Hafif esen rüzgar ve kuş sesleri eşliğinde kapımın önünde oturuyordum. Kendimce sessizliğin tadını çıkarıyordum.
Bugün izin günümdü ve kendimi eve kapatmış oturuyordum. Çoğu zaman etrafımda olan kargaşa ile birlikte günümü bitirirdim. Şimdi ise bulduğum bu boş zamanı sakin bir şekilde kapatmak en büyük hakkım bile olabilirdi.
Bir şeyleri yetiştirmeye çalışan kasaba halkını izliyordum çok uzaktan. Bir takım telaş içinde uğraşıyorlardı.
Ve bu ülkenin komutanı olarak sebebini gayet iyi biliyordum. Bir komşu ülke ziyarete geliyordu, onun içinse hazırlık yapılıyordu.
Benim pek umrumda olduğunu söyleyemezdim. Kendimi tamamen yalnızlığa ve sessizliğe gömmek için elimde tek bir fırsat vardı ve onu kolay kolay bırakmaya niyetim yoktu.
Derken gözüm bir gençte takılı kaldı.
Bembeyaz teni, simsiyah saçları, zayıf bedeni ile bir gömlek ve bol bir pantalon giyen bir genç.
Her ne kadar yaşadığımız bölgede erkeklere güzellik üzerinden iltifat edilmesede ben karşımda yürüyüp giden çocuğu güzellik denen kelime ile anlatabiliyordum sadece.
Hayran bakışlarımı belkide çok belli ediyordum çünkü bir anda kafasını çevirip bana bakmıştı.
Bakışlarında ne gördüğümü size anlatamam. Belki biraz merak, belkide biraz kaygı.
Fakat kısada olsa göz göze geldiğimiz o süre ilk defa gördüğüm bir çocuk yüzünden hızlanan kalp atışlarıma sebep olmuştu.
Yapmamalıydım, bir erkeğe aşık olmak gibi bir şey yapmamalıydım. Yüksek mevkide değildim ve bana aynı anlayış gösterilmezdi, hatta askerlerimin gözünden bile düşebilirdim.
Ancak ne kadar yanlış olursa olsun çok doğruymuş gibi hissettiriyordu.
Ve bunun peşini bırakmak istediğimde söylenemezdi.
Geçip giden gencin arkasından izledim uzun uzun. Kim olduğunu, neyin nesi olduğunu bile bilmiyordum.
Ama tam kalbimin ortasında filizlenen o şey beni çok güzel hissettiriyordu. Akşama kadar oturdum hiç kıpırdamadan.
Sonunda uyumam gerektiğinin farkında odama girmiş sabah gördüğüm çocuğu aklımdan kovmaya çalışarak uyumaya çalışmıştım.
Her ne kadar sonunda yine onu düşünsemde.
***
"Bileklerinizi her hamle yaptığınızda dikkatlice bükün." demiştim talim yapan askerlerimin etrafında yürürken.
Kendimi düne göre biraz daha toparlamış ve işime vermiştim.
Bakışlarım hepsinin üzerinde dikkatlice gezerken kendimi onlara tamamen vermiştim.
"Fazla güçsüz hamleler yapıyorsunuz, gücünüzü kullanmaktan çekinmeyin." demiştim.
Bir süre daha zaman böyle geçsede yanıma gelen saray görevlisinin beni çağırması ile onun arkasından gitmiştim.
Büyük ve görkemli saray beni hiçbir zaman cezbetmezdi. Benim gözüm sakin ve huzurlu bir yerlerde olmuştu hep. Hatta mutlu bir ailedeydi.
Şimdi ki zamana geri dönersek eğer kendimi yemek odasında bulmuştum.
Kral ve Kraliçe Kim karşılıklı, damatları Prens Jeon ise Kraliçe'nin yanında masada oturuyorlardı.
Kral Kim mevkisini ailesine göstermeyi sevmediğini hep belli etmişti. Bu yüzden de kendini masanın başına değilde tıpkı bir aile babası gibi eşinin karşısında oturmaya layık görürdü.
"Ah, Komutan Park hoşgeldin. Senden bir şey rica edecektim." demişti sevecen bir şekilde.
"Dinliyorum efendim." dedim gülerek.
Sakin bir tavır ile ağzını sildikten sonra yerinde hafif dikelmişti.
"Ziyarete gelen krallığın askerleri ile bir süre ilgilenmeni istiyorum. Kral bilerek acemi askerleri ile gelmiş, malum kendinden çok söz ettiriyorsun." gururlu bir şekilde demişti bunu.
Benden ve başardığım zaferlerden gayet memnun olduğunu bana belli etmekten çekinmezdi.
O sırada içeri yeni evlenmiş arkadaşım tüm neşesi ile girivermişti.
"Jiminie! Yüzünü gören cennetlik, nerelerdesin sen? " demişti hafif sitemkar şekilde.
Kollarını açmış bana gelirken onu reddetmemiş ve ben de kollarımı ona dolamıştım.
"Abartma Taehyung, daha yeni evlendin elbette yanında olmamam gerek. Jeongguk beni doğrar yoksa." bu dediğim ile içerde bulunan çoğu kişi gülmüştü.
Can dostum Kim Taehyung, yaklaşık bir hafta önce Kuzey Krallığının Prensi Jeon Jeongguk ile evlenmişti. Evlenmeden önceki dönemlerde Jeongguk benden fazlaca kıskanmıştı Taehyung'u.
Şimdi o döneme yaptığım göndermede herkese komik gelmişti normal olarak.
Fakat benim gülüşümü aniden kesen bir şey oldu. Daha doğrusunu söylersem birisini görmüştüm.
Dün gördüğüm beyaz tenli çocuk, Taehyung'un biraz arkasında eğik duran bakışları altından bana bakıyordu.
"Bu arada size kasabadan bir arkadaşım olduğunu söylemiştim, onu zorda olsa yemeğe gelmesi için ikna ettim. Min Yoongi ile tanışın." Taehyung'un cıvıldayarak tanıttığı kişi yine benim kalbimi hızlandıran kişinin ta kendisiydi.
-
-------------------------------------------------------
Yeni bir fic ile karşınızdayım efenim. Tamamen soft olacak bir kurgu ve ukegi olacak.
Umarım beğenirsiniz
Ayrıca Jimin'in saçını bu şekilde düşünebilirsiniz
-Lorah
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Drugelis ‡ Yoonmin
Romance"Bir kelebek kadar zarifsiniz efendim, ancak tıpkı onlar gibi de kırılgansınız. Size dokunurken, hatta bakarken bile incineceksiniz diye içim gidiyor."