Blake atından inerek birkaç metre ötesinde duran yanmış eve baktı. Alt kat kötü şekilde yanmıştı ama şans eseri üst katlar zarar görmemişti. Yangında patlayan camlar birkaç gün sonra değiştirilmiş, herhangi bir şeyin çalınmasına karşı kapı da sağlamlaştırılarak sıkıca kapatılmıştı. Evin sahibi genç hanım bir haftadır kalede kalıyordu ve evine dönebilmek için Lord MacKenzie ile neredeyse her gün kavga ediyordu. Blake, lordunun onu neden evine göndermek istemediğini tahmin edebiliyordu. Hiç kimse yaşadığı yeri perişan olmuş bir halde görmek istemezdi. Ayrıca yarası henüz iyileşmemişti. O halde buraya gelmesi çokta doğru olmazdı.
Genç adam gözlerini harap olmuş evden ayırarak önünde durduğu eve çevirdi. İki katlı taş ev Kathleen Anderson'un evinden farklı görünmüyordu fakat bu ev diğer eve göre daha büyüktü. Blake içeri girmemişti ama dışarıdan bakıldığında evin yapı itibariyle büyük olduğu anlaşılabiliyordu. Özel mülk olması sebebiyle evin etrafı genç adamın belinin hizasında taş duvarla çevriliydi. Bahçe kapısına ilerledi ve hafifçe iterek açtı. Eve giden taş döşeli yolu iki adımda geçerek kapının üzerinde ki tokmağı bir iki defa kaldırıp indirdi. Ağır metal içeridekileri dışarıda birinin olduğunu haber vermek için gürültüyle tahtaya inmişti. Bir iki dakika beklemesine rağmen kapıyı açan olmadı ve Blake tekrar vurdu kapıya. Kulağını kapıya yaklaştırarak içeriden duyabileceği herhangi bir sesi dinledi ama evin içinden çıt çıkmıyordu. Geri çekildi ve kaşlarını çatarak eve baktı.
-"Yine neden geldin?" diyen sesle yerinde sıçrayan Blake hızlıca sesin geldiği yöne doğru döndü.
Mihaela Starling duvarın yanında durmuş meraklı gözlerle ona bakıyordu. Bir elini beline dayamış, diğerinde de küçük bir çapa tutuyordu. Eteğinin bir ucunu belinde düğüm yapmıştı ve beyaz bacakları genç adamın gözlerinin önünde salınıyordu. Blake bir an gözlerini genç kadının bacaklarından çekemedi fakat hemen kendine gelerek boğazını temizledi ve gözlerini başka tarafa çevirdi. Onu süzdüğünün farkına bile varmamıştı genç adam, bu kötüydü hem de çok kötüydü. Bir an buraya neden geldiğini hatırlamak ister gibi gözlerini kıstı. Niye gelmişti ki buraya? Mihaela'nın bacaklarını görmeye gelmemişti elbette. Ama bu kadar yolu çekmesinin karşılığında onun için ödül olmuştu.
-"Babanız ile konuşmak istiyordum." dedi bir süre sonra tekrar sesinin düzgün çıkmasını sağlayarak.
-"Burada değil." diyen genç kadın arkasını dönerek evin arkasına doğru yürüdü.
Blake de genç kadını takip ederek evin arkasında ki bahçeye geldi. Mihaela yan yana sıralanmış tarhların birinin yanında durmuştu. Arkasından gelen genç adamı fark etmişti ama onu görmezden gelerek yarım bıraktığı işine devam etmek için az önce kalktığı tarhın başına çömeldi. Toprağı çapalayarak bir şeyler ekmeyi tasarlamıştı kafasında ama ne olacağına henüz karar vermemişti. Sebze meyve ekebilirdi ya da bir çiçek fidesi.. Kathleen bu işlerden daha iyi anlıyordu ve onu ne yapması konusunda yönlendirebilirdi. Üzgünce içini çekerek başını iki üç adım ileride dikilen adama kaldırdı. Kollarını göğsünde kavuşturmuş, bacaklarını sanki bir geminin güvertesinde duruyormuş gibi iki yana açmış, sert ve dikkatli bir şekilde ona bakıyordu.
Blake bir süre genç kadının yaptığı işi izledi. Hafifçe içini çekince genç adam merakla bir kaşını kaldırmıştı. Ardından başını kaldırınca genç kadınla göz göze gelmişlerdi. Genç adam yine boğazını temizleme ihtiyacı hissetti. "Babanız, Bay Starling ne zaman gelecekler?" diye sordu sonrada.
Mihaela başını önüne eğerken omuzlarını kaldırdı. "Bilmiyorum. Akşam yemeğinden sonra gelebilirler belki."
-"Gelebilirler mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMDEKİ SEN
Ficção HistóricaKabul edilmediği bir yerde yaşayan Kathleen Anderson ölümün ucundan döndüğünde artık görünmeden yaşayamayacağının farkına varır zorda olsa. Edward MacKenzie ise hiç tanımadığı bu kadını koruması altına alırken hayatında neler değişeceğinin henüz far...