Havanın ısısı, rüzgarın dokunuşları, ağaçların hışırtısı... İnsan hafızasında tahmin edilebileceğinden daha çok şeyin anısı saklıydı. Ancak en güçlü olanın koku olduğunu düşündü Xiao Zhan. Yanındaki adamın güven veren kokusu artık biyoyazılım tarafından üzeri örtülmeye çalışılan anılarının gizlenmesine engel oluyordu. Yine de ona karşı ne hissettiğinden emin değildi. Belki de en çok bunun için kızıyordu kendisine ancak şimdi bunların sırası değildi. Her şey bittiği zaman, gerçekleri öğrenmek için kendisine fırsat verebilirdi. Wang Yibo, yanındaydı. Tıpkı daha önce şirketin gizli etkinliğine gittikleri gibiydi.
Büyük aracın içinde geçen uzun yolculuk boyunca gergindi. Yolda arayıp aldıkları bilgiye göre Wang Zhuo Cheng'ın ekibi hazırdı ve işaret gelmezse onlar binaya girdikten en geç bir saat sonra devreye gireceklerdi. Bu iş birliği sonucunda ekiptekiler yaptıkları suçlardan bir şekilde arınmış olacaktı, en azından Wang Zhuo Cheng'in verdiği güvence buydu. Ancak bunun gerçekleşmesi için geçerli kanıtlara da ihtiyaçları olacaktı ve şimdi binaya önden girmelerinin sebebi de buydu.
Yibo son kontrolünü yaptığı silahını cebine koyarken Haikuan onu izledi. "Ya Xiao Zhan? Ona silah vermiyor muyuz?"
Bu soru üzerine aracı kullanan Jiyang dikiz aynasından arkada olanları izledi. Gergin bir ortam yaşanmasını, özellikle baskından dakikalar önce, istemiyordu. Öte yandan Xiao Zhan'ın eline ateşli silah vermek intihar ve cinayet olurdu. Gidip gelen zihni yüzünden zaten yeterince güvenilir değilken bir de ormandaki eve geldiği akşam yaptıkları vardı.
"Sorun değil." dedi Xiao Zhan araya girip. "Bana ihtiyaçları var, size ihtiyaçları var..." Şirketi kastediyordu. "Silaha ihtiyacım olmayacak." Kendisini başka şekilde de koruyabilirdi, ayrıca Wang Yibo yanında olduğu için güvende olacaktı.
Güven...
Artık ona güveniyordu.
Wang Yibo, bunu düşündüğü için kendinden nefret etmek istedi ancak kendisi de henüz Xiao Zhan'a silah verecek kadar güvenmiyordu. Özellikle o gece kendi başına silahı dayandığını gördükten sonra...
Araç durduğu zaman Xiao Zhan kulaklığını kontrol etti. Daha önce buna benzeyen bir kulaklığı kullandığını da hatırlıyordu, bu yüzden zorluk çekmemişti.
Bugün her şeyin son bulmasını istiyordu, gerçekte kim olduğunu bilmek için. Gerçekte ne hissettiğini bilmek için şirketi düşürmesi gerektiğine inanmıştı artık. Kafasında dönen fikirlerle zıt düşen bu düşüncenin baskılayıcı fikir olmasını başarabilmişti, çünkü artık kafasını karıştıran seslerin asıl sebebini biliyordu. Emindi... Mantıksız fikirlerinin hepsi ona biyoyazılımla aşılanmıştı ve gerçek fikirleriyle çatışıyordu.
Araçtan inmeden önce bir anlığına Yibo'nun elini sıkıca kavradı. Bunun hem ona güç vereceğini biliyordu hem de kafasında bağırmaya çalışan o sahte fikirleri bu şekilde oynatmak hoşuna gidiyordu. Belki bu, kafasının içindeki savaşı ve alevleri körükleyen mazoşist bir fikirdi ancak bu sahte fikirleri yakalamanın bundan daha kolay bir yolu olmadığını fark etmişti. Elini tutmanın ona güven vereceğini hissetmişti ve bu yüzden ona dokunmaması için çıldıran tüm fikirlere meydan okumuştu. Onları baskılayabildiği her ufak hararet özgürlüğe bir adım daha yaklaştığını hissettiriyordu.
Yibo, onun elini tuttuğunu fark ettiği zaman yutkunup elini sıkarak oyalanmadan araçtan inmiş ve daha önce Xiao Zhan'ı kaçırmaya geldiğinde bulduğu kör noktaya ilerlemişti. Bu kör noktanın yanındaki yaşlı ve güçlü ağaçların dalları duvarı aşmasına yardımcı olmuştu o gece. Şimdi de bu yolu izlemeyi planlıyorlardı. O gece içeri nasıl girdiğini görmediklerine emindi. Wang Yibo, o gece içeri girdikten sonra yakalanmıştı.