Ümran
418 gün sonra o odadan çıkmıştım, adını bile bilmediğim bu adam sayesinde olmuştu bu olay. Mutluydum içimden bir ses bu adamın gerçekten bana yardım edebileceğini söylüyordu ona güvenme mı söylüyordu. Ama hayır bunları hemen yapamazdım ona hemen güvenemezdim. Geçmişte olan biteni hemen unutamazdım. Güvenmek me kadarda zor bir eylem dimi. Birine 'Bu bana ihanet eder mi?' Korkusu olmadan güvenmek her şeyini ona anlatmak. Çünkü ona güveniyorsun ve onun kimseye bir şey demeyeceğini biliyorsun. Ya her şeyin tersi çıkarsa, ya o çok güvendiğin kişi aslında senin kuyunu kazıyorsa
Yanımda hareketlilik olunca kafamı o tarafa doğru çevirdim. Doktor kafasını saha sola doğru sallayıp yola döndü. Bu hâli beni güldürmüştü. Konuşmak istemiyordum çünkü ona daha tam güvenmiyordum. Daha doğrusu güvenemiyordum. Hava yağmurluydu Allah'tan şimşek falan çarpmıyordu. Şimşekten korkmuyordu sadece tiksiniyordum.
Şimşek aslında beni anlatıyordu. Bende hastahaneye ilk geldiğimde şimşek gibi parlardım. Ama git gide söndürdüler beni hiç bir zaman yıldırım olup çakamamıştım. Bir sapaktan saparken içimi bir korku salmıştı. O ana kadar kaçmayı hiç düşünmemiştim ona doğru bakınca gülerek "Merak etme seni kaçırma gibi bir girişimde bulunmuyorum" diyerek kafasıyla önde ki bir yeri göstermişti oraya baktığımda dediği gibi balıkçı getirmişti beni "Sadece balıkçıya geldik. Biraz uzak ama mükemmeldir" diyerek arabadan indi. Bagaj kapısının açılma sesini duyunca kafamı arkaya doğru çevirdim. Doktoru görmüyordum, elinde yün bir hırka ile tekrar sürücü koltuğuna oturdu "Aralık ayı zaten soğuktur ama burası deniz kenarıdır yani demek istediğim daha soğuktur, hırka temizdir gönül rahatlığıyla giyebilirsin" diyerek kucağıma bırakmıştı. Her şeyi açıklıyordu ve bu beni mutlu hissettiriyordu hatta daha çok insan.
Ben hırkayı giyince yine ilk o inip benim kapımı açmıştı bende inince dediği gibi hava gerçekten soğuk olduğunu fark ettim. İçeriye girdiğimiz gibi küçük ama iç rahatlacı yerin sıcaklığı yüzüme vurmuştu, içerde Karadeniz müziklerinden çalıyordu. "Ooo Ali abim gelmiş hoş gelmiş Caner Oğlum Ali abinin sofrasını kurun" diye bağırmıştı genç biri. Doktor uyarı maiyetinde öksürünce adam bize doğru döndü, önce şaşırdı sonra devam etti "Kusura bakma Ali abi misafir getirdiğini bilmiyordum buyurun" deyince herhangi bir masaya oturduk. Ali bana bakınca "Kusura bakma sık sık geliriz buraya Doruk ve abimle beraber geliriz ondan böyle oldu" diye yine açıklama yaptı. Genç çocuk yanımıza gelince önüme menü bırakıp adının Ali olduğunu öğrendiğim doktorun yanına gitti. Ona da menü uzatınca doktor önce bana bakıp sonra çocuğa dönerek "Tamam Caner sen gidebilirsin biz sipariş verirken seni çağırırız" diyerek çocuğu yollamıştı bana doğru eğilerek "Tamam rahatlayabilirsin önce ne yiyeceğini seç mesela" deyince menüye baktım direk gözüme hamsi çarpmıştı, o ara Ali yine konuşmaya başladı "Bence hamsi yemeliyiz Aralık ayında sonuçta tam mevsimi yanına da bir söğüş öf mübarek ne yenir şimdi" Ali'nin bu kadar samimi olması çok hoştu. İçinden nasıl geliyorsa öyle davranıyordu. Bende birden başımı sallayınca benimde ondan istediğimi anlamıştı. 418 gün sonra yemek yiyecektim. Arada da yerdim ama Melek hemşirenin 'Hadi, ne uyuşuksun, seni mi bekleyeceğim, hızlı ye' vesaire vesaire hitaplarıyla yerdim "İçecek olarak ne istersin?" Diye yine kibarlık ederek sormuştu içecek bölümüne bakarak suyu gösterdim çok yük olmaya gerek yoktu beni o odadan çıkartmasına bile şükretmeliydim. "Tamam bence de kola içmeliyiz güzel seçim" deyince ona baktım ama o bana bakmadan arkaya dönerek "Caner" diye seslendi genç çocuk yanımıza geldi "Buyur abi" dedi. Demek ki Ali buraya çok sık geliyordu. "Hamsi tava, söğüş, kola" deyince çocuk kafa sallayarak geri gitti
Ben dışarıya bakıyordum oda denize bakıyordu engin dalgalar vardı. Siparişler gelmişti ellerimi yıkamak istediğim için Ali'ye baktım tam hamsiye uzanacakken eline vurdum bana anlamayarak bakarken ellerimi gösterdim. "Ha o mesele" diyerek ayağa kalktı bende peşinden kalkınca yürümeye başladık arkaya gelince "Sen bu taraftan" diyerek beni yönlendirdi. İçeriye girince gayet temiz olması çok güzeldi ellerimi yıkayıp dışarıya çıktığımda Ali orda yoktu masaya doğru gittiğim de masada da yoktu. Nereye gitmişti şimdi diye düşünürken arkadan bir ses "Buradayım" diye seslendi arkadaşına dönmeden masaya yürümeye devam etmiştim. Yemek yemeye başlayınca hamsiyi çok özlediğimi fark ettim. Ali de baya eliyle yiyordu cidden acıkmıştı ki küçük hamsileri kılçıklı yediğini gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZGÜRLÜĞÜN RENGİ
Mystery / Thriller'Ağlamak' kulağa nasıl geliyor? Zayıflık, acizlik, bir adım daha atsan içinde kalanların yerlere tane tane dökülmesi ya da acının somut yansıması.. Bence hiçbiri değil. Zümrüdüanka misali yandıktan sonra yeniden küllerinden doğmaktır ağlamak. Her...