Selin yeni bir sabaha bütün vücudunun ağrımasıyla birlikte korkunç bir şekilde uyanmıştı. Başına aldığı darbe yüzünden başı zonkluyor, bütün eklemleri sızlıyordu. Yavaşça yataktan kalkıp odasının köşesindeki takvime baktı. Günlerden Cuma'ydı. Banyoya ilerlerken günün soğuğu ona yaşadıklarını hatırlatıyordu. Elini yüzünü yıkayıp ilaçlarını içmek için aşağı inmişti. O sırada kapı çalmıştı. Selin kapıyı açtığında karşısındaki meraklı ve yorgun Gökhan'ı görmüştü. Gökhan sakin bir ses tonuyla: "Günaydın. Biliyorum çok yorgunsun ama bu gün seni bir yere götüreceğim. Saat 2 gibi hazır olmalısın. İşten çıktığım gibi arabayla yola koyulacağız. Merak etme çok uzak değil. En azından ıssız bir köye gitmeyeceğiz." Selin uykulu ve sersem bir şekilde Gökhan'ın dediklerini onaylamıştı. Gökhan gittikten sonra Selin ilaçlarını bir su yardımıyla içmişti. Kendine çeki düzen verip ufak bir kol çantasına ona gerekecek malzemeler koymuştu. Televizyonu açıp beklemeye başlamıştı. Haberler bir sis fırtınasından bahsediyordu. Bu sis fırtınası gözleri kör ediyor, bazı insan derilerini adeta yakıyor, ve hava yoluyla solunduğunda ise öldürüyordu. Selin bu tür doğa olaylarından korkardı. Hemen tek tuşla televizyonu kapatmıştı. O an kapının çalmasıyla irkilmişti. Kapıya doğru yavaşça yaklaşıp kapının gözünden bakmaya çalışmıştı. Kimse görünmüyordu. Kapıyı açtığında ise yerde bir ip vardı. Selin incelemek için ipi alıp kapıyı kapatmıştı. salona doğru ilerliyordu. Elindeki ip sıradan bir urgan ipine benziyordu. O sırada karşısında siyah bir duman yavaşça üzerine geliyordu. Selin kafasını kaldırdığında bu dumanla karşılaşmıştı. Çok geç olmadan ne olduğunu anlamıştı ve var gücüyle koşmaya başlamıştı. Dış kapıya yönelmişti fakat kapı kilitliydi. Yukarı doğru hızla koşmaya başlamıştı. Odasına girip kapıyı kilitlemişti. Kapının deliğine bir peçete parçası tıkmıştı. Kapının altına ise sıkıca bir battaniye yerleştirmişti. Cep telefonunu almış ve titreyen ellerle Gökhan'ı aramıştı. Gökhan açmıştı ve şaşkın bir şekilde konuşmuştu: " Selin! Ben de tam seni arıyor-..." O sırada Selin'in çığlıkları Gökhan'ın sözünü kesmeye yetmişti: "Gökhan! Yardım et! B-BURDA.. Burada siyah bir duman var ve beni takip ediyor! Haberlerde garip şeyler duydum ama bu o değil! Kötülüğünü hissedebiliyorum!" Selin yüksek sesle konuşmaya devam ederken duman pencerenin açık kısmından yavaşça sızıyordu. Selin gördüğü siyah duman karşısında telefonu yere fırlatmıştı. Gökhan hala hattaydı. Telefondan Selin'e bağırıyor, fakat cevap alamıyordu. Sadece Selin'in çığlıklarını duyabiliyordu. Duman yavaşça selinin gözlerinden içine giriyordu. Selin içine giren kötülüğü her hücresinde hissedebiliyordu. Siyah duman tamamen Selin'in içerisine girdiğinde çığlıklar kesilmişti. Selin'in ruhu arka plana atılmış, kontrol ise o kötülükteydi. Selin'in bedeni yavaşça köşeye fırlatılmış urgan ipini almış ve ucunu bir kafa geçecek kadar boş bırakarak bağlamıştı. Selin ne olacağını az çok tahmin edebiliyordu. Bedeni tavandaki ufak çıkıntıya bu ipi bağlamış, alt tarafta kalan yuvarlak kısmı aşağı gelecek şekilde asmıştı. Bir sandalyeye çıkmıştı. İpi yavaşça ellerinin arasına almış ve Selin'in kafasına geçirmişti. Ve bir ses.. Sandalye ayaklarının altından kaymıştı. Selin'in bedeni adeta