Orman

12 8 0
                                    

Selin kendini kaptırmış bir şekilde usulca yürüyordu. Arkasına bakmadan neden o eve doğru gittiğini düşünmeden sadece ilerliyordu. Sanki bir kumanda ile kontrol ediliyormuş gibiydi. Yağmur yüzünden ıslanmış hafif nemli ve ıslak tahtalı evin yanına yaklaştığında ise durmuştu. Ev neredeyse bir harabeydi. Camları kırılmış ve çatısı yıkılmak üzereydi. Selin'in gözleri fotoğraftaki ağacı arıyordu. Evin yanındaki kocaman ağaç ona doğru bakıyordu adeta. Selin yukarıdan aşağıya ağaca bakmıştı. Ağacın altındaki dört mezarı gördüğünde ise hemen yanına yaklaşmıştı. Fotoğraftaki gibi mezar taşlarının  üzerinde isim yazmıyordu. O sırada Selin'in arkasında bir teyze belirmişti. Kadın yaşlıydı. Saçları ağarmış, derisi çürür gibi buruşmuştu. Yaşlı Kadın Selin'in arkasından sinirli bir şekilde seslenmişti: "Ne yapıyorsun sen burada!? Yabancısın sen nasıl geliverdin buralara! Hem de gelmiş musibet evin önünde dikilmiş bekliyorsun mezarın başında!" Selin meraklı bir tavırla ayağa kalkıp: "Bu evde benim çocukluğum geçti. Ziyaret etmeye geldim. Burası hakkında bana biraz bilgi verir misiniz? Çocukluğumu pek hatırlamıyorum. Hatta bu mezarda kimler yatıyor?" Kadın mezarlara kinli bir şekilde bakarak: "Ah o aklını hep hırsla kötüye kullanan Meliha! Kendi sonunu getirdi o. Eskiden beri buralardayız biz. Meliha büyüyle uğraşırdı. Çocuğu olmazdı onun. O da kendini ine cine kaptırmış kendini hayattan soyutlamış bir şekilde yaşamaya başlamıştı. Köyün cadısı derlerdi ona. Biz yakın arkadaştık. Ben hep söylerdim Meliha yapma etme bak başına bir şey gelecek.. Dinlemedi beni. Köyde onun bu işlerle uğraştığını herkes bilirdi. Bir kocası bilmezdi. Zaten masum adamcağız bu olaylara kurban gitti. Ne bilsin adam karısının cadılık yaptığını!" Yaşlı kadın hem hüzünlü hem de bir o kadar kızgın bir şekilde devam etti: "Bir gün geldi bana ben bir şeyler yaptım dedi. Ne yaptığını anlatmadı bana ama mucizem yakındır dediydi. Gerçekten de bir mucize yakınmış. Ne mucize ama! Lanetli mucize! İlk başta ne oldu ne bitti anlamadım. Sonra bir baktık ki Meliha hamile! Bütün köy yıllardır çocuğu olması imkansız Meliha'nın nasıl çocuğu oluyor diye şaşırdı. Ben nasıl olduğunu biliyordum ama sesimi çıkaramadım. Başıma kötü bir şey gelir diye korktum. Aslında başıma gelebilecek en kötü şey Meliha'ymış! Hamile kaldıktan sonra başına kötü şeyler gelmeye başladı onunda. E tabi karnında çocuğu da var. Yıllardır istediği şey gerçek de olunca büyük bir kıymet bindirdi, her şeyden korudu bebeğini. Ama ne yaptıysa artık Meliha'yı rahat bırakmadılar. Dokuz ay boyunca başına gelmeyen kötülük, lanet ne varsa kalmadı. Kabuslar görürdü sürekli. Eşi işteyken bize gelirdi korkusuna. Ne yaptı ne etti dokuz ayı bitirdi doğurdu bebeğini. Çocuğunun da bir dediği iki olmazdı. Ne isterse yapılırdı. 13 sene yaşadı evladı. Vah güzel kızım.. Annesinin başına hala kötü olaylar gelmeye devam ettiği bir zaman, aynılarını çocuğu da yaşamaya başladı. Bir gün Meliha bakkala kadar çıktığında evde katliam çıkmış! Her  yer kan revan içinde kalmış! Kocasıyla kızını birisi bıçaklamış. Evde bir de kaynanası varmış o gün. O da bıçaklanmış.. Gözlerine şişler batırılmış. Vah vah Meliha, cahil Meliha. İşte o mezarlardan biri kocasının, biri annesinin, diğer biri de kızının mezarı." Selin hala çok meraklıydı. Geriye bir mezar kalmıştı. Şaşkın bir şekilde:" Buradaki son kalan mezar kimin peki?" Kadın mezara umursamaz bir bakış atmıştı. Düşünceli bir tavırla: "Bir ben bilirdim. Köydeki kimse dördüncü mezarın kime ait olduğu bilmez. Benim de aklım pek geçmişe ermez hatırlayamadım şimdi. Ah benim yavrum! Giydiği sarı elbisesi o gün hem kan hem toprak oldu!" Yaşlı kadın hüzünlenmişti. O sırada tanıdık bir ses bağırışı duymuştu Selin. Gelen Gökhan'dı. Bir hışımla koşarak Selin'in üzerine gelip sarılmıştı. Nefes nefese: "Neden haber vermedin! Çok korktum.." Selin de kafası karışmış bir tavırla söze girmişti: " Özür dilerim. Birden gelişti. Teyzeciğim çok teşekkür ederim size de. Biz artık gidelim geç olmadan." Yaşlı kadın başını sallayıp Selin ve Gökhan'ın gidişini izlemek için olduğu yerde durmuştu. O sırada tam giderlerken arkalarından bağırmıştı yaşlı kadın. Selin ve Gökhan durduğunda ise arkalarından koşup arabalarının yanına gelmişti. Kadın hemen konuşmaya başlamıştı: "Evladım yaşlı kafam. Hatırlayamadım. Şimdi aklıma geldi. Son mezarın kime ait olduğunu sormuştun. O zamanlar Meliha korktuğu için çocuğunu okula göndermezdi. Eve bir öğretmen tutmuştu. Hatırladığıma göre kadın da gebeydi. Kimi kimsesi yoktu. Öldüğünde yatacak bir mezarı bile yoktu kadının. Meliha da o kadına acıyıp evinin bahçesinde mezar açtırmıştı. Birkaç ay sonra da Meliha köyü terk etti zaten. O gittiğinden beri her gece bu köyde kötü şeyler yaşarız. Hayvanlar kafayı yer, sürekli ufak depremler olur, garip garip sesler gelir hatta geceleri hiç elektrik olmaz. Köyün yarısı dayanamayıp gitti. Ben sizi tutmayayım. Dikkat edin gece yolculuğu buradan dönüşte pek sağlıklı olmaz." Selin teşekkür bile edemeden kadın arkasını dönüp gitmişti. Arabaya bindiklerinde ise Selin Gökhan'a her şeyi anlatmıştı. Gökhan çok şaşkındı. Aynı zamanda suratında belli belirsiz bir korku vardı. Kadının söyledikleri onu korkutmuştu. Bu geceki yolculukta dikkat etmesi gerekiyordu. Selin'i korumalıydı. İçindeki korkusunu Selin'e belli etmemeye çalışarak: "Bu gün ki ilaçların bunlar. Hemen içmelisin bunları. Bu gece de dikkat etmelisin. Seni korumam için bana yardım et. Bir şey olduğunda bana söyle aynı zamanda kötü hissedersen de." Selin bu sözlerden sonra korkmaya başlamıştı. Gökhan'ın elindeki ilaçları alıp bir hışımla içmişti. Beş dakika sonra Selin'in üzerine bir ağırlık çökmüştü. Konuşmaya bile mecali yoktu. O sırada elini hafifçe Selin'in başına yaslamış Gökhan: " Geçecek. İyiliğin için bir süre uyu." diyerek arabayı sürmeye devam etmişti.

Gece geç saatlere vardıklarında Gökhan aniden çok şiddetli bir fren yapmıştı. Selin bu frenle beraber öne atılmış, kafasını cama vurmuştu. Kafası hafif bir şişlikle morarırken Gökhan Selin'i uyandırmaya çalışıyordu. Üç dakika sonra Selin uyanmıştı. Kafasındaki şişlikle ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Gökhan Selin'e: Selin! Ç-çok özür dilerim! Karşıma bir şey çıktı b-ben.." Selin Gökhan'ı sakinleştirmek için kendine çekip sarılmıştı. Gökhan sakinleştiğinde ise arabayı tekrar çalıştırmıştı. Fakat bir sorun vardı. Araba çalışmıyordu. Gökhan ne olduğuna bakmak için dışarı çıkmıştı. Arabayı kendi başına tamir edemez gibi görünüyordu. Yol yardımı için telefonunu çıkartmıştı. Sinyal yoktu. Selin'in yanına gelip: "Sorun birazcık büyük sanırım. Kahretsin ki telefon da çekmiyor. İleri kadar yürüyeceğim. Arabayı kitle. Burada bekle. Bir şey olursa bağır çok uzağa gitmeyeceğim." Aldığı darbeyle başı dönen Selin onaylarcasına kafasını yavaşça sallamıştı. Gökhan da bunun üzerine ileriye yürümeye başlamıştı. Selin daha önce bir ormanda tek başına kalmamıştı. Korkuyordu. Eskisine göre daha fazla korkuyordu. Başına artık bir şey gelsin istemiyor ve bu karanlık ormandan bir an önce çıkmak istiyordu. Peki gecenin karanlığındaki bu korkunç orman onun gitmesine izin verecek miydi?

Kontrol AltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin