3.1 kafanı topla

1K 104 63
                                    

[San]

"Yah! Şu lanet şey kulağımda durmuyor! Daha basit bir yolu yok mu iletişim kurmanın?"

Hongjoong Hyung'un bize dağıttığı kalın siyah kulaklığı çekiştirirken bir yandan da homurdanıyordum.

Kıyafetlerimi giymek birkaç dakika sürmüştü fakat on beş dakikadır kulaklığımla uğraşıyordum.

Gerçekten şu şeyleri biraz daha kullanışlı yapsalar ne olurdu sanki?

Banyodan yeni çıkmış oda arkadaşım saçlarını bir havluyla kurulayarak yanıma geldi ve siyah işkencecimi elimden aldı.

"Off, bebek gibisin San. Sadece şu kısmı kulağının arkasına sabitleyeceksin. Ne kadar zor olabilir?"

Bıkkın hareketlerle kulaklığı kulağıma saniyeler içinde yerleştiren çocuğa baktım şaşkınca.

"Sen nası- Oldukça zor bu bir kere tamam mı? Herkes senin kadar yetenekli değil sonuçta."

"Yeteneğe falan gerek yok, bence sen çok acelecisin."

"Aceleci değilim , hadi hazırlan da çıkalım hemen."

Uzun çocuk bana göz devirerek aynanın önüne geçip saçlarını taradı hızlıca.

Biraz parfüm sıktı, kulaklığını taktı, ceketini aldı ve önümde durup gülümsedi.

"Hazırım bile!"

Üzerindeki düz beyaz tişört ve açık mavi pantolona baktım.

Birkaç minik pırlanta küpe dışında bir takı takmıyordu ve sadece açık gri, parlak spor bir ceket giymişti.

Buna pembe ve mavinin bin bir tonundan tutamların eşlik ettiği parlak sarı saçlarını ve kocaman, rahat, içten gülüşünü de eklersek, oldukça güzel bir dev duruyordu karşımda.

Benim üstümdeyse koyu siyah bir takım elbise vardı.

Yine siyah bir gömlek giyiyordum ve göğüs cebimde üzerine siyah dantelden çiçek desenleri işlenmiş kırmızı bir mendil yerleştirmiştim.

Mat deri ayakkabılarımı da sayarsak, bu resmi görünüşün tek eksiği bir kravattı, ama kravatlardan nefret ediyordum ve çok resmi kaçmamak için takmamaya karar vermiştim.

Gerçi işe yaramamış gibi görünüyordu.

"Hey, sence çok mu resmi oldu?" diye sordum üstümdekileri işaret ederek.

Yunho beni bir güzel süzdü, sonra da kafasını salladı.

"Dalga mı geçiyorsun? Bence yakışmış. Woo da beğenir, merak etme." dedi kıkırdayarak.

Ben ciddi mi olduğunu yoksa alay mı ettiğini düşünürken Yunho çoktan kapıyı açmıştı bile.

Onun peşinden odadan çıktım.

Salona geçtiğimizde Jongho'yu koltuklardan birinde telefonuyla oynarken bulduk.

Düz siyah boğazlı bir kazak, siyah kot pantolon, yarım deri botlar ve deri bir ceket giyiyordu.

Sadece klasik bir saat takmıştı. Siyah kırmızı saçları ve kulağındaki büyük siyah kulaklık ile bir şirket yöneticisi veya genç bir bodyguarda benziyordu.

Kesinlikle resmilik işini abartmıştım.

Bizim geldiğimizi görünce kafasını oyundan kaldırdı.

"Ah, selam hyunglar. Sonunda gelebildiniz. Hong ve Hwa Hyung stüdyoda vericiyi deniyorlar. Diğerleri daha süsleniyor."

İlgisiz bakışları ikimizin üzerinde gezindi.

Furorem | AteezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin