1. dersin sonunda koşarak merdivenlerden aşağıya inmeye başlamıştım. Kantinde sıra oluşmadan bir şeyler almam gerekiyordu. Sırada beklemekten nefret ettiğimden dolayı önüme birinin çıkmasını umursamadan koşmaya devam ettim. Bir kahve içmek tüm pazartesi yorgunluğumu götürebilirdi.
Kantine geldiğimde etrafa bakmadım. Fazla sıra yoktu. Direkt kahvemi aldığımda, hızlıca arkamı döndüm. Jeon'u tek başına sandalyede otururken görmemle duraksadım. Masanın üzerine bıraktığı bir kahvesi vardı. Elindeki telefonla oynuyordu. Okul forması giyinmemişti. Üzerinde siyah bir eşofman takımı başında yine bucket şapkası vardı. Tüm kızlar onu izliyor desem yanlış olmazdı.
Birkaç saniye yüzüne baktığımda, beni fark etmeden telefonuyla uğraşmaya devam etti.
Ani gelen bir cesaretle yanına doğru yürüyerek karşısındaki sandalyeyi çektim ve oturdum.
Başını ışık hızıyla kaldırdığında göz göze geldik. Kahvemi masaya bırakarak yüzüne baktığımda, kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Kahverenginin en güzel tonu, beni esiri altına almıştı. Öyle bir bakıyordu ki, gözlerimi ayırmak mümkün olmuyordu.
Gülümsedim. "Naber?"
"İyi sen?" diye cevap verdiğinde telefonunu masaya bırakmıştı.
"İyi," dediğimde o kadar heyecanlıyım ki, dişlerim tir tir titremeye başlamıştı. Tanrım, galiba düşüp bayılacaktım. Sözüme devam edemeden dudaklarımı birbirine bastırdım.
Jeon rahat gözüküyordu, gülümsedi. "Okula uzun zaman sonra ilk kez geldim ve ilk konuştuğum kişi sensin."
"Başkansın ama okulda yoksun, sınavlarda ne yapmayı planlıyorsun?"
Kaşlarını kaldırdığında, dudaklarını büzdü. Fazlasıyla tatlı gözüküyordu. "Zaten son senemiz. Bırakacaklarını düşünmüyorum."
Gülümsedim. "Bu kadar rahat olsam yeter."
Jeon kahvesini dudaklarına götürürken, arkasına yaslandı. "Neler yapıyorsun, kendinden bahsetsene biraz."
Kahvemi içmek istiyordum ama ellerim titrediği için elime alamıyordum. "Ben Lisa," dedim gülümseyerek. "2 kardeşiz. Babam estetik cerrah, annem hakim."
Jeon kaşlarını kaldırdı. "Ooo iyiymiş." Ve kahvesinden bir yudum daha aldı. Dudakları fazlasıyla kırmızı ve öpülesiydi. "Ben tek kardeşim."
Ailesini sormadım, onu üzmek istememiştim. Biliyordum, o tekti. Yalnızdı ve kalbi kırık bir çocuktu. Sadece ona sarılmak ve her şeyi iyileştireceğimi söylemek istiyordum.
Jeon gözlerimin içine baktı. "Annem vefat etti. Bir babam yok. Yani var ama sadece var. Bir işlevi yok."
"Anladım," dedim başımı hafifçe sallayarak. "Sanırım bu konuları kapatmalıyız."
Gülümsediğinde gözlerindeki kırgınlığı net bir şekilde görebiliyordum. "Alıştım artık, kendini kasmana gerek yok."
Bu gülümsemesine oturup günlerce ağlayabilirdim.
"Saçların doğal sarı mı?" diye sorduğunda ellerimi saçlarıma götürdüm. "Evet."
"Güzelmiş."
Şirince gülümsedim ve utançla bakışlarımı kaçırdım. "Teşekkür ederim."
"Böyle," dedi yüzündeki serseri gülümsemeyle birlikte. "Böyle hep gülümser misin?"
"Evet," dedim başımı sallayarak. "Genelde hep mutluyumdur. Yani hep gülümserim."
Gözlerimin içine bakıyordu. "Gülüşün çok güzel. Bence de gülümsemelisin."
Yanaklarımın kızardığına yemin edebilirdim. Kaskatı kesilmiştim, sadece önümdeki etkileyici derecede yakışıklı adama bakıyordum.
"Çok kibarsın."
Ellerini masaya koyarak birleştirdiğinde, yüzüme daha yakından bakıyordu. "Sen de çok zarif bir kızsın."
"Sanırım birbirimizi övmeyi bırakmalıyız." dedim bakışlarımı kaçırarak. Gülmemek için yanaklarımı o kadar sıkıyordum ki, sıcaktan yanıyordum.
Jeon gülümsediğinde, gözleri kısılmıştı. "Çok eğlenceli birine benziyorsun."
Dudaklarımı büzdüm. "Aslında öyle ama mesela geceleri çok duygusal oluyorum. Sevdiğim her insanın bir tişörtünü alarak saklarım. Geceleri sarılarak uyurum falan."
Jeon kaşlarını kaldırdı. "Bunu ben de yapıyorum ama sadece anneme özel."
Burukça gülümsedim. "Güzelmiş."
Gözlerimin içine bakıyordu. "Sen de çok güzelsin."
"Anonim kız ne oldu?" diye sorduğumda nefesimi çoktan tutmuştum. "Çıktığını söylemiştin."
"Çıkıyoruz galiba," dedi ciddi bir surat ifadesine bürünürken. Kahvesinden bir yudum aldı. "Bağlıyım o kıza. Ama aramızda bir şey olacağını düşünmüyorum."
"Neden?" diye sorduğumda kalbim çoktan ortadan ikiye ayrılmıştı.
Jeon derin bir soluk çekti. "Ben kimseyle çıkamam."
Gülümsedim ve ayağa kalktım. "Ben de öyle tahmin etmiştim. Şimdi gitmem gerek, ders ingilizce. Öğretmen biraz erken geliyor."
"Tamam," dedi gülümseyerek. "Kendine iyi bak."
"Sende." dedim gözlerinin içine bakarken.
Sonsuza kadar sana verdiğim kalbime de iyi bak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pepsis
Fiksi Penggemar❝Mavi kozalak, imza ve albüm. Ben seni çok sevdim.❞ {Lisa X Jungkook} ©2020 | roenvia