KARARTI
1.Bölüm:"Saye"
Mardin.Nice aşklara gebe kalmış, nice ölümlere,kanlara,imkansızlıklara. Alışagelmiş bir yer değildi. Kolay kolay dayanılacak gibi de değildi. Başka insanlara cömert davranırken kendi toprağındaki insanın kanını seviyordu. Kan davaları vardı. Ölümler ,çığlıklar ve sessiz bir köşede peçesi gözlerine kadar çekilmiş kadınların isyanları. Kimse mi görmüyordu?
Taş desenli balkonda Mardin'i izliyordum.
Her gece aynı,her gece farklı olanı.
Lisedeyken Semra Hoca vardı. Semra hocam. Edebiyat öğretmeniydi. Kalbinde sonsuz bir sevgi vardı. Her zaman öğüt gibi cümleleri vardı. Aklıma o sözleri gelmişti.
"Marifet gözde değil ,herkes görür. Marifet kalp gözüyle bakmaktır. O zaman bir nebze olsa da dünya güzelleşir ."
Kalbin gözü.
Kalbimin gözü.
Sahi o yüzden mi farklı geliyordu?Yıldırımoğullarının evindeki sesler,dışardaki korumaların sesleri birbine karışıp bir orkestra havası vermekteydi. Kapısı hafif aralık olan kapıdan Afşin Hanım girdi. Tam bir Mardin kadınıydı. Siyahlara bürünmüş bir anne. Ne kadar sevgi beklenirdi ya da ne kadarını verebilirdi?
"Berze!"
Sert sesi,oda da kızı göremeyince yüksek çıkmıştı. Kaçtığını düşündüğündendi halbuki iki adım atıp balkona baksa görürdü.
Sert sesi odaya dağılırken,beyninde binlerce parçayı bölünerek kuru bir gürültü meydana getirdi. Herhangi bir tepki vermedim . Bilirdim ki annem beni o kadar umursamazdı büyük abilerim Boran, Mustafa ve benden bir yaş küçük Efe'yi sever ve umursardı . Bahtsızlık olarak görürdü beni. Alışmıştım annemin böyle düşünmesine. Babam yıllar önce kalp krizi nedeniyle ölmüştü. Âgah Yıldırımoğlu. Benim babam. Afşin Hanım yönetimin kendinde olmasına kaanat getirip ailenin başına geçmişti. Lakin diğer Mardin ağaları onu bir kadın olduğu için pekte takmıyorlardı özellikle de Mardin'nin en büyük ağası .
Dağhan Barlas
Acıması olmayan , kan davalarının katliamla bitmesinin tek sebebi bu adamdı. İstediği her daim ve mutlak ölüm olurdu. Karşısına geçeni de cezasını elbet verirdi. Mardin halkının tamamı tanıyordu. Hoş Mardinli olmayan da tanıyordu.
Mustafa abim yıllar önce anlatmıştı. Yeraltı dünyasının ileri gelenlerindendi. Ne yaptığını bilmesem de hayırlı bir iş olmadığı kesin. Tanımadan önce abartıldığını düşünsem de o gözleri gördükten sonra,her hatırladığımda tüylerim diken diken oluyordu. Sanki yalınayak kara batmış gibi. Gözleri bıçak gibi keskindi.
Üç sene önce babamın vefatında gördüm onu, taziye için gelmişti. Salonun baş köşesine kurulmuştu,herkes saygıyla kafasını eğmişti. Gözleri,okyanus gibiydi. Fırtınalı bir okyanus. Saçları yapılıydı. Geniş omuzlarını saran siyah bir gömlek vardı. Onu tanımayan biri kusursuz diyebilirdi fakat kötüydü. En büyük kusuru kararmış bir kalpti.
Boran abim bile başını eğmiş ,kızarmış gözleriyle iç çekiyordu. Bilirdi babasını çok severdi Boran abisi aynı benim gibi. Babam annem gibi değildi her zaman merhametliydi . Başa geçme sevdası da hiçbir zaman olmamıştı. Servis yapmak için Gülin abla ve birkaç çalışanla büyük olan salona girmiştik. Üstüm başım perişan, gözlerim ağlamaktan şişmişti,ses tellerim yıpranmıştı çığlık atmaktan. Önden Gülin,en sonda ben girmiştim.
Titreyen ellerimle kahveyi dökmemek için dua ediyordum. Bakışlarım anlık korkuyla Dağhan Barlas 'a kaydı. O da kızarmış gözlerime, titreyen bedenime bakakaldı. Gözlerinin rengini buradan seçemesem de herkesten farklı baktığı kesindi . Gözleri cehennemin çukuruydu. Bir insanın gözleri cehennem gibi olur muydu?
Bakışlarımı yere indirmiştim şuan herhangi biriyle göz teması kurmak istemiyordum.Salonda kalan diğer misafirlere servis yaptım. Gözleri o kadar korkutucuydu ki sanki bir canavar kara gözlerinden ellerini çıkarmış boğazımı sıkıyordu.
Düşüncelerimi dağıtan annemin bariton sesi olmuştu.
"Yemeğe bekliyoruz kaç saattir seni."
Annesinin onu aç kalmasını umursuyor gibi hali yoktu . Daha çok emir verip,egosunu tatmin etmek ister gibiydi. Her zaman olduğu gibi.
"Tokum ben."
"Sana in diyorsam ineceksin. " Her zamanki halimi takınarak odaya geçtim,yine dışarı çıkacak önce atıma bakıp ardından da yürüyüş yapacaktım.
Annem hızlı adımlarla yanıma geldi ve izini belli edecek o tokatı attı. Maalesef annem tarafından tokata alıştırılmıştım.
Ne acı değil mi?
"Gece gece adımızı mı çıkaracaksın? Gidemezsin ."
" Merak etme bugüne kadar çıkarmadım şimdi de çıkarmam."
Kadının bağırışlarını arkasında bırakarak ahıra en yakın dostumun yanına gittim tabi Dila 'dan sonra ilkokuldan beri arkadaşlardı. Hayatım boyunca her anımda Dila vardı. Fakat üniversite zamanında kopmuşlardı.Dila üniversiteye gitmiyordu. Ne kadar ısrar etsem de ,gitmiyordu. Biliyordum böyle ailelerden,töre saçmalığından kurtulmak için tek çare okumaktı. Edebiyat öğretmeni olmak hayaliydi . . Olacaktım başka çarem yoktu. Her ne kadar annemin ve Mustafa abimin itirazları olsa da Boran abim onları susturmuş ve kararı kız kardeşine bırakmıştı.
Lodos'un yanına gittim. İyiydi atım. Beni gördüğüne sevinmişe benziyordu. Kişnemeleri buna işaretti.
Atımın yanından ayrılarak korumalara kapıyı işaret etmiştim. İlk zamanlarda tereddütle yaklaşsalar da artık biliyorlardı. Yine kurtarıcım Boran abim sayesinde. Bu evdeki tek huzur kaynağım oydu.
En büyükleriydi, en merhametlisiydi, tabiî bir de konağın fırlaması Efe vardı.Sokakları yavaş yavaş arşınlarken yine o karartıyı gördüm. Uzun,iri cüselli biri. Yüzünü hiç görmesem de ondan korkuyordum. Üç yıldır ne zaman çıksa korkardım gerçi hala korkuyordum ama adam onun gölgesi gibi olmuştu geçen üç yıl içinde. Zarar da vermiyordu. Ama veremeyeceği anlamına da gelmezdi. Kalbi yine heyecanla sarsılmıştı . Buna bir dur demesi gerekiyordu onu artık görmezden gelemezdi, bakışlarım karanlık sokakta ki adama kaydı ve korkusuz çıkmasını dilediği sesiyle
"Defol git."
Yılları bir kelimeye sığdırdı.
Uzun bir süre sonra
"Artık çok geç."
Yılları başıma yıktı.
Sesi. O kadar etkili ve sertti ki.
İlk kez duyduğum sesiyle korkusu iki kat arttı. Sesi ucu zehire batırılmış keskin bir bıçak gibiydi.Karartının yanıma yaklaşmaya başlaması ile ,adımlarımı hızlandırdım ve en hızlı biçimde koştum. Başıma kötü bir şeylerin gelmesi ve annemi haklı çıkarmak ölüm demekti. Nefes nefes dolan gözlerimle konağın kapısına sert bir şekilde vurdum.
Karartı o kadar mesafeye rağmen hızlıca gelmişti. Sokağın başında ,elleri ceplerindeydi. Saçlarına sokak lambasının cılız ışığı az da olsa gün yüzüne çıkarıyordu. Kapkaraydı. Dağınıktı. Aynı kaderim gibi. Gözlerini görmesem bile korkutuyordu ve bu hissi sadece bir kere yaşamıştım .
23|04|21
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARARTI
Romance"Sen yasaksın." Tanrı ağıt yakmıştı bu ölüm kokan adama,gözyaşı dökmüştü acıyan kalbime. Gözlerim gözlerine dikilirken mayınlı bölgesinde ben vardım. "Ama en çok banasın."