Düzenlendi √
Açelya/Erdem
•
Klasik bir pazartesi ve sıradan bir güne gözlerimi açtım. Genleşmeye çalıştım ama yapamadım. Çünkü uykusunu alan insanlar genleşirdi. Ben ise gecenin bir kısmını düşünmekle geçirmiştin.Bir şekilde Dağhan'ın ailesi ve benim anne babam arasında iyi bir bağ kurulduğunu hissetmiştim. Annem onları yemeğe davet etmeyi bile düşündü. Bu -tabii eğer gelirse- onu bir kez daha görebileceğim anlamına geliyordu.
Gecenin diğer yarısında da Senden Önce Ben'i okumuştum.
Hastanede ki kitabına kahve dökülen çocuğun da benim gibi içi sızlamış mıdıydı, yoksa kitabı gösteriş olsun diye mi okuyordu diye düşündüm.
Düşüncelerimi bir kenara bırakıp komidinin üstünden telefonumu aldım ve kilit tuşuna bastım. Saat yedi olmuştu.
Geç kaldım!
Yataktan hızla kalktım ve dolabı açtığımda karşıma çıkan ilk şeyi üstüme geçirdim. Okul çantamı da tek koluma takıp koşarak aşağı indim. Mutfağa girdiğimde annemle babamın kahkahalarına şahit oldum. Masada mükemmel bir kahvaltı vardı. Beni fark edince ikisi de boğazını düzeltip bana döndü. Annem tatlı sesiyle "Günaydın." dedi.
Geç kaldığımı hatırlayınca masaya koşar adımlarla yaklaşıp ağzıma bir tane peynir atıp meyve suyundan bir yudum aldım.
Babamın ters bakışlarına maruz kaldığımın farkındaydım.
"Otursana kızım."
Kimse beni uyandırmayı düşünmemiş miydi? Belki de o kadar mutluydular ki hiçbir şeyi düşünememişlerdi. Bu iyi bir şey olmalıydı. Okula geç kalmış olmasaydım daha da iyi olabilirdi.
"Geç kaldım!"
Annemin ve babamın yanağından öpüp kapıya koştum. Arkamdan iyi dersler dediklerini duyar gibi oldum. Bu tabloyla karşılaşmayı beklemiyor değildim. Ayrıca çok hoşuma gitmişti. Ama tekrar tartışıp birbirlerinin kalbini kırmalarını da istemiyordum. O yüzden eğer barışacaklarsa bu işin ciddiyetinin farkına varsınlar ona göre tekrar düşünsünler istiyordum.
Askılıktan bordo kabanımı alıp çabucak giydim ve kapıyı açtım.
Çantamın boştaki kulpu kapının koluna takılınca gece uyumadığım için kendime lanet okudum. Uyumuş olsaydım geç kalmazdım ve çantamın iki kulpunuda adam gibi takıp öyle aşağı inerdim.
Kulpu kapının kolundan kurtardığımda servisim çoktan gelmişti.
Servis en son beni alırdı sonra direk okula giderdik. Servise bindiğimde sürücünün arkasındaki koltukla en arkadaki tekli koltuk boş kalırdı. Bugün serviste hiç boş yer kalmaması gözüme çarpmıştı.
Üç yıldır aynı serviste olsakta çoğunu tam olarak tanımıyordum. Ama yüzlerini çok iyi biliyordum. İnsanların yüzünü bana bakmadıklarından emin olduğum zaman incelerdim. Genelde merak ettiğim şey duyguları olurdu. Çoğu zaman tahminlerim doğru çıkardı. Çünkü bu insanların hepsi duygularını dışarı yansıtıyorlardı.
Servise binerken herkesin bana baktığını hissettiğim için düşüp rezil olmadan hemen yerime oturdum. Oysa boş olması gereken koltuklarda kimin oturduğunu cidden merak etmiştim. İhtimalleri düşünürsek okullar açılalı üç hafta olduğu için yeni olmaları düşük bir ihtimal gibiydi. Belki de sadece misafir öğrencidir, servisten birinin arkadaşı yatıya kalmıştır. Kim bilir.
Okula gelene kadar bitmek bilmeyen yollar işkence gibi gelmişti.
Servis daha durmadan arkadan hızla gelip kapıda bekleyen çocuğun bu kadar aceleci davranmasına neden olan şeyi merak etmiştim. Sırtındaki çanta kocaman bedeninde küçücük kalmıştı sanki. Siyah çantanın bir fermuarına geçirilmiş anahtarlığın mavi olduğunu fark ettim. Dikkat çekiyordu. Elmas şekilde küçük bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S A F İ R
Mystery / ThrillerAsya Barlas, her ne kadar "Güçlü değilim," dese de başından geçen o kadar olaya rağmen hâlâ yaşamaya devam eden 17 yaşında bir genç kızdı. Hassas kalpli bir annesi ve mükemmelliyetçi babası dengesini bozsa da onun Kayra'sı vardı. Ve onunda annesi gi...