Kesit

278 56 126
                                    

Kapıyı kilitleyip evden çıktım. Yağmur yavaş yavaş yağmaya başladı.  Hızlı adımlarla yürümeye başladım.

Bu kadardı. Hayata karşı pes edeceğim. Dünyada fazla yaşamak istemiyorum. Bu iğrenç yerde daha fazla duramam.

Insanoğlu kendini öldürdüğü gibi Dünyayı da öldürüyor. Artık yaşanılacak bir yer değil burası. İnsanlar acımasız. Hiç kimseye acımayan insanoğlu ile aynı gezegende yaşayamam. Gerçi yaşadığım hayata yaşamak denirse. Sahi, yaşamak nedir? Bunun cevabını hiç bilmiyorum.

Yarım saat yürüdükten sonra geldim işte. Uçurumun kenarı...hayatımı sonlandıracağım nokta. Biraz daha yürüdüm. Tam uçurumun kenarında durdum. Aşağıya baktım. Gerçekten de çok yüksek burası.

Gökyüzüne çevirdim kafamı. Yumdum yeşil gözlerimi. Derin nefes aldım. Rüzgar vuruyor beyaz pürüssüz tenime. Kapişonum rüzgârın etkisiyle kafamdan çıkıyor. Uzun koyu kumral dalgalı saçlarım arkaya doğru uçuşuyor. Açtım ellerimi iki yana. Şuan çok rahat bir pozisyondayım.

Allahım affet beni. Başka çarem yok.

Sol gözümden bir damla yaş süzülüyor çeneme doğru. Bir tane daha. Diğer gözümden de...ağlamayı pek sevmezdim ama şuan sanki tertemiz bir melek gibiyim. Özgür beyaz melek.

Ben böyle ölüme hazırlanırken arkadan sert gibi ama bir o kadar naif kalın bir erkeksi ses duydum. Sesi....huzur gibi..

"Ne o intihar mı edeceksin?"

Gözlerim hala kapalı. Ellerimi iki yanıma düşürdum. Kafamı aşağıya çevirdim. Evet. Ben intihar ediyorum. Bu acımasız insanoğluna daha fazla dayanamayacağım. Bu benim son çarem.

"Söylesene, intihar aptalların mı işi yoksa zekilerin mi?"

Yine konuştu o huzur veren ses. Sorusu güzeldi. Bu acımasız dünyaya buruk bir tebessüm ettim.

İntihar eden bir kimseler Bu dünyadan kurtulacağına inanırlar fakat diğer dünyadaki cezayı hiç düşünmeyenlerdir. Dini açıdan aptallıktır. Mantıklı bir açıklaması da yoktur. Bu yüzden aptalların işidir.
Zekilik bir yanı yoktur.

KÖF (ö.) KALBİMİN ÖLÜM FERMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin