Yüz hatları sert çizgilere dönüşmüştü ve her zaman böyle olduğunu düşünmeme rağmen daha yoğun bir sertlikte olduğunu hissedebiliyordum.Kalp atışlarım hızlandı ama hissettiğim korkudan daha belirsiz bir duyguydu.Siyah gözleri aynayı geçmiş ve sanki aynanın arkasında var olan duvara kitlenmişti.Oraya öyle yapışmıştı ki beton sanki onun gözlerinin üzerine kurulu bir perdeydi.O perdeyi aralayıp aralamamak konusunda kararsızdım. Ellerinin tepelerini ceplerine sokmuş ve hafif yana doğru yatırmış olduğu başı ona olduğundan daha karanlık bir hava katıyordu.Dudakları hafifçe yukarı doğru kıvrıldığında midemde bir şeylerin düğümlendiğini hissettim ve kendime hakim olamayarak yutkundum. Bunu fark etmiş olacak ki utanmamı sağlayacak bir gülümseyişi aynadan bana yolladığında başımı önüme eğerek ona bakmamaya çalışıyordum, kızardığımı fark etmemesi için iyi bir yöntem bulmuş olmanın sevincini hissetmem güzeldi.
-Ne arıyorsun burada?
Başımı kaldırıp tekrar ayna üzerinden bakışlarımı ona yönelttim.Tam kapının önünde durmuş beni izliyordu.Yerimden oynamamış , yüzümü ona çevirme zahmetine bile katlanmamıştım.
-Seni?
-Neden?Beni öldüremediğin için mutsuzsundur sanıyordum.
Sesim bir katilin sorgu sırasındaki soğukkanlı halinden farksız bir tonda çıkmıştı.Siyah gözleri benimle alay edercesine aynanın kenarlarındaki parlak taş desenlerinde dolaşmaya çıkmış ardından tekrar bana uğramıştı.
-Aslında bu durumdan memnunum.
-Memnun olmadığın bir durumu öğrenirsem, bunu seni mahvetmek için kullanabilirim, sakıncası yoktur umarım Obiel!
-Sakıncası yok, beni mahvedebilirsin.Başarırsan fazladan bir elmayı senin için aşırabilirim.Buna değersin.
-İki elma.
-Ha?
Ne dediğimi anlamamış şaşkın bakışlarla gözlerimi yakalamıştı.
-Eğer seni mahvedeceksem daha büyük bir ödül almam gerekir değil mi?O halde iki elma yeterli olacaktır.
-Anlaştık.
Parf'ın dudakları yine varla yok arası bir gülümsemeyle bükülmüştü.Alaycı mı yoksa dostça mı olduğunu söylemek zordu.
-Peki öyleyse madem anlaşmamızı yaptık, sanırım burası senin cinsine ait bir ortam değil müsaade eder misin?
Tişörtümün kollarını hafifçe yukarı sıyırdım.Ellerimi otomatik şekilde açılan suyun altına tutmuş, bir an önce buradan gitmesini diliyordum.Başımı önümden kaldırıp ona bakmayı reddediyordum ancak hala orada durup beni izlediğinden emindim.Görmemem onu hissetmeyeceğim anlamına gelmiyordu, tam da şuan olduğu gibi.Ellerim suyun altında buz keserek kızardığında, pes ederek geri çekildim ve aynadan ona baktım.Gözleri bileklerime sabitlenmiş, çenesini sıkıyordu.Onu neyin bu halde sinirlendirdiğine bakmak için bileklerime yönelttiğim bakışlarım bir süreliğine donuklaştı.Bileklerimdeki morluklar dövüş zamanından kalmaydı ve bir nebze dahi iyileşmemesi hala acıdığını söyler gibiydi.Hızlı bir hareketle tişörtümün kollarını bileklerimden aşağı çektim.
-Gitmeni tekrarlamam gerekmediğini düşünüyorum.
-Umarım bana bulaşmaman gerektiğini öğrenmişsindir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇİLMİŞ
RomansaKoşmak, sırtınızdaki teri hissetmeyecek kadar koşmak.İşte Danien'ın hayatı tam olarak buydu.Normal bir kız çocuğu olarak doğmuş olsa da asla normal bir kız çocuğuna gösterilen sevgiden, ufacık bir parça hissedememişti yalnız ve ürkek bedeninde.Eşini...