Acı; ne denli yanacağımızı kimse bilmez kimi kaybedeceğimizi bu kaybın bizi ne kadar yıkacağını veyahutta bu yıkıntının altından kalkıp kalkamıyacağımızı, tek bildiğimiz canımızın yanacağı tek bildiğimizi duyugu acı ve keder
~Maria~
İkiside diziyi pür dikkat izliyorlar dikkatlerini arada Taehyung'un burun çekmeleri Jungkook'un peçete alma mücadelesi bozuyordu ikiside sevdikleri karakterin ölüşüne içli içli ağlıyorlardı
"Ama şimdi *hık niye öldü ki *hık en güzel yerinde"
"Sus be zaten konuşamıyorsun acım büyük burada hem de en yakışıklısı öldü" Taehyung'un en sevdiği karakter kesinlikle oydu ve şimdi alçak yönetmen yüzünden ölmüştü hemde bu kadar yakışıklı iken
Dizinin bitimine beş on dakika kala ikisinin yüzündede güller açıyordu her şey istedikleri gibi gidiyordu kapının çalmasıyla Jungkook ayaklanıp kapıyı açtı
"Anneee!"
Taehyung duyduğu ses ile irkildi sesi özlemden çok koku doluydu ardından oda kapıda bitmişti
Jungkook gördüğü şeye inanamıyordu annesi kanlar içinde yerde yatıyordu gözleri kapanmıştı sıkı sıkı tutu annesini tutunca gitmeyecekmiş gibi
Taehyung gördüğü manzara karşısında şoktan daha önce çıkıp ambulansı aradı çok zaman geçmeden siren sesleri duyulmuştu
"Ölme lütfen, ölme anne ölme sende gidersen tek başıma ne yapacağım annem ölmesin lütfen onu kurtarın!"
Yaralı kadın sedyeye koyulmuştu ambulansa bindirilmiş hastaneye gidiyorlardı Taehyung, Jungkook'u sakinleştiremiyordu durmadan ağlıyor ölme diye annesine sesleniyordu farkında değildi ama kendiside ağlıyordu çünkü sedeyede kanlar içinde yatan kadın onada annelik yapmıştı ikiside annelerinin başında çaresizce ağlıyordu
Ambulanstan indirilen kadın hızla hastaneye alınmış oradan ise ameliyathaneye alınmıştı
Diğer ikili ise ameliyatanenin bomboş koridorunda duvar kenarına çökmüş ağlıyorlardı kaybedecek bir şeyim kalamdı derken her şeyini kaybediyordu
"Ölmeyecek de Tae lütfen ölmeyecek de yalvarırım susma konuş!" avazı çıktığı kadar bağrıyordu birinin ona bunları söyleyip sakinleştirmesini istiyordu
"Ölmeyecek kardeşim ölmeyecek bizi bırakmayacak o giderse mahvolacağımızı biliyor bu yüzden ölmeyecek"
Birbirlerine sarılmış ağlıyorlardı bir enkaza düşmüştüler orada debelenip duruyorlardı oysa annesi geleceğim oğlum demişti bu şekilde geleceğini söylememişti ki
Bu şekilde yıkacağını bilmiyordu tek isteği kalkıp onlara sarılmasıydı annesi ölürse yaşamanın hiçbir anlamı kalmazdı o zaman"Jungkook"
Üstü başı dağılmış siyah kuzgun saçları alnında yapışmış delirmiş gibi görünen bir Park Jimin belirmişti koridorun sonunda koşarak Jungkook'un yanına gelmiş yanına çökmüştü Tae'nin kucağınada ona nefretle bakıyordu saf bir nefretle
"Yalan söyledin bana koruyacağım dedin yalancı!"
"Korudum onu korudum"
"Kes sesini yalancısın sen koruyamadın korusaydın kanlar içinde yatmazdı" sesi titriyor yinede bağırmaktan geri kalmıyordu
Jimin Tae'nin kollarından zorda olsa aldı küçüğü, debeleniyor onu bırakması için bağırıyordu
Kollarını beline sarıp yüzünü kendisine çevirdi sadece ağlıyordu şimdi bağırmıyordu gözlerinde hâyal kırıklığı ve acı vardı gözleriyle 'yapamadın,koruyamadın annemi diyordu' verdiği sözü ilk defa tutamamıştı Jimin bu ise onu daha çok öfkelendiriyordu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Man of the roses/Jikook
FanfictionHiç tanımadığı bir mafya ile evlenmek zorundaydı Park Jimin ile...