İyi ve Kötü

28 11 1
                                    

İnsanlar bazen kendilerini boşlukta, anlamsız bir karanlıkta bulurlar. Yaptıkları hataları, başarılarını ve daha birçok şeyi kendi çaplarında sorgularlar. Bazen kendilerini kaybederler ve çıkış yolunu arayamayacak kadar yorgun hissederler. Selin de o gün karanlığa boğulmuş fakat karanlıktan çıkmanın yolunu bir şekilde bulmuştu.

Selin gözlerini açtığında bir hastane odasındaydı. Gözleri adeta yağmurdan sonra buğulu kalmış bir sonbahar yağmurundaki cam gibiydi. Yarım görür şekilde etrafına bakınmaya başladı. Duvar saatinden çıkan ritim, koridordan geçen doktor ve hemşirelerin ayak sesleri Selin'e yol göstermeye çalışır gibiydi. Yanına gelen birkaç insan bunu başarmıştı. Annesi ve kardeşi doktora telaşla sorular soruyor, doktor ise çok sakin bir dille neler olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Gözleri tam olarak netleşmişti. Doktorun kirli sakalları, annesinin yarı üstten atılmış şalı ona bu dünyadaki saçma yerini hatırlatıyordu. Selin'in kardeşi Kuzey yükseldi ve bir anda bağırmaya başladı. "Uyandı!" Önce doktor, sonrasında annesi hemen baş kısım tarafına yaklaşmışlardı. Doktor narin elleriyle yavaşça ve nazikçe önce gözlerine sonrasında ise kolundaki seruma baktı. Yavaşça seruma dokundu. O sırada Selin kolundaki acıyı saklayamadı ve yavaşça sızlandı. Doktor tatlı bir dille: "Geçecek merak etme. Bunlar arada olmak zorunda yapabileceğimiz bir şey yok. Fakat hemen iyileşip taburcu olman için elimden geleni yapacağım". diyerek nazikçe gülümsedi. Selin fazla içine kapanık bir kızdı ve böyle bir nazikliğe sadece hafifçe gülümseyerek tepki verebildi. Doktor annesine tedavi sürecini anlattı ve gitmesi gerektiğini söyleyerek kapıya yöneldi. Doktor kapıdan çıkmadan Selin'e hayran bir bakış attı ve Selin'den bir tepki beklemeden gitti. Annesi  ve kardeşiyle yalnız kalan Selin soru yağmuruna tutulmuştu. Annesi nefes nefese söylenmeye başlamıştı: "Daha kaç kere söyleyeceğim ki! Beni dinlemen için bu hallere mi düşmen gerekiyor! Ah ben ne ettim de bunları buluyorum... İlaçlarını içmiyor musun bir de !?" İlaçlar.. Selin yakın zamanda annesi Meryem Hanım tarafından zorla bir psikiyatriste götürülmüş ve bir ton ilaca maruz bırakılmıştı. Selinden çok annesi Meryem Hanım söze atlamış ve sürekli kızından şikayet etmeye başlamıştı. Aslında çok da büyük sorunları olmamasına rağmen annesinin takıntıları yüzünden bu hale gelmişti. O da ilaçlarını içmeyi bırakmıştı. İşe yaradığını da düşünmüyordu. Annesi öyle söyleniyordu ki sanki Selin odada yalnızdı ve düşüncesizce sabit bir şekilde karşıya bakıyordu. Annesinin söylentileri evrenin gönderdiği frekanslar gibi kulaklarında yankılanıyordu. Selin etrafına bakınmaya başladı. Kolundaki serum artık yoktu ve rahatça ayağa kalkabiliyordu. Yavaşça doğruldu ve hastane terliklerini ayağına giyerek sakin sakin adımlar atmaya başladı. Oda kapısı açıktı ve aklına gelen tek şey bu odadan çıkıp nefes alabilmekti. Odadan çıktığında koridorda kimsenin olmadığını fark etti. Sağ ve sol koridor olmak üzere iki koridor vardı. Sol koridora yönelmek istedi fakat onu diğer koridora çeken bir şey vardı. Sessiz adımlarla sağ koridora doğru ilerlemeye başladı. Koridor sonunda çok ama çok tatlı bir kız çocuğu vardı. Saçları Selin'in saçının bir koyu tonundan, gözleri mavi, at kuyruğu saçında pembe çilekli bir toka ve pembe renkli bir elbisesi vardı. Selin çocuğun kaybolduğunu düşünmüştü çünkü koridorda ikisinden başka kimse yoktu. Kız çocuğunun yanına yaklaştı ve sordu: "Bu koridorda ne işin var? Burası çok tehlikeli! "Kız Selin'e çok tatlı ve üzgün bakıyordu. Sanki bir şey söylemesi gerekiyor  fakat bilerek söylemiyor, zamanın tadını çıkarıyor gibiydi ıssız koridorda. Selin kıza çok hayran kalmıştı. Çocuklara olan ilgisi bu tatlı kız