9.Bölüm•Yağmur, sokaklara ve kaldırımlara bir canlılık bahşederek yağmaya başladığında sessizce durdum ve yağmurun gecenin karanlığına karışan şarkısını dinledim. Belki de o an ağaç dallarına, çatılara, betona ve toprağa düşen damlaların çıkarttığı şırıltıya benzer ahenkli sese kulak kabartarak, içimdeki sesleri bir nebze de olsa susturmaya çabalıyordum.
Derin bir nefes alıp nemli toprak kokusunu içime çektim. Bu kokuya, evin önündeki parkın çam ağaçlarından yayılan odunsu, ferah bir reçine kokusu da eklenince hoşuma gitmişti.
Yavaş yavaş üşümeye başlayınca kollarımı vücuduma sardım ve ıslanmamak için balkonda biraz daha geriye çekildim.
Ders çalışırken biraz hava almak istemiş ve balkona çıkmıştım, kaç dakikadır buradaydım bilmiyorum ama iyi gelmişti. Daha bir canlandığımı hissedebiliyordum.
Yağmuru izlemeye devam ederken, balkon kapısının aralandığını duyunca o tarafa doğru döndüm.
Araladığı kapıdan başını uzatan Sena, "N'apıyorsun sen burada bu soğukta?" diye sorduğunda, karanlıktan dolayı yüz ifadesini pek seçemesem de ona baktım.
"Biraz hava almaya çıktım."
"Donacaksın, geçsene içeri," dedi hafif kızarak.
"Zaten geçecektim şimdi."
Kapının eşiğinde durmaya devam ederken, bir şey uzattığını gördüm.
"Telefonun çaldı," dediğinde hemen uzattığı telefonumu alırken ve "Kim aradı?" diye sordum heyecanla.
"Annen." İster istemez yüzüm düşmüştü, karanlığın yüz ifademi saklamış olmasını umdum.
"Öyle mi?" dedim ağzımda geveleyerek, "ben şimdi geri ararım onu."
Ama sesimdeki isteksizliği fark etmiş olmalıydı ki sordu:
"Başka birini mi bekliyordun?"
"Yok canım," deyip gözlerimi kaçırdım. "Kimi bekleyeceğim."
İnanıp inanmadığını bilmiyordum, bu yüzden konuyu değiştirdim.
"Neyse ben içeri gireyim artık," dedim ve yanına doğru gelip açtığı aralıktan içeri geçtim.
Balkonda üşüdüğüm için odamın sıcaklığı bana bir nimet gibi gelmişti.
Ancak Sena, yakamı kolay bırakacağa benzemiyordu. Balkon kapısını kapattı ve peşimden geldi.
Masama geçip sandalyeme oturduğumda, o da hemen yan tarafıma, yatağımın üzerine oturdu.
İmalı bir sesle "Son günlerdeki halini fark etmiyorum sanma," dediğinde oralı değilmişim gibi "Ne hâli?" dedim ve tek satırını dahi okumadığım defterde göz gezdirdim.
"Bu düşünceli halin..." deyip duraksadı. "Başta önemsemedim ama artık canımı sıkıyor. Sen böyle biri değilsin."
Başımı defterden ayırıp ona döndüm.
"Sadece yorgunum, bu yüzden enerjim düşük," dedim iç geçirerek.
"Öyle değil," deyip reddetti. "Başka bir şey bu. İçinden gülümsemek bile gelmiyor, ki bu da sende hiç alışık olmadığım bir durum."
"Ben de insanım, Sena. Her zaman dirençli olmamı bekleyemezsin."
Söylediklerim pek de etki etmemiş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFTİ
Romansa"Gözleri... Yeşilin en güzel tonu olan gözlerine baktığım ilk an, sanki sisli bir ormanda kaybolmuşum gibi hissetmiştim. Sisli, serin, ıssız bir ormanda... Öyle ki bir an nemli toprakların kokusu bile gelmişti burnuma. Karnım karıncalandığında, hâl...