ölüm 8

19 7 2
                                    

İnsanlar iyi ve kötüdür. Ama bir insanla karşılaştığınızda onun kötü olduğunu düşünüp iyiliğini ispatlamasını beklerseniz daha az hayal kırıklığına uğrarsınız. Bu pesimistlik değil realistliktir.

İyi geceler, iyi okumalar, iyi kalmayı başaranlar sizinle olsun.

******

Sabah uyanmanı sağlayan şey alarm değil kanımda akan mutluluktu. Deli gibi mutluydum. 

Eteğimin altına yarım siyah çoraplarımı giydim. Siyah botlarımla aynaya bakmadığım zaman kendimi bir anime karakteri gibi hayal edebiliyordum. Yüzümde hafif belli olan ama ispatlanamayacak bir makyaj vardı.

Güzelce bir kahvaltı yapıp okula geldim. Bizimkiler kantindeydi. Sınıfa çıkmadan onların yanına gittim.

Çayımı alıp masalarına yerleşmeden daha sordular.

"Kızım iyi misin sen? Niye gelmedin dün."

"İyiyim iyiyim"

"Mesaj attık o kadar niye cevap vermedin"

"Regl ağrısından gözüm bir şey görmedi." dedim. Kızlarla baş başa konuşmak istiyordum. Doruk'la yaşananları konuşmaya korkuyordum. Vereceği tepki beni çok geriyordu.

"Ayy ağrıyor mu hala"

"Yok ikinci gün daha çekilir oluyor genelde"

Sanki istediğim gerçekleşir gibi Doruk basket kulübüyle yapacakları sınıflar arası turnuvayla ilgili konuşmaya çıktı.

Gider gitmez kızlara eğilip "Neler oldu inanamazsınız. Erdem Doruk'u kıskanmış. Sonra ben onunla konuşmaya dün kafeye gittim. Çıkışta konuştuk. Doruk sevgilin gibi falan dedi. Dün de ben evde depresyondaydım resmen. Numaramı bulmuş, aradı, evin oradaki parka geldi. Kahve almış bana. Konuştuk falan. Bana ne dedi biliyor musunuz? senin her şeyini tanımak istiyorum."

"Ohaaa!" dedi ikisi de bir ağızdan. Masamızdan bir çığlık yükseldi ve tüm  liselerde olduğu gibi insanların ne oluyor bakışları çığlığın çıktığı kız grubuna yöneldi. 

"Tüm ayrıntılarıyla anlat!" dedi Sena. Bu en sevmediğim soruydu. Ayrıntıları genelde unuturdum ve anlatmak benim için sor olurdu. Hem de bu olayda anlatacaklarım vücudumun yarısından fazlası kanatlanmış uçarken gerçekleşiyordu. Çoğu şeyin farkında değildim. Kördüm.

**

Sınıfa girip onu sırasında gördüğüm zaman kalbimdeki atışları kulağımda hissetmeye başladım. Yüzüne bakamıyordum. Bakışlarımı yere eğip kızlarla ne konuştuğumu bilmeden vedalaşıp yerime yürümeye başladım. Benim bakışlarımı kaçırmama rağmen o arkasına yaslanmış, beni izliyordu. 

Biri sizi alenen izlerken yürümek çok zormuş. Kulaklarımın ısındığını hissederken düşmemek için çabaladım.  

Yerime oturup çantamdan eşyalarımı çıkartırken  bana doğru eğildi. hareketini sırtımda hissedip ürperdim. Sırt kaslarım gerildi ve bir yay gibi arkaya eğilmek ve başımı ona yaslamak istedim. Ardından dönüp onu öpmek istedim. Sabah sabah bir hareketiyle bana hissettirdikleri hiç de masum değildi. Sadece arkama yaslanıp sırtımdaki kasılmış kasları sıranın sertliğiyle sakinleştirmeye çalıştım. 

"Çok güzel koktuğunu söylemiş miydim" dedi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Çok güzel koktuğunu söylemiş miydim" dedi. Davetkar bir sesle. Bakışları, arkamda sadece hissettiğimden ibaret olan hareketleri ve en sonunda da sesi beni yere bastığım zeminden ve yaşadığım gerçeklikten koparmıştı.

Ben bir şey söylemek üzereydim ki Doruk'un yanıma doğru geldiğini fark ettim. 

Önüme doğru eğilip telefonumu uçak moduna aldım.

"Bu dönem de birinci olacağız, bu gerizekalılar beyinlerini kullandıkları gibi topu kullanıyorsa bizim antrenmana bile ihtiyacımız yok." Alarmın sesiyle rüyanın en önemli noktasından kopar gibi Doruk'un sesiyle iki ayağımın üzerine, sert gerçekliğe düştüm."

"Hı, ne?" dedim.

Ve Doruk anlatmaya başladı. Bakışlarım onda olsa ve dediklerini dinliyor olsam da anladıklarım şundan ibaretti. Top, maç, antrenman, mal çocuklar, yeniden biraz daha top, arada birkaç hakaret ve okkalı bir küfür.

"Sen beni dinliyor musun? sorusuyla dikkatimi toparlayıp önüne koydum.

"Dinliyorum."

"Yapma Buse, ben malımı biliyorum," dedi. Ne söyleyeceğimi düşünürken bana doğru yaklaşıp "evde bir şey oldu değil mi?" diye sordu. 

"Aman her zamanki şeyler ya " dedim.

"Kavga mı ettiler?" dedi.

"Evet." dedim.

"Annen evde mi?" diye sordu.

"Gitmedi." dedim.

"İyi bari," dedi.

İçeriye hocanın girmesinden dolayı cevap vermedim. Kendimi kötü de hissediyordum. O kadar beni düşünüyordu ki.

"Ne olursa olsun yanındayım," dedi fısıldayarak. 

Ben de bunu anlamaya çalışıyorum ya diyemedim.

Dersin sonunda Doruk ayağa kalkıp "Benim kulübe gitmem lazım, ama bunu iyice konuşalım."  dedi.

"Konuşacak bir şey yok, tekrar tekrar hatırlamak istemiyorum," dedim.

"Peki madem," dedi.

Bir makas alıp yürümeye başladı. İçimde bir kokuyla arkasından yürüyüşüne baktım. Şu ana kadar beni hiç rahatsız etmeyen, hatta sevdiğim bu davranış resmen canımı yakmış gibi içimin ürpermesine sebep oldu. Usulca arkama dönüp görüp görmediğine bakmak istedim.

İşaret parmağını manidar bir şekilde gülümseyen dudaklarının üstünde salladı. Sanki konuşmana gerek yok der gibiydi.

"Çıkışta seninle planım var," dedi. "Kimseye söz verme."

Gülümseyerek kafamı iki yana salladım. Ardından peki dedim. Soru sormuyordu. Haber veriyordu. Ve bu benim çok hoşuma gitmişti.




Her Şeye MuhalefetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin