelmişti gülerek ona eğildim "Aferin oğlum buralar sana emanet" diyerek bilgisayar çantamı alarak evden çıktım. Hava koşarken kötüydü, şimdi ise yağmur yağıyordu.
Hastaneye vardığımda odaya girdim, Doruk koltukta uyuyordu ses çıkartmadan önlüğümü giyinip odadan çıktı psikiyatri servisine çıkıp bize ayrılan odaya gidiyordum beni gören sekreter "Hoş geldiniz Ali İmrân Bey bir şey ister misiniz?" Kibar sorusuna kibarca "Hayır sadece gelecek olan hastaların dosyalarını istiyorum" diyerek odaya girdim. Masaya oturup kendi bilgisayarımı kurarken sekreter içeriye girip dosyaları bıraktı. Kafamla teşekkür edip onu gönderdikten sonra ilk dosyayı aldım. 20 yaşında intihara kalkışmış, 20 yaşında ne derdin var acaba, benim 20 yaşındayken tek derdim köpek gibi ders çalışmaktı.
Kapımın çalınmasıyla "Gel" dedim kapı açıldığında sekreter ve genç bir çocukla babası olduğunu tahmin ettiğim adam girdi "Hoş geldiniz ben Ali İmrân" deyip elimi uzattım genç çocuk pek takmazken adam elimi tutup "Kutay Argun bu da oğlum Eymen Argun" diyerek onuda tanıttı. Kutay beye dönerek "Teşekkürler Kutay Bey siz dışarıda bekleyebilirsiniz ben Eymen' le özel konuşacağım" dediğimde ikilemde kalsa da çıktı. Eymen' e koltuğu gösterip oturmasını bekledim "Kendini tanıtmak ister misin?" Diye sorduğumda sorum yanıtsız kalmıştı madem o konuşmak istemiyordu konuşmazdık o zaman, bu da benim yöntemimdi 1 kere sorardım cevap vermezse onu beklerdim
"Soru sormayacak mısın?" Diye bana sorduğunda içimden gülümseyerek kafamı hayır anlamında salladım "Konuşsana" dediğinde yine kafamı hayır anlamında salladım "Peki" diyerek yine dışarıya bakmaya başladı "Gitti o" deyince kafamı kaldırdım "Kim" diye sordum "Nazlı" dedi "Ben ona dedim 'gitme partiye' diye ama dinlemedi o yine de gitti" Nazlı yerine o harfini kullanıyordu ve sürekli parmaklarıyla oynuyordu "Eymen sakin ol ve baştan anlat olur mu? Nazlı kim? Kimin partisi? Hepsini anlat hadi" diyerek onu teşvik ettim "Nazlı benim kız arkadaşımdı Üniversite den arkadaşımız Cenk'in doğum günü partisi vardı. Cenk Hakverdi. O çok gitmek istedi ben istemedim içkiliydi hatta Cenk'in uyuşturucu kullandığı bile söylenir sonra Cenk bana fotoğraf attı. Ay-ay-aynı yatakta yatıyorlardı üstünde sadece yorgan vardı 'birazcık eğlendik' yazmıştı altına" Eymen sinirle parmaklarını sağa sola kırıyordu. Ellerini tutup "Yapma Eymen ne bir kız için nede bir erkek için hayatına kıymaya değer mi? Evet Nazlı'yı sevmişsin hatta belki şuan da seviyor olabilirsin ama o seni hak etmiyor bak daha çok gençsin hayatının başındasın hangi bölümü okuyorsun?" Maksat sakin olmasını sağlayıp muhabbet etmekti "Peyzaj Mimarı" diye cevap verdi. Onunla konuşmaya devam ettikçe iyice açılıyordu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZGÜRLÜĞÜN RENGİ
Mystery / Thriller'Ağlamak' kulağa nasıl geliyor? Zayıflık, acizlik, bir adım daha atsan içinde kalanların yerlere tane tane dökülmesi ya da acının somut yansıması.. Bence hiçbiri değil. Zümrüdüanka misali yandıktan sonra yeniden küllerinden doğmaktır ağlamak. Her...