bir kuş gibi sallanıyordu. Kulakları çınlıyor, nefes alamıyordu. Son kalan nefesini yavaşça dışarı verirken birden kapı açılmış ve Selini ayaklarından yukarı kaldırmıştı. Aynı anda bir sandalye koymuş ve ipin boynundan çıkmasını sağlamıştı. Bu tanıdığı birisine benziyordu. Genç bir erkek simasıydı. O sırada ayakta duramayan Selin kendini bu gence bırakmıştı. Birkaç dakika soluklandıktan sonra her şey normale dönmüştü. Fakat siyah dumanın içinden çıkmadığını bilmiyordu. Genç çocuk Selin'in kafasını kaldırıp: "Selin aklından ne geçiyordu! Ben olmasam.. Düşünmek bile istemiyorum. Neden böyle bir şey yaptın!" Selin karşısındakinin parapsikoloji, telekinezi, astral seyahat, Yunan Mitolojisi gibi daha birçok konuda bilgi edinmiş olan ve uzun zamandır görmediği arkadaşı Kerem olduğunu fark etmişti. Hemen doğrulup bir hışımla Kerem'e sarılmış ve ağlamaya başlamıştı. Sakinleştiğinde salona geçmişlerdi ve Selin başına gelen her şeyi ona anlatmak için hazırlanıyordu. Tam o sırada kapı sertçe açılmış ve içeri Gökhan dalmıştı. Korku dolu gözlerle, gözleri ağlamaktan kan kırmızı olmuş Selin'e bakıyordu. Koşarak Seline sarılmıştı. Selin de aynı tepkiyi verdiğinde Kerem'in yüz ifadesi değişmişti. Kıskançlıkla karışık hüzünle bakıyordu. Gökhan sarılmayı bırakıp arkasını döndüğünde Kerem'i görmüş ve çok şaşırmıştı. Gökhan heyecanla: "Kerem! Sanırım benden önce sen buradaydın." Gökhan kinlenmişti. Keremden önce Selin'e yardım edememişti. Oysa ki Selin Gökhan'dan yardım istemişti. Sinirli bir ses tonuyla: "Seni buralarda görmeyi beklemiyordum. Ben de bu gün Selin'i alıp sana gelecektim. (Selin'e bakarak) Siz tanışıyor muydunuz?" Kerem Selin'e söz hakkı tanımadan sevinçle: "Evet. Selin benim ortaokuldan beri arkadaşım. Hatta tek arkadaşı benim denebilir. Fransa'dan yeni döndüm biliyorsun. İlk önce Selin'i ziyaret etmek istedim. İyi ki de gelmişim. Ben olmasam.." Gökhan daha çok sinirlenmişti. Kerem'le liseden beri arkadaşlardı. Kerem Gökhan'a hiç Selin'den bahsetmemişti. Tüm bu kargaşa sonlandığında Selin ve Gökhan sırayla başına gelen olayları anlatmışlardı. Gökhan kendi bedeninin dönüştüğü kısım hariç her şeyi anlatmıştı. Küçüklüğünden beri böyle bir şey yaşadığını ve bu zamanlarda sık sık olmaya başladığını söylemek istememişti. Fakat Kerem olan her şeyden haberdardı. Selin'le çok yakın arkadaşlardı ve Kerem Fransa'ya giderken aklı hep geride kalmıştı. Bir süre sonra Selin'in yanına astral seyahat yapmaya başlamıştı. Gökhan'ın Selin'i koruyamadığını ve en büyük gerçeği ona söylemediğini biliyordu. Kerem eskilere dayanan bir konuşma yapmıştı. Bir ritüelden bahsediyordu. Siyah dumanlarla alakalı kısma geldiğinde karşısında oturan Gökhan ve Selin hareketsiz kalmıştı. Kerem sakince: "Selin'in haberlerde duyduğu şey aslında doğal bir afet değil. Sizin tabirinizle siyah duman ve ya siyah kötülük de değil. Adı "Corylus". Türkçe anlamıyla Ele Geçirenler demek. Bütün kontrolünüzü beyninize yerleşerek ele geçirebiliyor. Eski zamanlarda büyücüler ve cadılar bu varlıklardan yardım alarak işlerini yaparlarmış. Bu varlık siyah bir sis halinde görülür genelde. Asla gerçek görünümünü belli etmez." Bu varlıklardan birisi hala Selin'in içindeydi. İçindeki varlık Kerem her konuştuğunda Selin'e garip hareketler yaptırıyor, bedenine