( Gökhan'ın Ağızından..)
Gökhan yavaşça ilerliyordu. Arada arkasına bakıp arabada yalnız başına duran Selin'e bakıyordu. İçi rahat değildi. Her ne kadar onu arabada yalnız bırakmak istemese de yardım çağırmak zorundaydı. Gökhan bu düşüncelerle ne kadar uzağa gittiğinin farkında değildi. Tekrar arkasını döndüğünde araba ufak bir nokta gibi görünüyordu sadece. Tam o sırada çalıların arasından bir çıtırtı gelmeye başladı. Gökhan çalıların arasına bakıyor fakat bir şey göremiyordu. Tam sağ taraftaki çalılıklara bakıyordu ki simsiyah bir silüetin ona baktığını fark etti. Silüet kafasını aşağı eğmiş yere bakıyordu. Aniden kafasını kaldırıp Gökhan'ın gözlerinin içine bakmaya başladı. Gökhan silüetin gözlerinin içine bakıyordu. Bir anda başında ve gözlerinde keskin bir acı hissetmişti. Silüet sadece Gökhan'ın gözlerine bakıyor ve bir şeyler fısıldıyordu. Gözleri cehennemi hatırlatıyordu. Karanlığın en derinliklerinden gelmiş korku ve zayıflıktan beslenen bir canavar gibiydi. Gökhan bu gözlere ve acıya daha fazla dayanamayıp dizlerinin üstüne düşmüştü. O sırada silüetten çıkan simsiyah bir sis dumanı yavaşça Gökhan'ın üzerine doğru geliyordu. Sis dumanı Gökhan'ın en yakınına geldiğinde kulağından içeri doğru yavaşça süzülmeye başlamıştı. Duman tamamen Gökhan'ın içine girdiğinde, sanki Gökhan arka plana çekiliyor, onun ruhu arkada kalırken ön plana o siyah duman geçiyordu. Gökhan artık tam anlamıyla bedeninin arkasındaydı. Konuşamıyor ve kendi isteğiyle hareket edemiyordu. Her olan biteni görüyor ama tepki veremiyordu. Duman tarafından kontrol ediliyordu. Aniden vücudunda keskin acılar hissetmeye başlamıştı. Sadece gözlerini hareket ettirebiliyordu. Gözleriyle aşağı doğru baktığında ise şok olmuştu. Vücudu kendisini değiştiriyordu. Sanki deri değiştiren yılan gibiydi. Yavaş yavaş derisi kendisini değiştiriyor, bir başkasının kılığına giriyordu. Dönüşüm tamamlandığında ise en dehşet verici korkuya kapılmıştı. Dönüştüğü kişi Selin'e önce postacı kılığında görünen, daha sonra asla peşini bırakmayan o korkunç canavara dönüşmüştü. Olacakları az çok tahmin ediyordu. Kendine hakim olmaya çalışıyor fakat bedenine hükmeden dumandan dolayı hiçbir şey yapamıyordu. Bedeni ondan izinsiz ayağa kalkmıştı. Geriye dönmüş, arabaya doğru yürüyordu. Gökhan sinirden ağlıyordu. Dönüştüğü bedenden sadece gözyaşları ona aitti. Uzun yol boyunca kendine hakim olmaya çalışmıştı fakat asla mümkün olmamıştı. Yolun sonunda içerisinde korkudan korkmuş ve havanın soğuğuyla titreyen Selin'in bulunduğu araba gözükmüştü. Gökhan çaresizliği yüzünden çok sinirlenmişti. Siyah dumanın hakim olduğu bedenin suratı kızarıyor, gözünden sıcak yaşlar dökülüyordu. Tam arabanın önünde durmuştu ve hızlı bir dönüşümle tekrar Gökhan'ın bedenine dönmüştü. Selin korkuyla camlara bakıyor, gözü Gökhan'ı arıyordu. Uzaktan bakınca bile başına aldığı darbeden ne kadar etkilendiği belli oluyordu. Alnı mosmor olmuş, ufak bir yumruk şeklinde şişmişti. O sırada Selin dışarıda duran Gökhan'ı görmüştü. Hemen arabanın kilidini açıp onun yanına gelmişti. Gökhan içinden geri gitmesi için yalvarıyordu. Selin Gökhan'a telaşla bakıyordu. Titreyen elleriyle siyah dumanın hakim olduğu bedeni tutup: "Neden suratın kıpkırmızı, neden ağlıyorsun? Sinyali bulabildin mi?" diyerek tuttuğu yüze merakla bakıyordu. O sırada Gökhan'ın bedeni Selin'in kolundan sıkıca tutmuştu. Selin merakla ne olduğunu anlayamadan kontrol altındaki beden Selin'in elini ezercesine sıkıyordu. Selin yüksek sesle bağırmaya başlamıştı. Elini bir şekilde kurtarıp kendini geriye atmıştı. Bir saniyeliğine koluna baktıktan sonra yerden kalkıp Gökhan'a bakmak istemişti fakat artık karşısındaki görünüm Gökhan'ın bedeni değildi. Korkuyla hareket edemeyen Selin sadece kendini yavaşça arkaya sürükleyebiliyordu. Postacı kılığındaki canavar bir hışımla Selin'in üzerine atlayıp boğazına yapışmıştı. Selin boğazına yapışan elleri çekmeye çalışınca sinirlenen postacı kılığındaki kötülük Selinin kafasını sertçe yere vurmuştu. Zaten başı dönen Selin artık kendine hakim olamıyordu. O da bütün kontrolünü kaybetmişti. Kalan var gücüyle karşı gelmeye çalışıyordu. Gökhan bu olanların hepsini görüyor ama müdahale edemiyordu. En sonunda Selin dayanamayıp başının acısına bayılmıştı. Bu sırada Gökhan'ın bedenindeki canavar Selin'in boğazını hala sıkıyor, arada tekmeler savuruyordu. Biraz daha sıkarsa Selin ölecekti. Gökhan tüm gücünü kullanıp kendine hakim olmaya çalışıyordu. Elleri yavaşça Selin'in boğazından çekiliyordu. Bedenin hakimiyetini kaybettiğini anlayan varlık Gökhan'a acı çektirircesine yavaş yavaş kulağından çıkmaya başlamıştı. Tam olarak çıktığında ise Gökhan yere düşmüştü. Çok yorgundu. Gözleri gittikçe kapanırken karşısında kan çukurunda yatan Selin'e bakıyordu.
Sabah olmuştu. Ormandan gelen soğuk rüzgarlar yerde yatan Gökhan'a selam veriyordu sanki. Hafifçe hareket etmeye çalışmıştı Gökhan. Eklemleri feci şekilde ağrıyordu fakat aklına Selin'in kanlar içinde yattığı aklına gelince tüm gücünü kullanarak kalkmış, arkasını dönmüştü. Selin'in başının arkasından kanlar akmış fakat havanın soğukluğu ile donmuştu. Gökhan Selin'in kafasını yerden kaldırıp dizine getirmişti. Yarayı tam olarak görmek için başının altına bakmıştı. Çok derin değildi. Arabadan birkaç malzeme getirip pansuman yapmıştı. O sırada Selin yavaşça gözlerini açmıştı. Karşısında Gökhan'ı görünce irkilmiş, kaçmak istemişti. Gökhan Selin'i yavaşça tutup: "Sakin ol tamam! Bak benim! Buradayım. Geldiğimde seni böyle buldum. Çok korktum.. Ne olduğunu anlatman için dinlenmen gerekiyor." diyerek Selin'i kucağına alıp arabaya götürmüştü. Kendi de binip kapıyı kapattıktan sonra Selin'e pişman bir bakış atmıştı. Ona yalan söylemişti. Eğer doğruyu söyleseydim benden kaçacak, asla güvenmeyecekti diyordu içinden. Arabayı çalıştırmayı denediğinde ise araba kusursuz bir şekilde çalışmıştı. Bu bir tür oyun muydu? Hemen çalışan arabanın gazına basıp yola koyulmuştu Gökhan. Buradan bir an önce gitmek istiyordu.
Öğlen saatlerine doğru şehir merkezine ulaşmışlardı. Gökhan hemen arabayı evinin önüne çekip yarı baygın olan Selin'i kucaklayıp eve götürmüştü. Arabadan eşyaları da aldıktan sonra eve girip kapıyı kilitlemişti. Önce elini yüzünü yıkamış, sonrasında ise Selin'e yeni bir pansuman yapmıştı. Selin'in montunu çıkarıp üzerine bir battaniye getirmişti. Azıcık bir su getirip ilaç içmesine yardımcı olmuştu. Birkaç saat sonra Selin kendine gelmişti. Gökhan bir saat uyuduktan sonra Selin'in başında beklemeye başlamıştı. Selin uyandığında ise nasıl olduğunu sormuş ve iyi bir cevap almıştı. Gökhan Selin'e neler olduğunu sormuştu. Selin tek tek olayları anlatıyor, bazı yerlerde boğazı düğümlenip ağlamaya başlıyordu. Bunların hepsi Gökhan'ın hatasıydı. Kendinden çok pişmandı. Selin'e bunları yaşatmaya hakkı yoktu. Bir süre sonra Selin kendini daha iyi hissettiğinde kendi evine gitmişti. Bu sırada Gökhan'ın düşünme fırsatı olmuştu. Gökhan çocukken de sürekli uykusunda geziyor, bazı anlarda duygularına ve kendine hakim olamıyordu. Özellikle sinirli olduğu zamanlarda. Uzun zamandır böyle bir sorun yaşamıyordu. Belki de bu siyah varlık çoktandır onunla yaşıyordu. Zamanı geldiğinde kontrolü Gökhan'dan alıyor ve kendi istediklerini yapıyordu. Gökhan bunca zamandır başkasının kontrolü altındaydı. Bir karar vermişti. Yarın işe gittikten sonra Selin'i de alıp bu konu hakkında tarihi geniş bir tanıdığına gidecekti. Onun görüşüne ihtiyacı vardı en azından.
Akşam olduğunda Selin'i aramış ve nasıl olduğunu sormuştu. Kısa bir konuşmanın ardından güzel bir duş almıştı. Yatağına uyumak üzere ilerliyordu. Koridordan gelen ses durmasına sebep olmuştu. Arkasına baktığında ise iki küçük çocukla karşılaşmıştı. Çocuklar Gökhan'a sinirle bakıyor, aynı zamanda da ağlıyorlardı. Çocuklar aynı anda: "Bunu ona sen yaptın!" diye bağırıyorlardı. Sürekli aynı şeyi tekrar ediyorlardı. Gökhan artık çocukların bağırışına dayanamıyordu. Korkmuş bir şekilde: " YETER!" diye bağırarak duvara sert bir yumruk atmıştı. Parmak kemikleri hafif ezilmiş ve şişmişti. Çocuklar korkudan geriye adım atmışlardı. Sessizce aynı anda ağlayarak: " Seni seviyoruz.." demişler ve göz açıp kapayıncaya kadar yok olmuşlardı. Gökhan kafası karışık bir şekilde yatağına gitmişti. Yavaşça uzandıktan sonra bu günü unutup yarının güzel geçeceğini umut ederek uykuya dalmıştı. Ertesi günler gerçekten güzel mi geçecekti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kontrol Altı
ParanormalKoridorda yavaşça yürümeye başladım. İleride gördüğüm küçük kız çocuğu bana masumca bakıyordu. Muhtemelen kaybolmuştu. Yanına yaklaştıkça ona bir yakınlık hissediyordum. Sanki aramızda önceden beri var olan bir bağ varmış gibi. Ben gittikçe arka ta...