Bütün gün yoğunluktan ve son ameliyatın uzun sürmesinden dolayı yorgunluktan kendimi kantine zor attım.
Aylardır bu hastahanedeydim ve ilk defa ameliyata girdim. Tabii bu yeni hocamızın bir hafta önce teklifini kabul etmemde katkısı var. Birazda bunun için kabul ettim sayılır. Çok mu zekiyim ne ? :D
Bu düşünceler ile bir kahve alıp kafenin kalabalık olmasından dolayı içeride değil, dışarıda içmeyi tercih ettim. Elimde kağıt bardakla bir banka oturdum.
Hava soğuktu. Bu sebeple montuma biraz daha sarılıp sıcak kahvemi yavaş yavaş yudumlarken karşıda bugün ameliyata girdiğimiz çocuğun ailesi vardı. Bu aile Suriyeliydi.
-"Ne kadar çok şanslılar. Oh mis gibi bu ülkenin vatandaşı olmamalarına rağmen, bizler gibi aynı statüdeler. İstedikleri gibi tedavi oluyorlar." Kendi içimde sessiz sandığım ama fark etmeden sesli bir şekilde söylediğimi hocamın bana karşılık cevap vermesiyle anladım.
-"Evet çok şanslılar. " Yan tarafıma baktığımda hocanın, yanıma oturmasını gördüm. Ve konuşmaya devam etti:
-"Evet çok şanslılar. Konuşabilmelerine rağmen konuşamıyorlar, dilleri farklı dertlerini anlatamıyorlar. Kendi vatanlarında değiller ama yine de sağlıkla ilgili hizmet görüyorlar çok şanslılar."
-"O halde vatanlarında savaşsınlar. Geri alsınlar ülkelerini. Tıpkı bizim kurtuluş savaşında yaptığımız gibi."
-"O zaman ile şimdiki aynı değil Abdullah. Küçük bir örnek olarak, devlet kendi halkına kimyasal bomba atmıyordu değil mi?"
-"Evet. Bizde halk ve devlet bir olmuştu. 'YA İSTİKLÂL, YA ÖLÜM' demişlerdi büyüklerimiz."
-"Evet ama bak bu karşındakiler öyle şanslı değiller. Kiminin evleri yerle bir oluyor. Kimileri de bir evde yaşayabiliyor lakin öyle yerler gördüm ki vatanlarından, topraklarından kopmuş kamplarda yaşayan, evi barkı olmayan kimi bir çadırda, kimi çadırda bile değil sokaklarda yaşayan.
Tedavi mi, hastane mi.. Bu onlar için o kadar uzak bir ihtimal ki, kimi geç tedaviden, kimi tedavi edilmediğinden hayatını kaybediyor. Halbuki hayatlarına mal olan küçücük şeylerden. Nice Sahra hastaneleri gördüm." Ve sustu hocam. Hemde uzun bir susma.
Benimde içimde bir burukluk oldu. Karşıdaki aileyi düşündüm. Az önce onlara kızgınken, şuan tarif edemediğim şeyler var. Acıma mı?
Hayır hayır acıma değil!
Peki nedir bu içimdekiler ?
Onları uzaktan izlemeye başladım. Perişan olmuş bir anne ve baba. Annenin kucağında küçük çocuk. Ben bunları düşünürken hocamın söyledikleri hayatımı değiştireceğini bilmeden, baştan mecburi kabul ettim.
-"Abdullah gel benimle. Gidip şu karşıdaki aile ile konuşalım. Ne yapacaklar, nerede kalacaklar ? Öğrenelim. "
-"Şey hocam ben onların dilini bilmiyorum."
-"Olsun, sen beni takip et."
-"Tamam hocam." İsteksizce ayaklarımı yerden sürüye süreye hocamı takip ettim.
Karşıda kaldırımın üzerinde oturan aileye yaklaştıkça onların bizi fark etmesiyle ayağa kalkmaya çalıştılar. Ama hocam onların oturmaları için işaret etti ve yanlarına yaklaştığımızda selam verdi Suriyeli aileye.
-"Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhu."
-"Ve aleykümselam ve rahmetullahi ve berekat."
-"Keyfe halk?"
-"Bi hayr Elhamdulillah ...."
Biraz konuştular ben yanlarındayken. Sanırım hal hatır sordular. Ardından hocam kaldırıma oturup, benimde oturmamı istedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNÜL DOKTORU
Novela JuvenilMerhaba ben Abdullah. Gönüllü doktor Abdullah. Hani şu anda faaliyet gösteren sınırsız doktorlar veya yeryüzü doktorları varya işte ondan. Kimi iyi bir meslek edinmek için, kimi para kazanmak için, kimi iyi bir gelecek için, kimi ailesindeki veya...