Kozaya Dönen Kelebek

414 9 5
                                    


Bütün yeni hikayeler bir değişimle başlar değil mi? İnanamayacaksınız ama benimkisi de öyle oldu. Ama tahmin edeceğiniz türde bir değişimle değil!

Hayatım boyunca hayalperestlikten uzak, monoton, tek renk duvarları olan bir insan oldum. Çoğuna göre sıkıcı ve eğlenceden çok uzak bir insandım. Benim için bir kutudan çıkan bir ok yalnız bir yere ulaşırdı. Henüz 21 yaşında içim göçmüştü resmen.

Ama sanırım böyle olmasının tek nedeni benim balonumun sıkıcı bir renkte olması değildi. Kimyada basit bir kural vardır, hacim azalırsa basınç artar. Ve benim balonumu sıkan eller vardı. Bilmedikleri şeyse bir balonu çok fazla sıkarsan patlayacağı gerçeğiydi. Nitekim de öyle oldu.

Ve balonumun rengi de gitmiş oldu! Müsaadenizle açıklayayım.

Onu tanıdığımda henüz 17 yaşındaydım. On yedinci yaşta yaşanan aşkla ilgili çok şey söylenir, denk gelmişsinizdir belki. Kesinlikle saçmalıyorlar. On yedi yaşındaki ilişki seni kesinlikle patlayan bir balona çevirir. Sen ne kadar şişebileceğini, ne şekillere girebileceğini bilmez bir haldesindir. Ve oldukça, genelde diyelim hadi yine sıkıcı olmayalım, yanlış bir kişi içinize üfler. Ya size alacağınızdan fazlasını verip patlatır. Ya da sizi küçümseyip almak istediğinizden çok daha azını verir size. Ve o küçük ellerinin içine saklar, sıkıştırır, boğar, sonunda patlatır.

Belki ilk anlarında daha önce tadını almadığınız bu his sizi yalnız ve sarsılmış hissettirir. Emin olun bu hissin adı özgürlüktür.

Sadece 17 yaşında bir kızdım, kendimi tanıdığımı düşünüyordum ve bu tabii ki bomboş bir iddiaydı.

Üç yakın kız arkadaşım ve bir erkek arkadaşımdan oluşan bir grubum vardı. Kendi kendimize eğlenirdik, sadece on yedi yaşında geleceğinin belirsizliğinden keyif alan küçük ergenlerdik. Sonra hayatıma o girdi. Ayak parmaklarımın üzerinde dans etmeye başladım, her şey çok büyüleyici gözüküyordu. Oysa sadece bacaklarımın ağrıdığını hissediyordum.

 Oysa sadece bacaklarımın ağrıdığını hissediyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Okula yeni gelmiş bir öğrenciydi. Benim sınıfıma ikinci dönemin başında gelmişti. Sınıf kapısını açıp içeriye girdiği an bakışlarımız kesişmişti. Bütünüyle yakışıklı bir erkekti, cidden uzun boylu ve iri görünüyordu. Bembeyaz bir teni vardı. Saçları uzun ve ensesinin biraz üzerinde topuz yapılmıştı. Saçından bir parça yüzüne düşmüştü. Gözlerini gözümden ayırmadan arkamdaki sıraya kadar gelmiş ve yerleşmişti. 

Gürültü patırtı içindeki sınıfta arkamdaki varlığını hissediyordum resmen. Bana doğru eğildiğini hissettim ve kontrol etmek için göz ucuyla arkama doğru baktım. 

"Ben Eren." dedi. Konuşmak iççin ona doğru döndüğümde hoca içeriye girmişti ve susup önüme dönmek durumunda kaldım.  Burnumda parfümünün kokusu duruyordu. Resmen nefesimi vermeyip o kokuyu ciğerimde hapsetmek istedim. 

Tüm ders sadece dersin bitmesini bekleyerek geçirmiştim. Ders bittiği zamanda arkamı dönüp onunla konuşmayı çok istesem de  yanımda oturan Doruk'un koluna girip ayağa kaldırmış ve 

"Hadi hadi tuvalete gitmem lazım," diyerek kaldırmıştım. 

O da "Gideceksen git kızım bana ne" demişti,

 Gözlerimi kısıp yakın arkadaşlara atılan kızgın ve hadi buradan gidelim bakışını atmıştım.  

 Bakışı anlayıp kafasını eğip benimle yürümeye başlamıştı. Kızlar da bizim peşimizden dışarıya gelmişti. 

Sadece "Acil toplanma yerine" dedim.  

Okulun arka bahçesinde eskiden lojman olarak kullanılan ama artık depo olan binaların önünde çam ağaçları ve bu ağaçların altında banklar vardı. Genelde buraya ya öpüşmeye gelirdin ya da özel bir dedikodu yapmaya. Yani biz şu ana kadar sadece özel dedikodular için gelmiştik, dahasını Allah nasip etmemişti.

Banka üçü oturdu ve ben baş parmağım alt dudağımın üzerinde  sağa sola kayarken onların önünde ileri geri yürüyordum. Hepsi bana bakıyordu. 

Endişeli halim onları korkutmuştu. Doruk benim 7 yaşından beri arkadaşımdı. Sonunda dayanamayıp yerinen kalkıp bana sarıldı. 

"Söyle kıvılcım, biz senin yanındayız" dedi. Bana kıvılcım demesinin sebebi küçükken Selenayı çok seviyor olmam, günlüğümde selenadan bahsedecek kadar çok seviyor olmam ve saçlarımın kıvırcık olmasıydı. 

Bana sarılmasına izin verip geri çekilince herkesin gözlerine  tek tek bakıp endişeli bir yüzle,

"Çok pis sıçtım," dedim. 

Ne olduğunu söylesene diye çıkıştı Esma

"Aşık oldum," dedim. 

Her Şeye MuhalefetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin