Ben Freya Thompson, 20 yaşında Kaliforniya Üniversitesi Arkeloji bölümünün en başarılı son sınıf öğrencisiyim. Uzun koyu kahve saçlarım, tabiri caizse şişe dibi kadar kalın olan gözlüklerimin altında gizlenen mavi gözlere sahip olan sıradan bir kızım. Annem, aslen Mısır'lı yıllar önce rahmetli büyük büyükannem Salihah Abdüvahab iş imkanından dolayı kalıcı olarak Amerika'ya taşınmış ve bizde o zamandan itibaren San Francisco'da yaşıyoruz. Babam ise İngiliz şuan Newyork'da yaşıyor çünkü annem ve babam ben 6 yaşındayken ayrılmışlar, babamın yoğun iş temposu yüzünden pek sık görüşemiyoruz arada sırada arar yada para yollar yani anlayacağınız pek fazla baba kız ilişkimiz yoktur.
Annem 10 sene önce Amerikalı bir adamla evlendi adı Marco. Kendisini öz babamdan çok severim. Bana ebevynden daha çok arkadaş olmuştur, Pazar tatilinde ailecek Doleres parkına gider Marco ile golf oynarız. Birde Marco 'nun benimle aynı yaşıt kızı yani üvey kız kardeşim Emma var.
Emma, annem ve babası evlendiklerinde Marco'nun evine taşınmıştık ilk zamanlarda Emma'nın annemi ve beni istediğini pek söyleyenemez, benimle sürekli kavga etmek için çabalardı, ben ise küçülüğümde çekingen uysal bir kızdım. Karıncayı bile incitmeye korkan, okuduğu kitaplardaki baş erkek karaktere aşık olup onlarla hayal dünyasında mutlu mesut yaşayan, Dünya'yı iyiliğin ve sevginin kurtaracağına inanan, saf kalpli kendi halinde bir kızdım. Aslında itiraf etmek gerekirse hâlâ öyleyim sadece kitaplardaki karakterlerle kendi Alemimde aşk yaşamıyorum. Yani anlayacağınız Emma'nın kavgalarında pısırık taraf bendim.
Birgün Emma biz 11 yaşlarındayken, elimden hiç düşürmediğim 'Antoine de Saint Exupery- Küçük Prens' kitabımı gizlice odama girip makasla kesmişti. Günlerce ağlamıştım ve kimseyle konuşmamıştım. Emma da gelip defalarca özür dilemişti ama nuh demiş peygamber dememiştim, onu affetmefiğim için biriktirdiği tüm harçlığıyla bana küçük prens kitabını almıştı. Bana vereceği sırada ağlayarak sarılmış ve "Özür dilerim. Bir daha seni hiç ağlatmayacağım. Söz çok iyi bir kız kardeş olacağım." Demişti. Onunla o zamanda beri öz kardeş gibi olmuştuk.
Emma'yla üniversitenin bahçesine girdiğimizde tüm gözler bize çevrilmişti daha doğrusu Emma'ya. Bakışlarımı Emma'ya çevirdim, sanki onu hiç görmemiş gibi baştan aşağıya süzmeye başladım. Uzun boyu, beline kadar uzanan uzun sarı saçları, yeşil gözleri, kiraz renginde dolgun dudakları üzerinde ince fiziğinin tüm hatlarını gösteren pembe renginde göğüs dekolteli mini bir elbise vardı. Çok hoş bir elbiseydi. "Emma'dan bir günlüğüne ödünç almalıyım." Diye düşünüyordum ama aslında Elbise değil içindeki Emma çok güzeldi. Elbiseyi Ben giysem kesin genişlerdi. Çünkü onun gibi ince bir fiziğim yoktu 1.64 boyunda, 61 kiloda olan hafif toplu bir kızdım.
Birgün inat edip zayıflamaya karar vermiştim. 2 hafta boyunca resmen aç yatıp aç kalkmış ve 61 kilodan 55'e kadar düşmüştüm. Sonra ise daha fazla açlığa dayanamayıp kendimi yemeğe vermiş ve akşamına mide rahatsızlığından dolayı hastaneye kaldırmıştım. 2 haftada verdiğim 6 kiloyu 1 haftada 7 kilo olarak gani gani geri alan nadir insanlardanım. Yani bana zayıflamak yaramıyordu zaten o günden itibaren zayıflamamak için kendi kendime tövbe etmiştim.
Dersliğin kapısından girdiğimiz sırada ön sırada oturan Jack bize el salladı. Jack, Emmayla benim 12 yaşından beri en yakın dostumuzdu. Annesiyle annem aynı hastanede doktordu. Jack'in annesi Güney Kore'li, babası ise Amerika'lıydı, Jack annesi gibi gözleri çekik ve sempatik biriydi. Ona doğru ilerlerken her zaman olduğu gibi sınıftan biri bana laf attı. "Hey! dört göz, ezikliğini yanındaki taş gibi kıza da geçireyim deme. Bize bir ezik Freya yetiyor." Dedi. Tüm sınıf kahkaha atmıştı. Bunu duyan Emma sinirli bir şekilde hızlıca arkaya doğru gidiyordu ki kolundan tuttum ve buruk bir gülümsemeyle "Boşver, ben onlara alıştım. Onlar bana ezik, inek, dört göz diye hitap etmeleri, beni ezik yapmaz." Dedim. Emma kızgın gözlerle bana bakıyordu."İnanamıyorum sana! bu pisliklere hattini en baştan bildirmeliydik. Şu iyi kalbini biraz karartmalısın." Dedi. Umursamaz bir şekilde omuz silktim ve sıraya oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUMYA'NIN AŞKI ~İMHOTEP ~ (KASIM AYINDAN İTİBAREN DEVAM EDİLECEKTİR!)
FantasiMısır Tanrıları ile Yarı Tanrı olan İmhotep'in savaşı ve bu savaşın ortasında kalan masum bir kız...