1

3.2K 125 45
                                    

Keyifli okumalar...

Kanla kaplı kılıcını sapladığı bedenden çıkarırken merhametsiz bakışlarla hasmının artık cansızlaşan gözlerine baktı. Yakasından elini çektiğinde ise yere düşmüş ve öylece kalmıştı. Arkasına dönerek atların bağlı olduğu yere doğru yürüdü. Yerde yatan ölülerin arasından geçerken yüzünde tek bir kas dahi oynamazken gözleri korkutucu derecede soğuk ve ruhsuz bakıyordu. İki adamı atlarından birini alarak kaçmaya çalışan bir kaçağı yakalamışlar konuşturmaya çalışıyorlardı. Önlerinde durarak diz çöktürülen adama baktı.

-"Neden buradasınız?" diye sordu oldukça sakin çıkan sesiyle.

Fakat adam cevap vermemiş aksine önünde dikilen adamın ayaklarına doğru tükürmüş ardından ağzındaki eksik dişleriyle çirkince sırıtmıştı. Bir cevap alamayacağını anlayan adam kılıcını kaldırarak tek hamlede esirinin kafasını vücudundan ayırdı. Yere düşen kafa, başsız bedenden öteye yuvarlanmış korkudan açılmış gözlerle gökyüzüne bakıyordu.

-"Gidiyoruz." diye seslendi adamlarına ve atına doğru ilerledi.

İki ay içinde üçüncü sınır ihlali olmuştu bu. Nereden geldiklerini gizleme zahmetine girmeyen adamlar klanın sınırlarında ki köylere saldırıyor, insanlarına zarar veriyorlardı. Öfkeyle nefes alarak atına bindi ve beklemeden hayvanı hareket ettirerek karanlık ormanda hızla yol almaya başladı. Geride kalan üç kişi hariç adamların hepsi efendilerinin peşinden gittiler. Cesetlerin başında kalanlar ne yapacaklarını çok iyi bildikleri için vakit kaybetmeden işe koyuldular.

On kişilik grup gece karanlığında son hız ormanın içinden ilerlerken en önde giden atın sürücüsü öfkesinin hala geçmediğinin farkındaydı. Sınırlarının böyle ihlal edilmesi sabrının ve sessizliğinin son raddesiydi. Yapılması gerekeni şimdiye kadar hep ertelemişti ama yarın ilk işi bunu halletmek olacaktı. Şimdilik bu karanlık ormandan çıkıp kalesinin sakinliğine ulaşmak istiyordu ve yarın gelecek olan misafirleri için en iyi korumayı nasıl sağlayacağını düşünmeliydi.

Culzean'ın sınırlarına geldiğinde rahatladığını hissetti. Ayrshire'ın kalbi olan Culzean Kalesi ona atalarının yadigârıydı ve Ayrshire toprakları üzerinde yaşayan her canlı onun koruması altındaydı. Kaleden uzakta olan kasabaya girdiklerinde atların ayak seslerinden başka bir ses duyulmuyordu. Hiç yavaşlamadan ana caddeden geçerek kalenin yoluna çıktılar. Hızlarını kesmeden toprak yolu katederek kaleye ulaştılar. Duvarlarda bekleyen nöbetçi onların geldiklerini gördüğünde kapının yanında bekleyen adama seslendi. Büyük kapı atlılar gelene kadar yavaşça açılmıştı. On atlı da kapıdan geçtikten sonra aynı yavaşlıkta ama gürültüyle kapandı bu sefer kapı. Liderleri olan adam siyah atının üzerinden inmiş koşarak yanına gelen seyisine atını teslim ederken adamlarına dönmüştü.

-"Gidin ve dinlenin. Yarın Blake'in yanına gidip her şeyi anlatın." diyerek arkasını dönmüş uzun adımlarla kaleye doğru yürümeye başlamıştı.

West Coast'ın kıyısına yapılan kale asırlardır MacKenzie Klanı'na hizmet etmişti. Uçurumun kıyısındaki yapı çoğu zaman insanları korkuturdu ama MacKenzie Klanı'nın genç efendisi Edward MacKenzie bunu oldukça komik bulurdu. Kalabalıktan uzakta ve oldukça korunaklı bir bölgedeydi. Serin deniz havasını hissettiğinde hafifçe ürperdi. Derin bir nefes alarak kaleye girdi ve doğruca odasına yöneldi. Banyo yapıp temizlenmek istiyordu ama saat oldukça geçti ve çalışanların çoğu uyumuştu. Kimseyi rahatsız etmek istemeyen Edward banyo işini sabah halledebileceğini düşünerek odasına vardı. Tek isteği bir an önce yatıp uyumaktı fakat kapıyı açtığında yatağının üzerinde uzanan kadını görmeyi beklemiyordu. Kapının açıldığını duyan kadın yataktan kalkarak genç adamın yanına geldi ve kısık bir sesle;

KALBİMDEKİ SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin