Adını sen koy: Bölüm 6

26 9 2
                                    

Ay lütfen medyayı benimle birlikte siz de izleyin, dinleyinn ( buraya ünlem koymak isterdim ama klavyemde ünlem yok. Aa varmış, tabii ki olacak kskskksksks!)

Nihayet dün geceki doğum günü krizim geride kaldı. Birçok sayıda yarasız ve tek ben yaralı olarak. Tabii sevgilimin beynini s*ktiğim gerçeği var bir de. Çocuk ay bu ne şımarıklık diye beni engellemediği için şükran moment __/\__ 

*****

Burada benimle beraber olduğunuz ruh halinden sıyrılmak zorundasınız. Çünkü kelebek henüz 17 yaşında ve daha öğrenecek çok şeyi var. O yüzden..

Bir anime evrenindeki karanlık odada tek başına depresif hisseden bir karakter gibiydim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir anime evrenindeki karanlık odada tek başına depresif hisseden bir karakter gibiydim.

O kafeden çıktıktan sonra odama gelmiş, uzunca bir süre ne düşüneceğimi bile bilmeden kendimi düşünmeye itmiştim.

En sonunda elime sulu boyamı almış ve düşünmeden boyamaya başlamıştım. 

Beni seviyor muydu?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beni seviyor muydu?

Beni sevdiğinden bile emin değildim. Peki Doruk konusunda o söyledikleri neydi. Dorukla biz kardeş gibi büyümüştük. Birbirimizin en yakın arkadaşıydık. O benden biraz daha savurgan, deli bir rüzgar gibi eserdi. Ben daha korkaktım. Daha az cesaretliydim. Daha az yaşamıştım. Ben bir durakta bekliyordum. Birinin gelmesini. Doruksa yürüyordu. bana her zaman ilham vermişti. Anne babamın bitmek bilmeyen kavgalarında benim  çocukluğumda sahip olduğum tek kaçış noktasıydı.

Birlikte bir böceği gömmüştük. Ona güzel bir tabut yapmış ve her hafta ziyaret etmiştik.

Birlikte ilkokuldan mezun olmadan okuldan kaçmamış olmayalım diye okuldan kaçmıştık. Köpeklerin bizi kovalaması için onları tahrik etmiştik. Okulun arkasındaki ağaçların altında ağlamış, birbirimize dertlerimizi yeterince açamadan anlatmıştık. O zamanlar şu an olduğundan daha çok kapalıydık. bazı gerçekleri ifade etmek ikimiz için de çok zordu.

Şimdi Erdem'in söyledikleri konusunda kafam bu kadar karışmışken onunla konuşmayı o kadar çok isterdim ki. Ama yapamazdım. Aramıza garip bir şekilde bir tel örgü çekmiştim. Bunu bile isteye yapmamıştım. Ama şu an kendimden o kadar emin değildim ki herhangi bir hamle yapmaktan çok çekiniyordum. İnsanın kendinden emin olamıyor olması çok kötü bir şey, özellikle e kendini sürekli kendinden başkasına güvenme mottosuyla doldurduysan.

Gece nasıl uyudum bilmiyorum. gelirken alt sokaktaki tekelden alıp gizlice odama soktuğum birayı zorla içmiştim. Biranın kokusundan da tadından da nefret ediyordum. Ama ağlama krizi yaşamaktan çok korkuyordum. Artık eskisi kadar sık ağlamamak istiyordum. Neredeyse 13 yaşımdan beri, haftada birkaç kez ağlama krizi yaşıyordum. Bunu kısık sesli yapmama da gerek yoktu. Çünkü evde biri ağladığımı duysa duymamak için alt kata inerdi. nasıl ağladığımın bir önemi yoktu. sadece neticesinde oluşan kırmızı gözler çok kötüydü, çünkü annem kesinlikle benimle dalga geçerdi. ne kadar zayıf olduğumu söyleyip bana olan nefretini hissettirirdi. Ve ben de kendime  olan nefreti hissederdim.

Sabah uyandığımda saat 9'a geliyordu. Okula geç kalmıştım. Zaten gitmek de istemiyordum. O an beni uyandıran şeyin titreyen telefonum olduğunu gördüm. Arayan Doruk'tu. Sesini kapatıp başımı yatağa geri bıraktım.  Henüz hiçbir şey düşünememiştim. Kafam darmadağındı. Okula gidip onu görürsem ne olurdu bilmiyordum. Ayrıca Dorukla karşılaşacak olmak da beni çok geriyordu. tüm günümü yorganın altından çıkmadan, hiçbir karar vermeden geçirmek istiyordum.

Bazı günler böyle olurdu. Bazı günler yatağın dışına kafamı bile uzatmak istemezdim. Dünyayı gerçekten silmek isterdim. Böyle zamanlarda yegane dostlarım bana el uzatırdı. Sinema ya edebiyat.

Çantamdan gece evinin beşinci kitabını alıp yatağa yeniden girdim. artık dünyanın önemi yoktu.  

Arada mutfağa inip kendime yumurta kırıp yedim ve bir bardak çay alıp geri geldim. 

Evde kimse yoktu, sabah gelip kimse neden okula gitmiyorsun demezdi. Bazen ölsem kokudan beni bulacaklarını başka türlü akıllarına gelmeyeceğimi düşünürüm.

Odaya girip çayımı yatağın yanına bırakırken telefonum titremeye başladı. 

Bu hayatta sevmediğim çok şeyden biri oluyordu. Kayıtlı olmayan bir numara beni arıyordu.

Açmamak için bir süre bekledim ama okuldan olabileceğini düşünüp açtım. 

"Efendim?" dedim.

"Alo." 

Erdem'in sesini duymamla içimde bir sıcaklığın yükseldiğini ve tüm kanın yanaklarıma akın ettiğini fark etmem bir oldu.

**

Her Şeye MuhalefetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin