19.Bölüm • Gece

387 35 207
                                    


Yeniden merhaba:') Bu defa epey geciktirdiğimi biliyorum, o yüzden özür dilerim. Uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakayım, bölüm sonunda görüşürüz. (:

Keyifli okumalar!

19.Bölüm•

"Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum."

Elime aldığım kitap daha giriş cümlesiyle bile beni içine çekip boğazıma bir yumru gibi oturduğunda, bakışlarımı cümlenin üzerinden ayıramadan bir süre öyle kaldım.

Bazı kitaplar böyleydi. Kendinizden sakladığınız, derinlere gömdüğünüz yahut düşünmekten dahi kaçtığınız düşünceleri ansızın karşınıza çıkarıyor ve sizi bu düşüncelerle yüzleşmek zorunda bırakıyordu.

Cümlenin ağırlığını içimde hissederken yutkunmaya çalıştım.

Mutluluk, o anı yaşarken değil, o an geçip gittikten sonra fark ediliyordu. Fark edildiğinde ise her şey çoktan geçip gitmiş olurdu.

Bu gerçeği tecrübe etmek istemezdim; bana bir seçenek sunulmuş olsaydı eğer, mutluluğun hep benimle olacağı yalanına inanarak kendimi avutmayı seçerdim.

Ama olmadı.

Seçim şansım olmadan, bana razı gördükleri kadar mutluluğu yaşamış ve yaşanması mümkünken yaşayamadığım mutlulukların arkasından yas tutmakla kalmıştım.

Fakat en kötüsü de alışmaktı. Alışmak ve içindeki boşlukla da olsa hayatın akışına uymak. Mutsuzluğu daimi bir misafir gibi yüreğinde taşırken, her şey yolundaymış gibi yaşamak. En kötüsü de buydu.

Bir ilacı sürekli aldığınız takdirde bedeniniz o ilaca bağışıklık kazanırdı, bir süre sonra da ilaç tesir etmezdi. Acı da öyleydi. Başta ne kadar dayanılmaz olsa da bir zaman sonra acı, yerini uyuşukluğa bırakıyordu. Uyuşmuştum.

Odamın kapısı ritmik bir şekilde çalındığında uykudan uyanır gibi kendime geldim ve kitabın kapağını kapatarak "Gel," diye seslendim.

Kitabı çantama yerleştirmekle uğraşırken, Sena'nın kapıyı açıp içeri girdiğini duydum.

Hâlâ ona bakmıyorken Sena, "Üst kattaki teyze bize nohut böreği getirdi," dedi. "Gel de ye." Bunu derken bir yandan da bir şeyler çiğnediğinden olsa gerek sesi boğuk çıkıyordu.

Sonunda çantamın fermuarını kapatıp ona dönerken "Sonra yerim-" diyecek oldum ama Sena'yı görünce lafım yarıda kalmış, kaşlarım çatılmıştı.

Gözlerimi kıstım ve "Sen niye bu haldesin?" diye sordum anlam veremeyerek.

Odanın ortasına kadar geldikten sonra tuhaf olanın ne olduğunu anlamak ister gibi üzerini süzdü ve kendi etrafında bir tur döndü.

"Ne var halimde?"

"Abiyeylesin? Sabahın köründe?"

"Aman," deyip elini havada salladı. "Ne giyeceğime karar vermeye çalışıyorum. Balo için."

Bitmeyen enerjisine ve günlerdir kafa yorduğu meseleye gözlerimi devirdim.

"Baloyu fazla abartmıyor musun?" dediğimde anında bana karşı çıktı.

"Hiç de değil, asıl sen fazla umursamazsın."

"Katılmayacağım bir etkinliği neden umursayayım?" deyip omuz silktim.

NEFTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin