-Sen kimsin-

159 20 0
                                    

Berbat hissediyordum.Parf'ı gerçekten kırmıştım.Erris'in boş boğazlı olduğunu düşünürdüm bir zamanlar ama ondan daha beter olmuştum sanki.Gerçekten aptalın tekiyim.Parf bir haftadır beni görmezden geliyordu.Birçok kez onunla konuşmayı denemiştim ama boşunaydı.Yemekhane de, derste, koridorda.Onu yakaladığım her yerde ona gülümsedim, üzgün olduğumu söyledim ama nafileydi.Dövüş dersine bir hafta kalmıştı.Çalışma da yapamıyordum.En iyisi kendi başıma biraz antrenman yapmak diyerek havanın kararmasına çok az kaldığında ormana doğru yola çıkmıştım.Orman kesinlikle bu tür çalışmalar için oldukça bol oksijenli bir ortamdı ve benim ihtiyacım olanda tam olarak buydu.

Çantamı büyükçe bir çınar ağacının altına koymuştum.Biraz ağacın etrafında koştum ve ağaca doğru sanki rakibimmiş gibi yumruk sallıyordum.Epey antrenman yapmış ve yorulmuştum.Su almak için çantama uzanmıştım ki birilerinin sesini duydum.Korkmuştum.Çantamı alıp hızlı adımlarla yürümeye başladım.Ses bu sefer gittiğim yönden geliyordu.Yolumu değiştirmek amacıyla çaprazdaki patika yola saptım.Ses bu sefer de buradan geliyordu.Yürümeye devam ettim.Karşıma iki kişi çıktı.Onlara bakmadan yanlarında geçip gidebilirdim.Kafamı öne eğerek yanlarından geçerken ellerim çantamın kollarını sıkıca kavramıştı.

-Şuna bak, diyerek yandakini dürtmüştü karanlıkta seçemediğim yüzüyle bir çocuk.İkisi de durmuş bana bakarken yürümeye devam ettim.Ayak seslerinin dibimden geldiğini peşimde olduklarını hissetsem de sesimi çıkarmadan yürüdüm ama bu yolu bilmiyordum.Nasıl çıkacağımı da.Geri dönüp diğer yoldan da gidemezdim.Devam etmiştim ki kolumda bir el hissettim.

-Bir şey sorabilir miyiz?

-Sana dedik baksana.

Korkuyla adımlarımı iyice hızlandırıp koşmaya başladım.Arkamdan geliyorlardı ama fazlasıyla hızlıydım.Tam onları alt edip izimi kaybettiğimi düşünürken önüme bir grup çıktı ve onlardan birine çarparak yere düştüm.Koşmama sebep olan o iki çocukta şuan bana yetişmiş yanımda duruyorlardı.Kahkaha attıklarını duydum.Birinin sırtıma attığı tekmeyle inledim, canım yanmıştı.

-Bırakın beni.

İki kişi kollarımdan tutmuş beni ayağa kaldırıyordu.

-Bırakın onu!

Bu tehditkar ses tanıdığım bir sesti.Parf Obiel...

-Dostum bu kızla bizim aramızda.

-Size onu bırakmanızı söyledim.

Çocuklardan biri Parf'a doğru hiddetle giderken bir el onu durdurdu ve kulağına bir şeyler söyledi.Ardından Parf'a dönerek:

-Efendimizin oğlu, biz gerçekten üzgünüz.

-Çeneni kapa ve ellerinizi onun üstünden çekin.

Bunu demesiyle kolumu sıkan parmaklar gevşedi ve gözden kayboldular.Efendimizin oğlu mu?

-Burada ne işin vardı?

-Çeneni kapa baş belası eve dönüyoruz!

-Gelmiyorum seninle, bana kendi hakkında hiçbir şey anlatmadan bir yere gitmeyeceğim!

-Danien tam bir baş belasısın!

Yanıma gelip beni omzuna atmasıyla ufak bir çığlık kopardım.

-Tanrı aşkına sen kimsin?

-Tanımak istemeyeceğin kadar kötü biri.

-Hadi ama az önce beni kurtardın o kadar da kötü olamasın.

-Beni pişman etme ve hakkımda da hiçbir fikir yürütme.

Bu konuştuğumuz son şeydi.Yol boyunca başka hiçbir şey konuşmamaıştık.Odamın önüne geldiğimizde beni omzundan indirdi.

-Yalnız başına oraya gitme bir daha.

-Eğer beni dinleme zahmetine katlansaydın ve beni çalıştırsaydın bende gitmezdim.

-Senin derdin ne odanda da çalışabilirdin.

-Orası fazlasıyla oksijenli, ve huzur verici.

-Ne kadar huzur verdiğini gördük!

-Orada ne işin olduğunu hala söylemedin yoksa beni mi takip ediyorsun?

-Senin gibi bir baş belasını ancak aptallar takip eder.

-O halde takip ediyordun, dedim ve bir şey söylemesine fırsat vermeden odama girdim.Ağzının açık kaldığını hissedebiliyordum...

SEÇİLMİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin