Merhaba, uzun zaman olmuş gibi.
Doğrusu onlar için de uzun zaman oldu. Bu özel bölümü yazarken tamamen farklı bir kurgu yapmış gibiydim neredeyse. Sizler de kaos dolu geçmiş hayatlarından uzakta mutlu olduklarını görmek istersiniz diye düşündüm.
Yalnızca küçük bir not düşmek istiyorum. Hikayenin finalinden bildiğiniz gibi tercihen Avrupa'da başka bir ülkeye taşınmayı planlamışlardı. Doğrusu onlar için iyi iş ve yaşam koşulları, Yibo için de iyi bir master programı araştırmak için epey vakit ayırdım. Şimdi Norveç, Bergen'de yaşıyorlar. Çoklu dil sorununu çözebilmek için Norveççe konuştukları diyalogları düz fontta bırakırken, Çince konuştukları zaman italik font kullanıyor olacağım. Diyalogların anlaşılması için önemli olacağını düşünüyorum.
Öyleyse, keyifli okumalar dilerim.
———
"Soğuk."
Xiao Zhan kapıdaki gümbürtü sonucu az önce yıkadığı için ıslak olan ellerini kurulayarak kapıya ulaştığında akıcı olarak konuşmaya alıştığı bu dildeki kelimeyi duymuştu.
"Soğuk, ge-"
Wang Yibo, Norveççe kelimelerin sonunda ge eklediğinde hoşuna gidiyordu. Gülümseyerek burnu kıpkırmızı olmuş, neredeyse gözleri bile lacivert beresiyle kapanmış yürüyen bir kabana benzeyen sevgilisi için kollarını açtı. "Gel buraya."
Yürüyen kaban kollarını açıp onu bekleyen sevgilisine sarıldığında ikisi de kıkırdayıp sarılarak bir süre çocuklar gibi yaylandılar. "Neden erken çıktın?" dedi Xiao Zhan, biraz hesap sorar biraz da meraklı bir ses tonuyla. İş yeriyle bir sıkıntı yaşaması en son isteyecekleri şey olurdu. Burada geçirdikleri son altı yılda bambaşka bir ülkeye yerleşip bir vatandaş sayılmanın ne kadar zorlayıcı olabileceğini yeterince deneyimlemişlerken, bundan sonrasında yalnızca sakin ve düzenli bir hayat istiyordu.
"İzin aldım çünkü senin izin günün."
Xiao Zhan gülümseyip onun beresini çıkardı ve soğuktan donmuş yanaklarını daha sıcak olan avuçları arasına alarak ısıttı. "Her izin günümde böyle mi yapacaksın?" Burnuna ve yüzünün soğuktan donan her yerine dokunurken soğuğa hala alışamamış olan sevgilisini ısıttığından emin olmak istiyordu. Eve bu sabah gelmişti ve son birkaç gündür yoğun çalışıyordu. Bu sebeple birkaç gün evde kalabilirdi. "Hafta sonu zaten bize ait."
Yibo omuz silkip kabanını çıkardı ve kırmızı bir boğazlı kazak giyen eşine sokulup başını omzuna yasladı. "İşim yoktu izin aldım işte." Öylece kıkırdayıp birbirlerine sokulmaya devam ederken sanki geçmiş bir hayattan kalmış gibi duran anıları onlar için çok uzaktaydı. Buraya gelmek, hayatlarında verdikleri en iyi karar olmuştu.
Sadece biraz soğuktu. Alışık olduklarından fazla soğuktu. Kuzey Avrupanın böyle olabileceğini hiç tahmin etmemişti Xiao Zhan. Oysa buraya gelmeden önce seçiminde etkili olan iki şey vardı, bir doktor olarak çalışabilmesi ve Yibo'nun iyi bir master programına kabul edilmesi. Öyle de oldu... Buraya geldiklerinden beri aktif bir şekilde çalışarak en azından burada onun uzmanlık alanındaki doktorlara denk bir statüye gelebilmişti, Wang Yibo ise master programını birincilik ile bitirip tezini uluslarası bir dergide yayınlatmış ve iyi bir yazılım şirketinde iş sahibi olmuştu.
"Hala üşüyorum." Yibo fısıldadıktan sonra soğuk parmaklarını Xiao Zhan'ın boğazlısından içeri kaydırıp ensesinin aşağısını okşadığında Xiao Zhan irkildi. "Beni ısıtmayacak mısın aşkım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Gotta See Blood⎪yizhan
Fanfiction"Gerçekten kan gördüğünü mü sanıyorsun, Doktor?"