Gecenin karanlığında otopark kolonlarının arasına karışan figür karanlıktan da karanlıktı. Arkasına bile bakmadan koşmaya devam ederken aklında tek bir şey vardı. Evet, doğru noktaya ayak bastım.
Omzunu yakarak geçen acıyla sendeleyip sol eliyle sağ omzunu tuttu. Ne tür bir kurşun olduğunu bilmiyordu fakat şanslıydı ki sadece sıyırmıştı. Nefesini tutarak inledi ve hızını kaybetmemeye çalıştı. İstediği şeye ulaşmasına çok az kalmıştı. İkinci bir yanma hissi bacaklarında filizlendiğinde kendine engel olamadan tökezlemiş ve yüzüstü kapaklanmıştı. Hayır, geç değil, kalkabilirdi. Ayağının üzerine bastığı zaman dudaklarından acıyla dolu bir nida yükseldi.
"Acıyor mu?"
Büyük ve boş otoparkın ortasında, kendinden yaklaşık yirmi metre uzaktaki adamın bağırmasıyla arkasını döndü. Yüzündeki acıyı okumak güç olmamalıydı. Onu yakalamış olmanın rahatlığıyla silahlarını indiren ve ağır adımlarla yaklaşan adamların yavaşlığından faydalanarak bacağındaki yaraya baktı.
Bu da sıyırmış. Kendine iyi nişancılar bulmalısın patron.
Elini sağ bacağındaki gizlice kontrol ettiği yarasının üzerine bastırıp kıvranır gibi büküldüğünde aradaki mesafeyi ayarlamaya çalıştı. Yanlış bir zamanda kaçmaya çalışırsa ölçüsüz bir saldırıya maruz kalması an meselesiydi. İşte o zaman hiç şansı kalmazdı. Şimdi tam burada beş kişi vardı, dışarıda bekleyen biri olup olmadığından emin değildi.
"Ajan Wang." dedi aynı ses geriye on metresi kaldığında. "Neden cevap vermiyorsun? Çok mu acıyor? Güzelim bacağının bizden aldığın şeyden daha değerli olduğunu mu sanıyorsun?"
Yibo kaşlarını çatıp acıya katlanarak doğrulmaya çalıştı. Çok geçmeden yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyle başını geri atarak doğrulmuştu. "Demek... doğru şeyi aldım." Tökezleyerek bir adım geri attığında silahlarını ona doğrultan adamların patronları tarafından durduruluşunu izledi.
"O bize canlı lazım."
Bu sözler yüzündeki sırıtışın genişlemesini sağlarken geriye doğru bir adım attı. Ancak bunun yanlış seçim olduğunu karşısındaki tüm adamların koşmasıyla anlamıştı. Bacağındaki sıyrıktan dolayı hızlı adım atamıyordu. Aradaki mesafe kapanırken kendini zorlamaya çalıştı. Şuradan bir kez çıktığı zaman ne yapacağını sonra düşünebilirdi.
"Kaçmasına izin vermeyin!"
Dişlerini sıkıp gücü sol bacağına verdiğinde biraz olsun hızlanmıştı ancak çok geçti. Etrafının sarılmasıyla yeni kaçış planını yapmaya koyuldu. Gücünü toparlamaya ihtiyacı vardı. Adamlardan birinin onu tekmelemesine izin verdi. Yere sırtüstü düştüğü zaman Patron, etrafındaki çemberi aşarak yanına gelmiş ve çömelerek yüzüne eğilmişti. "Ajan Wang, acelen mi var?"
"Evet." dedi Yibo kaşlarını çatıp saçlarını karıştırırken. "Pek vaktim yok."
Tek hamleyle yattığı yerden zıplayarak ona bir tekme savurdu ve ayaklarının üzerine bastığı gibi en yakınındaki adamın elindeki silahı vurarak yere düşürdü. Hesaba katmadığı bir şekilde az önce üzerinden ittiği Patronun atağa geçmesiyle geri çekilmeye çalıştı ancak yaralı olduğu için her zaman olduğu kadar çevik değildi. Daha önce fark etmediği bir başka detay ise Patronun elindeki bıçaktı. Karnındaki sıcaklığı hissettiği gibi yere eğilip az önce düşürdüğü silahı aldı ve Patrona doğrultarak geri adım attı. "Yaklaşma."
"Ajan Wang-"
"Yaklaşma!" Tehditinin pek işe yaramadığını fark ettiği zaman rastgele ateş açtı. "Yapamam mı sanıyorsun? Çizgiyi çoktan aştık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Gotta See Blood⎪yizhan
Fiksi Penggemar"Gerçekten kan gördüğünü mü sanıyorsun, Doktor?"