sayesinde daha çok artmış gibiydi. Sonunda küçük kız Selin'in sorduğu soruya cevap vermeye hazırlanmış ve gözleri dolmuş bir şekilde konuşmaya başlamıştı: "Hayatında güvendiğin insanlara dikkat etmelisin. Sana sonucunda güzel şeyler yaşatsalar bile asla onlara kendinden fazla güvenme. Ne yapman gerekiyorsa onu yap. Kıyılacak bir can varsa kıy!" Kızın ağzından çıkan sözler Selin'i o kadar fazla şaşırtmıştı ki! Kız çok küçük ve tatlıydı fakat ağzından çıkanlar bu çocuğun harcı değildi. Kız sessizce ağlamaya devam ederken sözlerine devam etti: "Beni sakın unutma! Hep aklının bir köşesinde beni hatırla. Vereceğin kararlar seni, çevreni, hayatını ve her yaptığın davranışı etkiler.  Beni unutmanı istemiyorum. Seçeceğin yol sana kalmış. Ya hayatını güzel görünümlü kötü şeylere adarsın ya da güzel şeyleri sadece hatırlamakla kalıp kötüyle savaşırsın. Şimdi beni sakın unutma olur mu a-aa.." Küçük kızın sözleri yarıda kesilmişti. Selin koridorda baygın bir şekilde yerde yattığını yeni fark etmişti. Ayağa kalkamıyordu. Sanki yine o postacı ile yaşadığı şeyler yaşanıyordu. İleriden duyduğu koşuşturmalı ayak sesi ile bütün korkunun Selin'in bedenine yayılması bir olmuştu. O korkunç adam yine Selin'in yanına gelip ona eğilerek dimdik bakıp gülecek miydi? Yaklaşan ayak sesi artık yanındaydı. Selin kimin geldiğini görmeden direk çığlık atmaya başladı. Bir el Selin'in ağzını usulca kapatıp çığlık atmasına engel olmuştu. Gözünü açtığında ise yavaş yavaş nefes almaya başlamıştı. Yanına gelen onun tedavisinde yardımcı olacak olan doktordu. Doktor sessizce Selin'e: "Şşşh! Sakin ol! Derin derin nefes al.. Çığlık atmayı bırak merak etme geçti." Selin bir an olsun rahatlamıştı ve kendini doktora bırakmıştı. Doktor nazikçe Selin'i kaldırmış ve kucağına almıştı. Sol koridora doğru ilerleyip Selin'in odasına girmişti. Yavaşça yatağa yaklaşmış ve Selin'i yatırmıştı. Selin korku dolu gözlerle doktora bakıyordu. Doktor konuşmaya başladı:    "Bu saatte koridorda yatmak ne kadar sağlıklı düşünemiyorum. Bu ara yataktan kalkmamalısın yoksa sürekli bu şekilde bayılmaya devam edeceksin." Selin yalnız yaşayan birisi olarak bu durumdan çok hoşnuttu. Geçmişte de şimdiki zamanda da kimse onu bu şekilde düşünmemişti. Ailesi de dahil. Doktor irkilerek söze devam etti: "Bu arada kendimi tanıtmamıştım. Daha doğrusu buna fırsat vermedin..." Selin pişmanlık duygusunu içinde hissetmişti. Sahi tedavisi yarım kalmışken neden sürekli bir yerlere gitme isteği vardı içinde? Doktor sözüne devam etti: "Ben Uzman Doktor Gökhan Bulut. Memnun oldum." Selin onu incelemeye başlamıştı. Mavi gözlü, hafif dalgalı ve uzun siyah saçlı, normal bir vücut yapısına sahip, sıradan uzun boylu bir insandı. Selin daha önce hiç bu şekilde biriyle tanışmamıştı. Söze nasıl gireceğini bilemeden ortamın gerginliğiyle direk söze girdi: "Ben Selin. A-a sanırım biraz kısa oldu. Ben.. Be-en Selin Duran." Gökhan hafif gülümser bir tavır takınmıştı yüzüne. O her güldüğünde Selin'in hem içi ısınıyor hem de aynı zamanda içini öyle bir korku kaplıyor o kadar rahatsız oluyordu ki bu korku ve gerilim onun istemsizce titremesine ve geri kaçmasına sebep oluyordu. Gökhan hızlıca söyledi: "Anlaşılan senin bir seruma daha ihtiyacın olacak. Burada bekle ihtiyacın olan serumu bulup getireceğim. Merak etme kullanmamız gereken bir serum dediğim gibi ayrıca daha rahat uyumanı da sağlayacak." Gülümseyerek arkasını döndü ve odadan çıktı. Karşı odaya girdikten sonra elinde bir serum ile geri geldi. Kolundaki damar yoluna serumun ucunu bağladı ve nazikçe kolunu güzel bir pozisyona getirdi. Selin kolunda hissettiği soğukluk ile yavaşça uykuya dalarken gecenin korkusu da o serumla içine giriyordu. Girdiği her karanlık ona bu korkuyu hissettirecek miydi? Yaşadığı her gün yaptıklarını sorgulamak zorunda mıydı? 