hükmetmeye çalışıyordu. Kerem sözüne devam ediyordu: "Bu varlıklar cadılarla veya büyücülerle, kimle anlaşma yaptıysa görevlerini her zaman tamamlarlardı. Asla başarısız olmazlardı. Kendi paylarına çalışıyorlardı çünkü. Genelde anlaşma kısmında kişinin ruhunu sahiplenirim, bedeni benimdir, ya da sadece beynine hakim olup ona korkunç şeyler yaşatırım gibi şeyler kullanırlardı. Bu varlıklar sadece zevk için çalışırlar. Bir nevi aç kalmamak gibi düşünün. Fakat bu varlıkların bir de hayat mahfeden, hayat kontrolünü sağlayan ve aslında doğuştan beri bir bedene sahip olanları da vardır." Gökhan irkilmişti. Kerem Gökhan'ın bir tepki vermesini bekliyordu. Gökhan ise korkudan ayağını hareket ettirmeye başlamıştı. Kerem de böylece teorilerinde çok da kesinleşmişti. Sözüne endişeli bir şekilde devam etti: "Haberlerde bundan bir doğa olayı olarak bahsediliyor. Aslında doğa olayı ama bu doğaüstü olaylarda değişiklik gösterir. Bu varlık insanların içine giriyor ve hedefini bulmaya çalışıyor. Eğer hedefi değilse de öldürmek zorunda kalıyor. Efendileri tarafından yasaklanmış en katı kuralları budur. Yani kısacası biri Selin'e bir varlık göndermiş. Görünüşe göre de amacı seni öldürmek. Senden bu kadar nefret eden birini tanıyor musun Selin?" Selin çok düşünmeden cevaplamıştı: "Hayır tanımıyorum ama anneannem geçenlerde Cadı Kız Kardeşlerden bahsetmişti. Dünde bir şeyler bulmak için Gökhan'la köy evine gittik. Oradaki bir teyze anneannemin bu tür büyü gibi işlerle ve ritüellerle uğraştığını söylemişti. Gerçek annem yıllardır tanıdığım Meryem isimli kadın değilmiş. Anneannemin hiç çocuğu olmuyormuş ve bu tür şeylerle anlaşma yapmış sanırım. Daha sonra bir çocuk sahibi olmuş ama çocuğu korumak için anlaşmayı bozmuş. Kötü şeyler de peşini hiç bırakmamış. Bir gün o evde yokken kayınvalidesini, dedemi ve o küçük kızı öldürmüşler. Evin yanında 4 tane mezar var. Oradaki üç mezar onlara ait. Dördüncüsü de o zamanlar kızını korumak istediğini söylemiştim. Eve bir öğretmen geliyormuş. Kızın eğitimi için. Kimi kimsesi yokmuş. Anneannem sahiplenmiş gibi düşün. Son zamanlarda da hamileymiş sanırım. Birkaç hastalığı varmış. Karnındaki bebekle ölmüş. Onu da oraya gömdürtmüş. Kadının gömülecek bir mezarı bile yokmuş düşün." Kerem şüphelenmişti. Aynı zamanda da Gökhan'a bir kıza sahip çıkamadığı için çok sinirliydi. Olaylar örgüsü çok karışıktı. Neden Selin'in anneannesi anlaşmayı bozmuştu? Neden yabancı bir öğretmeni kendi evinin bahçesine gömmüştü? Öğretmen nasıl ölmüştü? Kerem aklında birkaç teori kuruyor ve bunları birleştirmeye çalışıyordu. Kafasında bir plan vardı. Bu her şeyi çözümlemelerine yardım edecekti. Kerem gergin bir ses tonuyla konuştu: "Yarın tekrar köy evine gidiyoruz. Bu sefer ben de geleceğim. Ne de olsa Selin'in korunmaya ihtiyacı var." Gökhan bu lafa sinirlenmişti. Bir gün boyunca Kerem'e katlanabilecek miydi? En önemlisi Selin'in içindeki varlık bu yolculuğa katlanabilecek miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kontrol Altı
ParanormalKoridorda yavaşça yürümeye başladım. İleride gördüğüm küçük kız çocuğu bana masumca bakıyordu. Muhtemelen kaybolmuştu. Yanına yaklaştıkça ona bir yakınlık hissediyordum. Sanki aramızda önceden beri var olan bir bağ varmış gibi. Ben gittikçe arka ta...