Dakikalardır düşünmekte olduğum derin konuları bir kenara bırakarak kahvemi dudaklarıma götürdüm. Gözlerim belirli bir noktada sabitlenmişti.
Jennie gözlerini devirerek arkaya yaslandı. "Düşünme artık Lisa. Kafayı yiyeceksin."
"Neden olamayız?" diye sordum titremesine engel olamadığım sesimle. Sanırım fazlasıyla kırgın hissediyordum. Dün gece yine ağlayarak uykuya dalmıştım. Normalde fazla duygusal biri değildim ancak konu Jeon olunca bana bir şeyler oluyordu.
Jisoo oyuna girdiği için beni dinlemiyordu. Rosé ise oje sürdüğü için kulaklığını takmıştı. Gözlerimi okulun bahçesinde gezdirerek kahvemi yudumlamayı sürdürdüm.
"Keşke yanımda olsa şu an. Onunla hiç konuşmadım ama çok özlüyorum."
Jennie kaşlarını çattı. "Yapma şöyle."
Yukarıya bakmaya çalışıyordum. Ellerimi masaya koydum. "Çok bağlandım ona."
Birdenbire okulun merdivenlerinden aşağıya inen Jeon ve Namjoon gözüme takıldığında kaşlarımı kaldırdım. Jeon'u okulda görmeye alışık değildim. Genelde sürekli devamsızlık yapardı. Hatta hakkını doldurmuş bile olabilirdi. Kafasında spor bir şapka vardı. Şakanın üzerine kapüşonunu geçirmişti. Oldukça havalı gözüküyordu. Başkan olan okul forması giymiyordu sanırım.
Bize doğru yürümeye başladıklarında gözlerim fal taşı gibi açıldı. Direkt Jennie'ye baktım. "Neden buraya geliyorlar?"
"Bilmem." dedi Jennie rahatça. Kalbim yerinden çıkacak gibi atarken, elim ayağım birbirine dolaşmıştı. Kahvemi karıştırarak oynamaya başladım.
Namjoon ve Jeon başımızda dikildiğinde, Jeon o kadar yanımdaydı ki ağlamak istiyordum. Elimi kaldırsam dokunurdum belki ama bir o kadar da uzaktım ona.
Namjoon gülümsedi ve karşıya, Jisoo'nun yanına oturdu. "Günaydın, sabah dedikodusu mu yapıyorsunuz?"
Jeon yanıma oturdu, evet yanıma. Böyle tam dibime. Ellerini hırkasının cebine koyduğunda önüne bakıyordu. Bakışlarımı ona doğru çeviremeyecek kadar titriyordum. Ellerim ayaklarım uyuşmuştu.
Namjoon'a bunun hesabını çok ağır soracaktım. Uzun şerefsiz.
Namjoon gülümsedi. "Jungkook'la tanışıyor musunuz?"
"Benim adım Jeon." diye cevap verdiğinde ses tonu beni başka bir dünyaya götürmüştü. Bu kadar nahif ve kadife bir ses tonu olabilir miydi? Sanmıyordum. Eşsiz bir sesti bu.
İsmini Jeon olarak değiştirmesi aklıma geldiğinde gülümsememe engel olamadım.
Jennie yüzünü ekşilterek, gözlerini devirdi. "Başkan ama başkanlığını yapmayan Jeon."
Bakışlarımı çaktırmadan yüzüne doğru çevirdiğimde, kaşları çatılmıştı. "Ben hep başkanlığımı yaparım. Ne istiyorsunuz söyleyin."
Jisoo birden kulaklığını çıkardı ve telefonunu masaya bıraktı. "Daha iyi bir okul WiFi'ı ve tüm okula oyun oymama zorunluluğu."
Namjoon gülümsedi. "İstemeyen oynamaz. Sen ne karışıyorsun Jisoo?"
"Herkes oynamalı zeka geliştiriyor." dedi Jisoo gözlerini devirerek.
Jeon üşürken, titriyordu. Gerizekalı bu havada insan üstüne mont falan alırdı. Hepimiz mont giymemize rağmen hırkayla oturuyordu. Neden şu an ona sarılmak istiyordum ki? Sarılırsam sımsıcak olurdu.
