Xiao Zhan motosiklete yaslanmış, motosikletin teknik kısımlarıyla ilgilenen Wang Yibo'yu dikkatle izliyordu. Li Bowen evde koca bilgisayarla bir şeyler yaparken o da Song Jiyang ve Yibo ile buraya gelmeyi kabul etmişti. Evde yapacak pek bir şeyi olmadığı için sıkılmak yerine burada olmayı tercih etmişti. Bir de Wang Yibo'yu yarışırken izleme fikri içine kıpır kıpır bir heyecan veriyordu. Kendi kendine gülüp başını iki yana salladı.
Hayatı tam olarak ne zaman böyle bir hal almıştı?
"Ne?" dedi Yibo başını kaldırmadan. "Komik miyim?"
Xiao Zhan gülümserken başını iki yana salladı ancak onun bakmadığını bildiği için cevapladı. "Hayır."
Wang Yibo çömeldiği yerden doğrulup onu motosikletle kendi arasına sıkıştırdığında Xiao Zhan sıkıca seleye tutundu. Genç adamın bu hali hoşuna gittiği için onunla uğraşmak istedi ve dudaklarını yeniden araladı. "Bir araba toplasak da ben de araba yarışlarına mı katılsam?"
"Onlarda iş yok." dedi Yibo cıklayıp. Hem ciddi cevap vermişti hem de Xiao Zhan'ın onunla alay ettiğinin farkındaydı. "Yakalanmak daha kolay oluyor hem..." Xiao Zhan onun gözlerine bakarken Yibo gülümseyip biraz daha yaklaştı. "Seni öpebilir miyim?"
"Neden soruyorsun?" Zhan ellerini onun saçlarına geçirdiği zaman Yibo vakit kaybetmeden dudaklarından uzun bir öpücük çalmıştı. "Şans öpücüğü." dedi Yibo daha ufak bir öpücük daha çalmadan önce. Xiao Zhan gülüp onun saçlarıyla oynamaya devam etti. "Dikkatli olacak mısın?"
Wang Yibo başını sallayıp onu onayladı ve onu belinden tutup motosikletten inmesini sağladı.
"Şimdilik Jiyang'ın yanına git. Yarış bittiğinde eve döneriz." Xiao Zhan isteksizce de olsa onu onaylayıp son bir kez sarıldıktan sonra çok da uzakta olmayan Song Jiyang'ın yanına geçti. Genç adam bel hizasındaki duvara yaslanmış elindeki karton bardaktan kahve içiyordu. Garip bir ortam vardı ancak burası kalabalıktan uzakta kalıyordu. Xiao Zhan, onların yanına geleli neredeyse üç hafta olmuştu ancak şimdiden hayatta tek sahip olduğu şey Wang Yibo'ymuş gibi hissediyordu.
"Sen geldiğinden beri neşeli." dedi Jiyang ona bakmadan. Xiao Zhan onun Yibo'dan bahsettiğini anlayıp başını salladı. "Uzun zamandır tanışıyor olmalısınız."
"Altı yıl oldu." dedi Jiyang çabucak. "Şirkete geldiğimde o on yedi yaşındaydı, ben de on altı." Jiyang bunları söylerken yüzünde masum bir gülümseme vardı fakat Xiao Zhan duyduğu yaşlara oldukça şaşırmış gibiydi. "On altı mı?"
Jiyang başını sallayarak onu onayladı. "Yanlış ellere düşen ve hiçbir şeyden haberi olmayan parlak gençler..." Derin bir nefes alarak arkasına yaslandı. "Yibo ve ben uzun yıllar birlikte çalıştık. Ne isterlerse yaptık. Hataları tespit edip daha iyisini ürettik. Olaya 'en kusursuzunu üretmek' amacıyla bakıyorduk ve asla sonuçlarını düşünmedik." Zhan onu büyük bir dikkatle dinlerken yarışmak için hazırlanan Yibo'dan gözlerini ayırmıyordu. Tekrar karşılaştıkları günden beri ilk kez bu kadar uzağındaydı ve bu duyguyu sevmemişti. Göz göze geldikleri zaman gülümsemeye çalıştı. Yibo da kaskını takıp hazırlığını tamamlamıştı.
"Bana anlattı." dedi Xiao Zhan sessizce. "Ne amaçla olduğunu bile bilmiyordunuz... Kendini suçlu hissetme. Buraya onun peşinden gelerek büyük bir adım attın, o da şirkete kafa tutarak onlara karşı ilk adımı attı."
Yarış başlarken ikisi de sessiz kaldı. Jiyang'ın yüzündeki gülümseme silinmiş hatta yüzüne kararlı bir ifade yerleştirmişti. "Sana bir şey söylemeliyim Doktor. Bildiğinden emin değilim."
Xiao Zhan nihayet bakışlarını terk edilmiş sokaklar arasında kaybolan motosikletlerden çekip ona dönmüştü. Song Jiyang'ın ciddi bakışlarıyla buluştuğunda başını eğdi. "Nedir?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Gotta See Blood⎪yizhan
Hayran Kurgu"Gerçekten kan gördüğünü mü sanıyorsun, Doktor?"