"Haikuan!" Xiao Zhan nihayet güvendiği bir adamı görmenin verdiği rahatlıkla ona sarılmıştı.
Liu Haikuan gülümseyip ona kısaca karşılık verdi. "Doktor Xiao, nasılsın?"
"İyiyim, sanırım..." dedi bakışlarını kaçırıp. Beyaz duvarların ve büyük pencerelerin olduğu odasına dönmek istiyordu.
Bu geldikleri yer bir dağ eviydi. Dışarıdan küçük görünse de içeri girildiğinde oldukça genişti ve duvarlardan mobilyalara kadar büyük çoğunluğu ahşaptı. Giriş katta mutfak ve oturma alanı onları karşılarken asma kat koridorları oturma alanına bakıyordu ve yukarıda toplam üç kapı vardı.
"Konuşmamız gerek." dedi Yibo öne bir adım atıp bakışlarını diğer üç adam üzerinde gezdirirken. Haikuan'ın yakasına yapışıp onu sorgulama isteğini zar zor bastırıyordu. Yaptıkları planların en önemli aşaması güvenken birden bire pervasızca bu güveni yıkmaması gerektiğinin farkındaydı.
"Wang Zhuo Cheng gelmek üzeredir." Bowen temkinli bir şekilde ayakta dikilen Xiao Zhan'a baktığı zaman Doktor gözlerini ona dikti. "Wang Zhuo Cheng mı dedin?"
Zhuo Cheng, Wang Yibo'ya yaşananları anlattığı için Xiao Zhan'ın onu tanıdığını biliyorlardı.
Bowen başını sallayıp onu onayladı ve oturma alanının ortasındaki kanepeyi işaret etti. "O geldiğinde konuşmamız gerekenler var Doktor, neden oturmuyorsun?"
Xiao Zhan yavaş adımlarla kanepeye ilerleyip oturduktan sonra gözlerini bahçeye açılan cam kapıya dikti. Aslında bir açıdan burası Ar-Ge merkezine benziyordu. Diğerleri de otururken onları izleyip aklındaki anıları canlandırmaya çalıştı.
Biyoyazılımın etkisinde olduğu için iyi anıları anımsamıyor oluşu, dolayısıyla onlar için iyi hisler beslememesi ve çoğu anıyı hatırlamaması gayet doğaldı. C.Z Ar-Ge merkezinde çalıştığı süre boyunca nedense biyoyazılımın böyle kötü amaçlarla kullanılacağı ihtimalini asla düşünmemişti. Doğal olarak...
Wang Yibo, Xiao Zhan'ın çaprazına oturmuş gözleri yere sabitlenmiş bir şekilde sürekli bacaklarını titretiyor ve stresle dudaklarını dişliyordu.
Çok geçmeden kapı çalındığında Bowen ayağa kalktı ve bir dakika sonra yanında Wang Zhuo Cheng ile içeri döndü.
Zhuo Cheng, Doktor'u gördüğü an duraksayıp kendini gülümsemeye zorlamıştı. "Hoş geldin Doktor." dedi onun karşısına yavaşça oturup.
Wang Yibo daha fazla bekleyemeden ayağa kalktı ve kimseye bir şey söylemeden yukarı çıktı.
Bunun üzerine Jiyang onun arkasından sinirle soluyup Wang Zhuo Cheng'a döndü. "Bize beş dakika verin lütfen." dedikten sonra onu merdivenlerde takip etti. Peşinden Liu Haikuan ve Li Bowen'ın da geldiğinden emin olduktan sonra Yibo'nun girdiği odaya girip fısıldadı. "Neler oluyor Yibo?"
Haikuan kapıdan girip arkasından kapıyı kapattığı gibi Yibo onun yakasına yapışıp kapıya yaslamıştı. "Biliyor muydun, bilmiyor muydun!"
"Neyi?" diye sordu Haikuan dişlerinin arasından. Bu sırada Bowen onu omzundan tutarak Yibo'yu geri çekmişti. "Doğru düzgün anlat."
"Ona enjekte edilen biyoyazılımın algoritmalarında bize güvenmemesi gerektiği de var!"
Haikuan ona çaresiz bir ifade gönderdi. "Sana hazırlıklı olmanı söylerken bundan bahsediyordum. Algoritmaları bilmiyordum, size güvenmediğini de hiçbir zaman kendisi dile getirmedi."
Jiyang ikisine bir bakış atıp saçlarını geriye taradı ve derin nefes aldı. "Yibo, öyle ya da böyle... Seninle gelmeyi seçmesinin bir sebebi var. Biyoyazılımla ona aşılanan bir fikri bu kadar kolay aşması mümkün değil."