Bacaklarını titretirken elimdeki kahveyi önüne koydum. "İçebilirsin, hem ısınırsın."
Herkes suratıma bakarken, Jeon gözlerimin içine bakıyordu. O sıralar ölüp ölüp dirildiğimden bi haberdi.
Gülümsediğinde, çıkan tavşan dişleri ve kısılan gözleri mükemmel yakışıklı gözükmesine sebep oluyordu."Teşekkür ederim." diye mırıldanarak kahveyi dudaklarına götürdü.
Jennie sinsice gülümseyip bana bakarken, başını iki yana sallıyordu. "Sürtük seni." diye mırıldandığında Tanrı'ya şükür tek ben duymuştum.
Namjoon gülümsedi. "Jeon, senin kız arkadaşın var mıydı?"
Bakışlarımı direkt Jeon'a doğru çevirdiğimde, biraz duraksadı. Namjoon'un gözlerinin içine bakıyordu.
"Yok," dedi başını iki yana sallayarak. Daha sonra kahveden bir yudum aldı. "Konuştuğum biri var ama."
Jennie kaşlarını kaldırdı. "Kim?"
"Siz tanıyorsunuz. Neden bana kim olduğunu söylemiyorsunuz?" diye sordu Jeon gözlerini kısarak.
O sıralar ecel terleri döküyordum. Kimse sesini çıkarmıyordu. Jeon derin bir soluk çekti. "Sanırım, asla bulamayacağım."
Gözlerimi, gözlerine doğru çevirdim. "Kızı seviyor musun ki?"
Jeon kafasını kaldırdığında gözlerimiz buluştu. "Çok değer veriyorum. Bu daha önemli."
Başımı olumlu anlamda salladığımda gülümsememek için kendimi zor tutuyordum.
"Çok seksi bir kız olmalı," dedi Rosé, gülümserken. "Acaba kim?"
Jeon başını salladı. "Öyle."
Nefes almayı çoktan bırakmıştım. Elim ayağım tutmuyordu, nutkum tutulmuştu sanırım. Şu an seksi olduğumu düşündüğünü ve bana fazlasıyla değer verdiğini öğrenmiştim. Bunları sindiremiyordum.
Jisoo telefonuna bakıyordu. "Sen ve Yeri'nin ilişkisi yok muydu?"
Jeon güldü. "O benim arkadaşım. Kim uyduruyor böyle şeyleri?"
"Arkadaşın mı?" dedim tek kaşımı kaldırarak.
Jeon gözlerime baktı. "Evet."
"Tamam." diyerek önüme döndüğümde Namjoon serseri gibi gülümsüyordu. "Aslında istersen seni Lisa ile de yapabiliriz. Oldukça güzel bir kızdır bence yakışıyorsunuz."
Gözlerim fal taşı gibi açılırken, dişlerimi sıkarak Namjoon'a baktım. Pisliğin tekiydi. Derste o koca kafasını silgi yağmuruna tutacaktım.
Jeon birkaç saniye duraksadı ve gözlerime baktı. "Ben sadece anonim kızla ilgileniyorum."
Beni beğenmemişti sanırım... Şu an reddettiyse, anonimin ben olduğunu öğrendiğimde de reddedecekti.
Namjoon kaşlarını kaldırdı. "Oo demekki baya önemli bir kız."
Jeon başını hafifçe salladı. "Böyle çok değişik biri. Ama iyi hissettiriyor. Konuştukça, kendimi motive hissediyorum. Şans meleği gibi."
Beni anlatırken kullandığı kelimeler, gözlerinin parıltısı ve ses tonu birleşerek beni bayıltmaya çalışıyor gibiydi. Yüzüne hayran hayran bakmaya başladım. Ben bu adama kesinlikle aşıktım. Fazlası değil.
Birdenbire bana doğru döndüğünde, gözlerimiz buluştu. "Yoksa Lisa çok güzel bir kız, biliyorum." dedi bakışlarını yüzümde gezdiriyordu aynı zamanda.
"Çok fazla güzel. Ona her erkek aşık olabilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pepsis
Fanfiction❝Mavi kozalak, imza ve albüm. Ben seni çok sevdim.❞ {Lisa X Jungkook} ©2020 | roenvia