Teslimat M1o9r9t5e?

51 12 4
                                    

Selin sabahları uyanmazdı. Fakat bu sabah sebepsizce erkenden kalkmıştı. Boğazındaki kuruluktan dolayı mutfağa doğru ilerledi. Bir bardak su koydu kendine. Kapının aniden çalmasıyla irkildi ve bardak elinden kaydı. Sanki o an içinde bir huzursuzluk yer etmiş ve asla gitmeyecekti. Boşlukta gibiydi ve olduğundan daha yanlız hissetmişti o an. Fazla gecikmeden kapıya yöneldi. Gelen bir postacıydı. Kapıyı açtı ve klâsik cümleler mırıldanan adama dikkatle bakmaya başladı. Bu adamı sanki bir yerden tanıyor gibiydi. O sırada tekrar aniden irkildi ve gelen sese odaklandı:
-Hanımefendi iyi misiniz?
  Şaşkınlıkla karışık korkuyla beraber postacıya odaklanmıştı Selin:
-E tabii buyurun.
Postacı Seline çok garip bakıyor baştan aşağıya süzüyordu. Selin'in üzerinde göz gezdirmeye devam ederken posta hakkında bilgi vermeye başlamıştı:
-Size gelen özel bir teslimat var.
Selin çokta büyük olmayan kutuyu incelerken postacı devam etti:
-Nereden geldiği pek belli değil. Kutunun üzerinde "M1o9r9t5e?" yazıyor. Sanırım şuraya da bir imza atmanız gerekiyor.
O kadar şaşırmış bakıyordu ki kutuya alıp almamak arasında gidip geliyordu. Sonunda imzalamak için defteri aldı. Ufak bir imza işlemi sonrası kutuyu aldı ve yere bıraktı. Kutuya göz ucuyla bakarak salona doğru ilerledi. Aradan zaman geçiyordu ve Selin kutuyu açmak için tekrar kapıya doğru yöneldi. Kapının önünde bir sima vardı ve bu o postacıydı. Şu an korkunun en derinini yaşıyordu Selin. Eli ayağı boşalmış, neredeyse bayılacak gibi hissediyordu. Donup kalmıştı bir nevi. Postacı Selin'e gülen bir suratla bakıyor ve göz dahi kırpmıyordu. O an Selin sanki karabasana tutulmuştu. Ne hareket ediyor ne de konuşabiliyordu. Bir an rüyadaymış gibi uyanmıştı. Kutuyu alıp odasına çıktı. Açık olan ne cam vardı ne de kapı. O yaşadığından sonra izleniliyormuş hissine kapılıp her yeri kilitlemiş, kapatmıştı. Odasına geldiğinde kendi kapısını da kapatıp kutuyu açmak için yatağa oturdu. Kutu hem çok ağırdı hem de sanki içinde bir ölü varmışçasına kötü kokuyordu. Tişörtünü yüzüne getirerek ağzını ve burnunu kapattı. Kutudan önce katman katman poşetler çıkmaya başlamıştı. İlk bölümde bir bebek ultrasonundan alınmış birkaç resim çıkmıştı. Resimleri arka arkaya değiştirmeye karar verdi. Resimlerin içinde bir kaç tane net görünür fotoğraf vardı. Tahminen 5 yaşında biri erkek diğeri kız olmak üzere iki çocuk vardı. Selin birden titremeye başlamıştı. Çocukların gözleri çubuk gibi sivri bir cisimle delinmişti. Fotoğrafın arkasını çevirmişti. Selin 1995 doğumluydu. Fotoğrafın arkasında ise 2007-2012 ve 2007-2012 tarihleri tam olarak iki defa yazılıydı. Sanırım bu iki çocuğun doğum ve ölüm yıllarıydı. Selin 10 yaşındayken onlar doğmuştu. Hiçbir anlam ifade etmeyen fotoğrafı kenara bıraktı. Ya da ifade ediyor muydu ? Kafasındaki bu soruyu köşeye itti ve ikinci bölümü açtı. Çıkan şeyler inançsal şeylerdi. Bir takım nazar boncuğu, haç işaretli kolyeler, Arapça ile yazılmışa benzer bir kaç kağıt parçası gibi cisimlerdi. En büyük olan kağıdı açtı. Kâğıtta şöyle yazıyordu:
"Natıra autemte non morieris
Si autem non vis non morietur pactum
Qui percuinant habent praedives
Set illorum praecepte sunt
Si vestri mortuum non fit quia et mundos..."
Selin kâğıtta yazanı olduğu gibi okumuş ama hiçbir şey anlamamıştı. Her ne diliyse okunuşu çok zordu. Kâğıdı da fotoğrafların üstüne bıraktı ve üçüncü bölümü açmaya başladı. Koku öyle ağırlaşmıştı ki neredeyse kusacaktı. Açtığında ise korkusunun yerini mide bulantısı ve ter aldı. Gördüğü şey çok berbattı. Birkaç sakatat ,etrafında yumak yumak saçlar, gözlere batırılmış iki şiş,şişin altında fotoğraftan alınan çocuk gözü parçaları, nazar boncuğu ve kanlı bir bebek. Fotoğrafları inançsal cisimleri yanına aldı. Kadavra dolu kutuyu ise odada bırakıp çıktı. Çok hızlı koşuyordu. Neredeyse kalbi ağızından çıkacak gibiydi. Cep telefonu da dahil ve birkaç parça eşya aldıktan sonra evi kilitleyip koşmaya başladı.
Nereye koştuğunu bilmiyordu. Ama duramıyor, durursa düşecek gibi oluyordu. Koşarken öyle hızlı bir şekilde bir şeye çarptı ki canının acısını bile hissetmedi. Kafasını yukarıya kaldırdı ve gülen postacıyı tam burnunun dibinde buldu. Göz kırpmıyor, sadece sırıtıyor ve nefes alıyordu. Nefesi ölü gibi kokuyor Selin'i donduruyordu. Tam o sırada öyle bir çığlık attı ki bütün insanlar etrafına dolanmıştı. Selin birden bayılmıştı. Gözleri yavaşça kararıyor, kapanıyordu. Postacı bu sefer Selin'in yüzüne doğru eğilmişti. Fakat Selin artık karanlık bir yere varmıştı. Bayılmıştı.
Bu yaşadıkları neydi ve ilerleyen zamanda ne olacaktı. Olacak şeyler Selin'i fazlasıyla etkileyecekti. Peki bu neyin başlangıcıydı?

Kontrol AltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin