Kapıyı anahtarımla açıp içeriye adım atar atmaz annem ve babamın mutfaktan yükselen kavgalarını duydum. Eskiden eve girdiğim zaman hatta eve yaklaşırken merdivenlerde duyduğum bu kavga sesleri beni üzerdi. Fakat şimdi sadece kulaklığımı takmakla yetiniyorum. Uykudan bu seslerle uyanırsam sadece kulaklığımı takmakla yetiniyorum. Çünkü bu sesleri susturmanın benim elimde olmadığını fark ettim ve ben de duymamayı sağlıyorum.
Kulaklığımı takip odama gitmek için merdivenlere yöneldim. Kapıyı ardımdan kapatıp odamda tek kalmayı başardığımda artık benim olan bu dünyada hissettiğim gibi davranabilirdim.
Kapının dibine çöktüm. Onun davranışlarını defalarca gözümden geçirdim. Ne olmuştu? Benim yaptığım bir şeyin olmadığını fark edince içimde buruklukla başka birinin varlığı geldi.
Eski sevgilisi mi mesaj atmıştı? Ya da sevgilisi mi vardı?
Pazar akşam beşe kadar kafam bunlarla dolu geçti. Baştan itibaren düşüncelerini taradım ve bana en azından umut verici davrandığını sonrasında bir şeylerin değiştiğini ama bunun kesinlikle benim etkimle olmadığına karar verdim.
Beşte tüm cesaretimle yorganın altından çıkıp duşa girdim. Çıkıp özenle hazırlandım. Siyah çizmelerim, siyah eteğim, krem rengi kazağımı giyip yüzüme temiz bir makyaj yaptım. Gözlerimdeki kızarıklık dikkatli bakılmadığı sürece belli olmuyordu. Siyah paltomu alıp dışarı çıktım.
Eğer başka biri varsa ben yoktum. Bu kadar kesindi. Soracaktım ve bir cevap alacaktım. Ya 1 ya 0dı. Başka seçenek yoktu
Kafeye girip ikili masalardan birine oturdum. Başka bir garson geldi, siparişimi aldı. Arka masalardan birine elindeki içecekleri götürürken kısa bir anlık göz göze geldik ve ilk ben özlerimi çektim. 1 ya da 0dı.
Kahvemi içip elimdeki kitaba odaklandım. Kızların mesajlarına dönmedim ya da sosyal medyaya girmek istemedim.
Saatin yediye yaklaştığını görünce kitabımı kapattım. Birkaç dakika sonra üzerini değiştirmiş bir şekilde yanıma geldi.
-Çıkalım mı? dedi.
Paltomu giyip kitabımı çantama koydum.
Yan yana yürümeye başladık.
-Ne konuşmak istiyorsun? dedi.
"Lafı dolandırmayacağım," dedim. Başımı ona doğru döndürüp gözlerine baktım. "İkimizin arasındaki değişimin sebebi ne?"
Gözleri buz gibiydi, sanki tüm duyguları yer çekimiyle çekilmiş, fırtınalarca dağıtılmış, ıpıssız kalmış gibiydi. Issızlığından korktum. "İkimiz diye bir şeyi nerden çıkarttın."
"Doğru soru bu," dedim göz yaşım düşerken. "Dünden beri düşünüyorum, asıl sorulması gereken soruyu sormamışım."
"Sormadığın daha birçok soru olduğuna eminim," dedi.
"Ne gibi?" dedim. Yolun ortasında durmuş, iş çıkışının stresiyle evine yürüyen insanların ortasında başka bir dünyada konuşuyorduk.
"Seni sadece bir haftadır tanıyorum, bu soruların neler olabileceğini benim değil senin bilmen gerekiyor." dedi.
Yüzündeki donukluk korkutucuydu. söylediklerini sorgulayacak kadar bir idrakım yoktu. Oysa ona şöyle söyleyebilirdim. Sana beni bir haftada tanıdığını düşündürten şey ne? Ama sadece tek gazete takip eden ve okuduğu her şeye inana bir insan gibiydim o an.
"Yolda durmayalım şu kafeye girelim," dedi.
Ne kadar üşüdüğümü içeriye girdiğim zaman fark ettim.
Siparişlerimiz gelene kadar konuşmadık. Çayımdan bir yudum alıp konuya girdim.
"Aramızda karşılıklı bir şeyin olduğunu düşündüm, evet. Yanıldım mı? evet. Ama Dün bana karşı olan davranışlarında bir şeyin değiştiğini inkar edemezsin."
"Son söylediğini inkar edemem, evet" dedi.
"Nedeni ne peki, dedim"
"Bir teorin var mı?" diye sordu.
"Başka bir kız," dedim keskin ve ciddi bir sesle. Gözlerindeki değişimi yakalamak istiyordum. Yüzünde onu ele verecek bir mimik görmek istiyordum.
Kısa bir kahkaha attı arkasına yaslanıp.
"İnsanlar sorunu zaten hep dışarıda arar." dedi. Bunu derken o da aslında kendisinin de sorunu dışarıda aradığını ve bana yüklediğini söylüyordu. Ama henüz 17 yaşında, birini seven, umut ve hayalleri olan bir kızdım. Bu kadar sorgulayıcı yaklaşamayacaktım tabii ki.
"Neyi yanlış yaptım?" dedim. Sen yanlış yaptın diyen birine yanlışını sormak onun elindeki anahtarı ilk çevirişiymiş. Zamanla bütün kilitleri açacak, tüm kapılardan geçecek ve senin özünü ele geçirebilecekti. O zaman onun olacaktın.
"Senin hayatında her anında yanında olan, korkunca sarılabildiğin, sevinç anında yanağından makas alabilen, yıllardır tüm gelenlere ve gidenlere rağmen hayatından hiç çıkmayan bir erkek var . Doruk var. Doruk'un sevgilinden ne farkı var?"
*Özellikle son cümleyi iyice düşünmenizi istiyorum. Buse'nin yerine kendinizi koymanızı ve bu ilişkiyi yaşarsanız neler olabileceğini, karşınızdaki hoşlandığınız erkeğin ne kadar haklı olduğunu ve bu cümleye vereceğiniz reaksiyonun ne olacağını bilmek istiyorum.
Sevgilerle..