. KÖF 6 .

51 12 11
                                    



"Erkekçe söylenen bir lakap, anlarsın ya. Senin erkek olmadığını göz önünde bulundurursak, doğru olacağını sanmıyorum. Kabul etmiyorum ben, söyleme sen."

Keyfimin yerine gelmediğini söyleyemem. Gülümsedim. "Doğru olmaz mı? Neye göre?"

"Neye göresi mi var?" dedi ciddi durarak. "Sen genç kızsın, ben de erkeğim. Aramızda kardeşlik bağı olmadığına göre söylemene gerek yok hiç."

"Aramızda kardeşlik bağının olmaması sana söylememe bir neden, öyle mi?" diye sordum üstüne giderek.

"Evet." dedi kaşlarını çatarken. Ardından yüzünü buruşturdu. "Lütfen, rica ediyorum. Kardeş kelimesini senin ve benim geçtiğimiz bir cümlede söyleme."

"Seni bu kadar sinir edecek ne var anlamıyorum. Madem rica ettin, söylemem." dedim gülmemeye çalışarak.

Kaşları hala çatıktı ama dudakları hafifçe gerildi. O da durumun komikliğini fark etti. "Gülme." dedi kızgınlıkla.

"Gülmüyorum." dedim dudağımı ısırırken.

"Gülüyorsun ama."

"Gülmüyorum ki." dedim gözlerine bakarken. Kendimi artık tutamayıp kahkahayı patlatırken o da kendini sıkmaktan vazgeçip benim seçtiğim yolu seçmişti. Kafasını sağa, yan tarafa çevirirken güldü o da.

"Bekler misin beni, ustaya bir selam vereyim gideriz sonra."

"Sorun değil, beklerim."

kafasını "tamamdır" der gibi sallayıp hızlı adımlarla mutfak bölümüne gitti. Masadaki boşları, yine bize ikram eden çocuk topluyordu. Çorba kasesini ve kaşıkları elindeki tepsiye koyarken bu işten sıkılmadığı belliydi. Demek ki zorlanmıyordu. Ayağa kalkıp çıkış kapısına doğru yöneldim. Derya'yı orada da bekleyebilirdim. geceydi, hava serin...

"Çıkmışsın." Derya da arkamdamdan çıkıyordu.

ona döndüm. "Evet, dışarıda beklemek istedim."

"Doyduğuna emin misin?" diye sordu Derya.

gözlerimi yüzüne diktim. "Evet?"

"Hiçbir şey yemedin resmen, nasıl doyabilirsin acaba?"

"Zaten bir şey yemedim, çorba içtik."

gözlerini kıstı bana bakarken. Dudağında yapay bir gülümseme oluştu. "Aynı şey, niye kıvırıyorsun konuyu?"

"Öyle bir şey yapmıyorum!" dedim kızarak. "Çorba yenilmez, içilir."

"Aynı şey, niye aralarına fark koyuyorsun?"

"Aynı şey olmadığı için zaten farklı." diye direttim. Ben haklıydım, çorba içmek başka yemek yemek başkaydı. Aynı şey olduğunu düşünen Deryaydı ve yanlış düşünüyordu.

"Tamam." diye elini kaldırdı konuyu kapatmak istercesine. "Tamam, haklısın. Aynı şey değil zaten. Nasıl aynı olsun! Çorba içmek başka yemek yemek bambaşka! Neticede her ikiside aynı mideye gitmiyor! Biri karın doyurur diğeri sadece içilir!" durdu, bana döndü. dudağına zoraki bir gülümseme koyup devam etti. "Öyle değil mi, yeşil göz?"

duraksadım. "O zaman dünyadaki tüm mideye gidenler aynı olsun?" dedim göz devirerek.

"Çorba tabağını bitirmedin ama. Beğenmedin mi yoksa? Başka bir yere de gidebiliriz. Ya da istediğin yemeği evde yaparız."

KÖF (ö.) KALBİMİN ÖLÜM FERMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin