"Kaldırımlar"
Kendimce rahatlayacağımı sandığım bu haykırış nefesim alışverişlerimi zorlarken elimi kalbimin üzerine götürdüm. Başım dönmeye başladığı için kendimi denize düşmemek adına zorladım. Destek alarak oturduğum yerden kalktım ve sahil boyunca yalapalayarak yürüdüm. Görüş açım gözlerimdeki yaşlardan dolayı bulanıklaştığı için adımlarımı hızlandırdım. Tüm bu yaşadıklarım okul çıkışına tekabül ettiği için okula doğru yürüdüm. Çünkü geldiğim bu deniz kenarı okulumuza evimden daha yakındı.
Kendimi çıkışa yetişebilirsem Ceren'in yanında sakinleştirebileceğimi düşünüyordum.
Elimdeki kalan boş sayfalı defteri okulun caddesine girene dek sıkıca tuttum. Gözlerimdeki yaşlar ve inip kalkan göğsüme karşı koşmaya çalıştım. Başım dönüyor ve midem bulanıyordu. Ben ne zaman eskilere dönsem zaten hep böyle oluyordu. Atak geçiriyordum.
Önüme çıkan ve ani fren sesi ile kulaklarımı dolduran arabaya karşı olduğum yere düştüm. Daha fazla direnemedim.
Yüzüme düşen saçlarımın arasından görebildiğim tek şey elimde duran rüzgarın uçurduğu yırtık sayfalardı.
Böyle zamanlarda yapabileceğim tek şey güvenebileceğim birinin yanında sakinleşmek ve derin nefesler almaya çalışmaktı.
Arabadan inen kişinin bana doğru geldiğini gördüğümde başımı ona doğru kaldırmak istedim.
"İyi misin...iz? Nisan?"
Elini başımın altına koyup baktı gözlerimin içine doğru bakan Güçlüydü. Beni fark ettiğinde ki endişesi ve şaşkınlığı yüzüne yansımıştı.
Ona baktığım halde görmeyi o kadar çok istedim ki o an. Ama yapamıyordum. Çünkü kendimde değildim. Sadece ne yaşadığını işitiyor ve hissedebiliyordum ama tepki veremiyordum. Doktorum böyle zamanlar için aklımın bir ana kitlendiğini ve o anın bana acı çektirmesini kaldıramadığım için de dışarıdakilere karşı tepki veremediğimi söylemişti. Bir nevi psikolojik bir ataktı bu. Uzun zamandır böylesi bir atak yaşamıyordum.
Ilık bir gözyaşı gözlerimden geriye doğru aktı. Gözyaşım kulağımın içine doğru süzüldüğünde tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Güçlü'nün kolları arasındaydım. Bana doğru sesleniyor ama tepki alamıyordu.
"İyi misin? Ufaklık, iyi misin? Geçti. Şşt tamam geçti."
Sesler kulağıma kesik kesik daha doğrusu uğultu şeklinde geliyordu.
"Kuzey!"
Güçlü onun adını söylediğinde yüzündeki endişeye baktım.
"Kuzey, yardım et hastaneye götürelim!"
Oradaydı. Güçlü'nün hemen ardında yere düşen çantamdan bir şeyler arıyordu.
Çantayı kaza yaptığımız günde yaptığı gibi ters çevirip salladı. Yere düşen ilacımı eline aldıktan sonra yanımıza geldiğinde kaçıp kurtulmak istedim buradan. Beni böyle görmelerini özellikle de onun beni bu şekilde görmesini istemiyordum çünkü bu benim zayıf noktamdı. Birkez daha elindeki yeşil renkli ilaca baktım.
Hatırlıyordu. Bir ilacım olduğunu ve bazı zamanlar ona ihtiyacım olduğunu biliyordu. Fakat bilmediği bir şey vardı. Ben astım atağı geçirmiyordum yinede rahat nefes alabilmem için işe yarayabilirdi.
Kuzey Güçlüyü ittirip elini başımın altına koydu. İlacımı dudaklarımın arasına götürüp usulca sıktığında içime dolan nefesi iliklerime kadar hissettim inleyerek.
Ve her zaman ki gibi öksürmeye başladım. Şimdi daha net görüyordum onları. Kuzey'in yeşil gözleri bir sağlık çalışanı edasıyla kendinden emin bir şekilde bakıyordu. Güçlü'nün ise korkmuş bir yüz ifadesi vardı yüzünde.
"Doktora götürelim. Bu şekilde yürüyemez."
Gözümden akan bir damla yaş daha kaçıp gitti bedenimden. Doğrulmaya çalıştım. Ayağa kalkmaktan korkuyordum ve bu aciz halimden oldukça utanıyordum.
"Gerek yok."
Sonunda dudaklarımdan dökülen bu cümle sesimin ne kadar da savunmasız olduğunu gözler önüne seriyordu.
Güçlü'nün yardımını kabul etmeden olduğum yerde doğrularak öne doğru bir adım attım fakat anında başım döndüğü için olduğum yerde güçlükle durdum. Yüzümü buruşturup elimi başıma götürecektim ki Güçlü bileğimi havada yakalayarak tuttu.
"Hiç iyi gözükmüyorsun Nisan, direnme hadi doktora gidelim."
Birkez daha önemli bir şey olmadığını söyleyecektim ki Kuzey Güçlü'nün elini bileğimden çekip beni kucağına almasıyla kelimelerim boğazımda takılı kaldı. Yine o tanıdık kokusu doldu burnuma. Neden onun kokusu her burnuma geldiğinde gözlerim doluyordu bilmiyordum. Oysa dakikalar önce veda etmiştim ona. Gözüne, kaşına, saçına, bakışlarına, kokusuna, ellerine... Neden tanıdık bir his uyandırıyordu ki bu koku? Gözlerimi kapatıp açtım.
Ona karşı koymama bile izin vermeden arabanın arka kapısını açıp beni koltuğa usulca uzandırdı. Kuzey sürücü koltuğuna Güçlüyse yanındaki koltuğa bindiğinde Kuzey arabayı çalıştırdı. Tepkisizce yolu ve olanları izledim. Direnmemiştim çünkü dikiz aynasından yansıyan gözlerinden korkmuyor aksine o gözleri bir yerden tanıdığımı hissediyordum. Bunun üzerine düşeceğimi kendime hatırlattıktan sonra utancımı geçirmeye çalışarak iyileşmeyi denedim.
Yolculuğun sonunda benim daha önce gelmediğim bir yere getirmişti bizi. Burası ormanlık bir yerdi. Arabanın camından küçük bir bungolav tarzı eve baktım. Kuzey arabadan inip kapımı açtı.
Tekrar aynı kolların üstünde taşınmaktan çekindiğim için yüzümü buruşturarak inledim.
"Gerek yok istemiyorum."
Yüzüme anlamsızca baktıktan sonra yapacağı şeyden vazgeçmedi ve beni zorla da olsa kucağına aldı.
"Gerek yok dedim indir beni. İyiyim."
Arabanın içinden çıkardığı bedenimi kapıyı kapatmadan eve doğru taşıdı.
"Kes sesini."
Dudaklarımı birbirine bastırıp itiraz etmedim. Zaten indirse bile yürüyebileceğimi zannetmiyordum.
Kuzey beni kucağından indirmeden olduğu yerde durdu ve ingilizce bir kaç küfür ettikten sonra yürümeye devam etti. Neden küfür ettiğini Güçlü anlamış olacak ki ona karşılık verdi.
"Doğru ya halledip geliyorum."
İkisi de benim anlamadığım bir şey hakkında konuşuyordu. Onu ingilizce konuşurken ilk defa görmüştüm. Ne yalan söyleyeyim bu şekilde sesi buz gibi çıkmaktan çok çekici bile geliyordu kulağa.
Burası bana ormanda mahzur kaldığımız günü hatırlatmıştı. İçeri girip beni beyaz ve temiz yatağa yatırdı. Başımın altındaki kolunu çekmek yerine üzerime eğilerek yüzüme baktı. Onlara ihtiyacım olması her ne kadar canımı sıksada bir tepki vermedim.
Ben gelmesem o ikisi nereye gidecekti bilmiyordum fakat Güçlü yarım kalan o işi halletmek için olsa gerek gitmişti. Burada onunla baş başa ve göz göze olmak beni istemediğim düşüncelere dalmaya zorluyordu. İkimizde sessizce birbirimizi izledik. O neyi arıyordu gözlerimde bilmiyordum ama ben bugün sonra onda neyi aradığımı ve neyi gördüğümü artık daha iyi biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurgun
Fiksi RemajaHayatın asıl penceresinden bakıldığında ne kadar anlamlı gelebilir ki bir insana yaşam? Ya da ne kadar anlamsız? Kimine göre ne gördüğünüzdedir asıl marifet. Nasıl gördüğünüze bir anlam yüklenmez. Oysa bu pencere hayata açılanlardan. Peki ya, haya...