Selin neredeyse uykuya dalmıştı ki başına inanılmaz bir ağrı girmişti. Kafasını döndürüp zar zor gözünü kısık bir şekilde açıp saate bakmıştı. Saat sabah 05.09 'u  gösteriyordu. Hava aydınlanmamıştı. Kafasını diğer tarafa çevirdiğinde ise bir erkek çocuğunun yanı başındaki koltukta oturduğunu fark etti. Çocuk Selin'e masum gözlerle bakıyor, adeta bakışı şifa salgılıyordu. Çocuk sessizce fısıldamaya başladı: "İyi yol daima senin karşına her türlü şekilde çıkacaktır. Sen iyi yolu her zaman göreceksin. Karar vermek sana kalmış. İyiyi ve kötüyü aynı anda kullanmamalısın. Asla iyi ve kötü aynı anda seni aydınlığa kavuşturmaz. Aksine seni derinlere, boşluğa ve çıkmaza götürür. Beni unutma ki söylediklerim aklından çıkmasın." Selin gözünü kapatıp açıncaya kadar o masum çocuk gitmişti. Çocuk kahverengi saçlı  ve saçıyla aynı renkte bir göze sahipti. Bir çocuğa göre gayet sağlıklıydı. Dudakları ince burnu ufacıktı. Söyledikleri de bir o kadar haklıydı. Bir günde iki çocuk görmüştü Selin. Peki bu çocuklar Selin'e  neden yol gösteriyordu? Kafası çok karışmıştı. Adeta kontrol ediliyordu sanki başkaları tarafından. Yarını bekleyecek ve sakin kafayla bunları bir puzzle gibi birleştirecekti aklında. Zaten başka çaresi var mıydı?

Kontrol AltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin