[Haechan]
Sabahın ilk ışıkları gözüme giriyordu, diye bir giriş yapamayacağım. Çünkü Silver Akademi, sadece filmlerde olduğunu sandığım o kocaman ve karanlık binaların ta kendisiydi.
Odalar, koridolar, yemekhane, spor salonu... Aklınıza gelebilecek her yer griydi.
Siyah kadife perdeler sadece odayı değil, içimizi de karartıyordu.
Ama bunlar için yakınabilecek kadar zamanım yoktu.
Yatağımdan doğrulmaya çalıştığımda başımda felaket bir ağrı hissettim.
Muhtemelen gece, yine aynı rüyayı görmüştüm.
Açıkçası, rüyanın ne olduğuna dair bir fikrim yok ama kafamın içinde bir şeylerin hareketlendiğini hissedebiliyorum. Sanki, benden saklanan anılarım, gece rüyamda ordan oraya koşuyor gibiler...
Onları hatırlamak mı iyi yoksa böylesi mi emin değilim. Ama kafamda cevaplayamadığım soruların olduğu kesin.
Bunları bir kenara bırakıp, yataktan kalktım. Ayaklarım soğuk zeminle buluştu. Doğruca Renjun'un yatağına gittim.
Uyuyordu.
"Renjun kalk." dediğimde kalkmadı. Aksine sırtını döndü.
Birkaç kere daha denedim ama hiçbirinde tepki vermedi. Onu uyandırmayı daha sonra tekrar deneyecektim.
Renjun'la ortak kullandığım gardırobun önüne geçtim.
Göz altlarım morarmış, dudaklarıma çatlamıştı. Resmen yaşlanmıştım 1 haftada.
Bunları da bir kenara bıraktım. Dışarıdaki katliamı düşünmek beni yeterince geriyordu, bir de diğer konulara kafa yoramazdım.
En kısa sürede gücümün kontrolünü elime almam gerekiyordu. Olur olmadık zamanlarda bir yerleri ateşe vermemek benim için zordu.
Ellerimi gardırobun aynasına koydum. Isının tüm vücudumu kapladığını hissediyordum.
Yavaşça elime odaklanıp ısıyı sadece oraya aktarmaya çalıştım.
Sanırım başarıyordum, ta ki kapının çalındığını duyana kadar.
"Gel."
Gelen kişi Sicheng'ti.
"Selam hyung."
"Selam." Fazla konuşkan bir tip değildi. Onu ilk kez Yuta'dan ayrı görüyordum.
"Bir sorun mu var?"
"Hayır. Sadece Kun bugünkü eğitimin özel güçlerimizle alakalı olduğunu söylememi istedi."
Kafamı salladım.
Sicheng odadan ayrılacakken onu durdurdum. Kafası öne eğikti. Yüzünün rengi solmuş gibiydi.
Onunla ilk kez konuşuyor olsam da üzgün olduğunu anlayabiliyordum.
"Hyung, bir şey olmuş."
"Neden bu kadar ısrar ediyorsun? Bir şeyin olduğu falan yok." Israr ettiğim yoktu. Fazla tepki verdiğine göre bir şey olmalıydı.
"Belki de sorun, bir şeyin olmamasıdır."
Son dediğim ilgisini çekmişti.
Bu tip cümleleri hep babamdan öğrenmiştim.
Babam benim idolümdü.
Tam anlamıyla olmak istediğim kişiydi.
Çok kitap okuduğundan diksiyonu gelişmiş, birçok düşünce yapısına sahip bir adamdı. Yakışıklıydı, nazikti, insanları kırmaz onlara yardım ederdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silver Academy † Markhyuck
Fiksi Penggemar"Okul kuralları gayet basit sevgili öğrenciler. Hayatta kalın..." °markhyuck° ©mndln0