🎵Emir Can İğrek - Beyaz🎵6.Bölüm•
Bir şeyin kötü sonuçlanmasının, o şeyin sürüncemede kalmasından daha iyi olduğunu düşünürüm. Belirsizliğin ne denli can sıkıcı bir şey olduğunun bendeki karşılığıdır bu. Ve maalesef ki şu an bir belirsizliğin içerisindeydim.
Halbuki önceden benim için her şey netti. Hayatımdaki insanlar, sorumluluklarım, yapmak istediklerim, yaptıklarım... hepsi belliydi ve belli bir nizama göre ilerliyordu. Fakat şimdi bir konuda hayatımın gidişatını kestiremiyorum ve bu bana rahatsızlık veriyordu.
O konu, tabii ki Merih'ti.
Kendi istediklerimden emindim ama onun istekleri karşısında aynı şekilde emin olamıyordum. Engeli yüzünden hayatının sıradan insanlara nazaran zor olduğunu biliyor ve bu zorluğu biraz da olsa azaltmak istiyordum. Etrafında kimseyi istemediğini söylese de içten içe birilerine ihtiyacı varmış gibi geliyordu. Kimseyle konuşmamak, her şeyi içine atmak ve susup da bir şeyleri içinde halletmeye çalışmak, oldukça can yakan bir şey olsa gerekti.
Sesli bir şekilde iç çektim ve önümdeki kitabı kapattım. Zaten düşüncelerimin yoğunluğundan aynı satırları defalarca okuyup durmuştum, kitaba da kendime de eziyet etmeye hakkım yoktu.
Bir süre masamda oturmaya devam edip ne yapacağımı düşündüm. Bugünün derslerini tekrar etmiş ve dün verilen ödevi bitirmiştim. Diğer ödevlerin daha vakti vardı, müsait bir zamanda onları da bitirirdim.
Gözüm gayri ihtiyari yatağımın üzerindeki telefona kaydığında, yüzüm düşmüştü. Merih'e o kitabı verişimin üzerinden koskoca dört gün geçmişti ama hâlâ ne bir mesaj, ne bir arama vardı. Bu süre boyunca defalarca telefonumu kontrol etmiş, her seferinde başka sebepler bularak kendimi yatıştırmıştım. İlk günler henüz kitabı okumamış olma ihtimalini düşünerek sabretmeye çalışmıştım ama başarılı olamamıştım. Kitap, ince bir kitaptı ve onun da sürekli kitap okuyan biri olduğunu düşündüğümde şimdiye çoktan bitirmiş olması gerekiyordu.
Belki de kitabı açıp da hiç bakmamış, bir kenara atmıştı. Belki henüz okumayı bitirmemişti ya da belki, ki bu en istemeyeceğim şeydi, notumu görmüş olmasına rağmen umursamamış ve dikkate almayıp bana geri dönmemişti.
Tüm bu ihtimalleri sürekli düşünüp durmuş, aklımdan türlü türlü şeyler kurmuştum. Elde ettiğim tek sonuç ise, belirsizlik olmuştu. Evet, şu hiç sevmediğim durum...
Dönüp dolaşıp yine aynı yere vardığımı hissediyordum; sanki günlerce yürümüş ama başladığım yerden bir santim bile ayrılamamış gibiydim. Üstelik yorulduğumla kalmıştım.
Beni üzen durumun tam olarak ne olduğunu da bilemiyordum. Bunu bir inada bindirdiğim için hırs mı yapmıştım, yoksa olmasını çok istediğim bir şeyin gerçekleşmiyor oluşu mu beni hayalkırıklığına uğratmıştı emin değilim ama sanırım ikisi birdendi.
Merih'i gözlerimin önüne getirmeye çalıştığımda ilk beliren görüntü, bir çift yeşil göz oluyordu; bir çift yeşil ve hüzünlü göz. Onun bakışındaki bu hüzün, sanki tüm yaşantısına, hislerine sinmiş gibiydi. Belki de gözlerinin beni bu kadar etkilemesinin sebebi buydu. Hüzün onun üzerinde bir emanet gibi değil, oranın daimi sahibi gibi duruyordu. Bu yüzden gözlerine bakınca o hüzün bana da yansıyor, ister istemez içimde bir yerlere dokunuyordu.
Yine içinden çıkamayacağım düşüncelere yelken açtığım için kendi kendime sesli bir şekilde söylendim.
"En iyisi Merih defterini bir süre kapatayım, yoksa düşünüp durmaktan akıl sağlığıma ciddi zararlar vereceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFTİ
Romance"Gözleri... Yeşilin en güzel tonu olan gözlerine baktığım ilk an, sanki sisli bir ormanda kaybolmuşum gibi hissetmiştim. Sisli, serin, ıssız bir ormanda... Öyle ki bir an nemli toprakların kokusu bile gelmişti burnuma. Karnım karıncalandığında, hâl...