Kafamı yavaşça kaldırdım.Beynim bana meydan okurcasına zonkluyordu.Acıyla göz kapaklarımı birkaç saniyeliğine kapadım ve tekrar açtığımda kehribar renkli gözleriyle ellili yaşların başında olduğunu tahmin ettiğm yaşlı bir adam tam gözlerimin içine bakıyordu.
-Hey kalk bakalım,diyerek elini bana uzattı.Yavaşça tuttuğum elinden destek alarak ayağa kalkmaya çalıştım.Başta sıktığı elimi yavaşça gevşetti.Ayaklarımın beni taşımasına inanamayarak etrafa afallamış gözlerle bakarken arkamda yaşlı adamın soğuk elini hissettim.Bu kadar soğuk bir tenle hayatımda karşılaşmamıştım,elimde olmadan ürperdim.
Etrafımdaki insanlar dikkatle bana bakarken birisinin bana yaklaştığını gördüm.Diğerlerine göre oldukça genç sayılırdı.Beyaz saçları vardı ama yüzü henüz otuzlu yaşlarda birine aitti.
Uzun boyu ve kaslı vücudu kendine hayran bırakacak türdendi.Yaklaşırken gözlerini gözlerimden ayırmamıştı.O zaman fark ettim ki bu adam hiç gözlerini kırpmıyordu.Hatta bu odadaki kimsenin kırpmadığına bahse girebilirdim.Bu nasıl olabilirdi.Aklımı zorlayan şeyler acaba bitecekmiydi.Rüyaydı bu kesinlikle.İçimden 'sakin ol rüyalar kısadır,bu kabus biraz sonra bitecek' diyerek kendimi teselli ediyordu.Genç ve uzun boylu adam bana yaklaşarak elini sırtıma koydu.Ve bir soğuk el daha.Yavaşça beni öne gtiren yaşlı adam sanki şampiyon tanıtırmışçasına kolumu havalandırdı.
-İşte yeni öğrencimiz,diye bağırdığı anda alkışlar tekrarlanmaya başladı.Sanki koca bir şehir beni izliyor ve taparcasına alkışlıyordu.Aynı yaşlı adam bu sefer elimi yanımdaki uzun adama doğru uzattı.
-Jarde, onu sana bırakıyorum.
-Tamam baba,duraksadım ve ikisine baktım.Evet baba demişti.Hiç benzemiyolardı.Dur bir dakika gözleri aynıydı.Aynı kehribar gözler.Ben ablak ablak gözlerine bakarken elime değen soğuk teniyle irkildim.Ortaya doğru elim elinde geldim.Bir çemberin dışında durduk.
-İçeri adımını at ve çemberin ortasına geç,demesiyle ürkek bakışlarla ona baktım.
-Korkma eğer neden burada olduğunu merak ediyorsan çembere gir dedi.Bir dakika hayır dudaklarını hareket bile ettirmemiştiki.Sanki beynimin içinde konuşuyordu.Sağ ayağımı hafifçe kaldırdım ve işte sol ayağımı da attım.İçerdeyim.
-Tam ortaya geç,dedi Jarde.
Ortaya geçmemle bir su girdabı etrafımı sardı.Kulaklarım ve ağzım suyun dolmasıyla tıkanmıştı ve neredeyse boğuluyordum.Dalgalardan gelen sesleri duyar gibiydim.Tenimin her hücresinin ıslanması duymamı engelliyordu.Dinlemeye çalıştım.
-Hadi sor! Diyen bir ses duydum.Neredende geliyordu bu ses.Ama bu ne olduğunu öğrenmem için tek şansımdı.
-Burada neler oluyor? Dedim sesimin titremesine engel olamayarak.Konuşan sanki dalgalardı.
-Burası Raeneval.Melekler ve şeytanların dünyanın yok olmasını sağlayacak savaşı için öğrenci yetiştirildiği yer.Buradakilerin çoğu doğdukları günden beri melek veya şeytan olmak için yetiştirilirler.Güçleri insanlarla kıyaslayamayacak kadar fazladır.Beyinleri insanlarla karşılaştırılamayacak kadar hızlı ve kendileride öyle.
-Peki ben neden buradayım?Ben burada doğmadım ki?
-Kehanet.
-Ne??
-Tepegözler, bu dünyaya o ay gelecek olan bir kızın olduğunu ve bu kızın seçeceği tarafın bu savaşı kazanacağını söylemişlerdi.Bundan 18 yıl önce.Bu kızı bulmak için 18 yıldır araştırmalar yapılıyor.Doğduğun andan beri dünyadaki o ay doğan tüm kızlarla birlikte izlenenlerdensin.
Ve söylediğimiz yere gelme cesaretini göstereren tek kız sensin.Ancak bir seçilmiş bunu yapabilirdi.
-Bu saçmalık! diye bağırdım.Gözlerimi kapadım.Bu girdabın gitmesini istiyordum,bu saçmalıkları dinlemek istemiyordum.Girdap yavaşça durulurken ses konuşmaya devam ediyordu:
-Ve bu kızın tarafını seçmediği her gün yavaş yavaş öleceği söylendi.Çünkü o seçilmiş, o bizden biri.Nefes almadan yaşayabilen,soğuk...
Girdap durduğu anda göz kapaklarımı açtım.Kupkuruydum.Az önce okyanus gibi bir girdaptan çıkmama rağmen nasıl olurda kuru olurdum.Gözlerim korkuyla kirpiklerimin altında titriyordu.Az ilerdeki kapıyı hedef aldım.Yapabilirdim.Oraya ulaşmam saniyelerimi alırdı.Bir çıkış bulabilirsem buradan kurtulmam zor olmayacaktı.Kendimi çemberden atmamla koşmaya başladım.Şaşkın bakışlar arasında, kalabalığı yararak koşuyordum.Bacaklarım bana meydan okurcasına titriyordu.Yaklaşık on dakikadır koşuyordum.Ama çıkışa dair tek bir şey bile yoktu.Zeminin ayağımın altından kaymasıyla sırtüstü yere düştüm.Birşeye çarpmıştım.Duvar falan olmalıydı bu.Kafamı yerden çok az kaldırmamla şaşkınlığa uğramam bir oldu.Okulda masama yayılan inek karşımdaydı.
-Heyyy!Sennn!Yardım ett! Dedim gözlerimden akan yaşlara mani olamıyordum.
-Oooo demek gelebildin,doğrusu sana biraz daha katlanamayacaktım.
-Ne saçmalıyorsun? Dedim ,o esnada arkamdan soğuk bir el sırtımdan belime doğru indi.Kafamı çevirmemle Jarde'yle yüzyüze geldik.
-Parf,senin aradığımız insan olduğuna kesin karar verdiğimizde son bir haftadır sana zarar gelmeden seni buraya getirmek için koruyuculuğunu yaptı.
-Bunu isteyerek yapmadım cezalıydım,mevburdum.Yoksa senin gibi bir kıza yaklaşmam bile!
Benim gibi kız ne demekti şimdi.Nasıl bir kızdım ben.Bu kelimelerin verdiği üzüntüyle sarsılırken Parf'ın hızlı adımlarla uzaklaştığını gördüm.
-Şimdi son üç saatin var.Eşyalarını toplayıp Raeneval'e üç saat içinde giriş yapıcaksın ve bir daha dünyada görünmeyeceksin.
-Ya ailem,Erris? Derken gözyaşlarıma engel olamıyordum.
-Onlarla vedalaşmak canını acıtacak evet ama onlara mantıklı bir açıklama yapmalısın.
-Bunun nesi mantıklı? dedim kusarcasına.Bana gözlerini devirdi.
-Şimdi beni takip et bakalım, dedi.En son kaçmaya çalışan ben, şuan her şeyi kabul edip bu adamın peşine takılmıştım.Uzun bir koridoru arkamızda bırakıp bir odaya girdik.Kapıda beni bekledi.
-İçeriye gir! dedi kontrollü sesiyle.
-Sen gelmeyecekmisin? diye sordum.Odaya şöyle bir göz attım.Beton bir oda.Ortada bir masa ve üzeri parıltılı taşlarla kaplı bir kutu.
-Korkma,kutuyu aç ve içindeki şeyi bileğine bas.
Yavaşça ilerleyip uzun parmaklarımı kutunun kapağına koydum ve tok bir tık sesiyle kutunun kapağı parmaklarımın arasından kaydı.İçine bakıyordum.
-Sadece bir mühür.
Parmaklarımın arasına aldığım mühürü bileğime yönelttim.Napıyordum ben.Korkuyordum ama cesaretliydimde.Bence bu bir rüyaydı, az sonra uyanacaktım ve bitecekti, mühürü bassamda bir şey olmayacaktı.Cesaretimi topladım ve tek seferde mühürü bastım.İşte bu kadar.Bir an gözlerimin karardığını hissettim ellerimi masaya dayadım.Jarde'nin sesiyle kafamı çevirdim.
-İyiysen eve gidebilirsin,3 saat.
-İyiyim,dedim ve kapıya yöneldim.Oda da başka bir şey daha vardı.Bir ayna.Önünden geçerken kirpiklerimi kaldırıp hafif yan döndüm ve aynadaki görüntüm.Gözlerim ellerime kaymıştı.Tırnaklarım geri gelmişti.Saçlarım.Olağanüstü bir güzellik vardı üzerimde.Aynaya bakarken Jarde arkadan yaklaştı.
-Evine hoş geldin,dediğini duydum.
Aynadaki görüntüme baktım ve içten içe bu durumdan hoşlanmıştım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇİLMİŞ
RomanceKoşmak, sırtınızdaki teri hissetmeyecek kadar koşmak.İşte Danien'ın hayatı tam olarak buydu.Normal bir kız çocuğu olarak doğmuş olsa da asla normal bir kız çocuğuna gösterilen sevgiden, ufacık bir parça hissedememişti yalnız ve ürkek bedeninde.Eşini...