B/4

288 23 11
                                    

Medya Cindy ve Adam :)

“Dur tamam beremi takayım!”
“Hadi Elena ya !”
Kolundan çekip arabanın kapısına doğru sürüklerken beresini takmaya çalışıyordu. “Daha sert çekte kolum kopsun!”
Gözlerimi devirip sırtından itmeye başladım. Neden bu kadar yavaştı sanki?
Arabanın önüne geldiğimizde kapıyı açıp içine hızlıca bindim. Elena arabanın etrafını dolanıp sürücü koltuğuna yerleştiğinde kalbim deli gibi çarpıyordu.
Elena telefonunu çıkarttıktan sonra gönderilen mesaja baktı. “Baya uzak gibi.”
“Olsun ben her türlü giderim. Hadi ya lütfen daha fazla zaman kaybetmek istemiyorum!”
Elena arabayı çalıştırdıktan sonra kafamı cama yasladım. Değişmiş miydi acaba? Tavrı ve ya hoşlandığı şeylerin yerini başka şeyler almış mıydı? Büyük ihtimalle değişmişti.
İnsanlar değişir.
Ellerimden başlayıp ayaklarıma doğru uzanan karıncalanmayla ürperdim. Biri kafama patates eziciyle vurmuş gibi hissediyordum.
“İyi misin?”
Elena’ya bakıp başımla onayladım. ”Sadece çok korkuyorum. Ya beni istemezse? Ya benimle ilgilenmezse?”
Dudaklarını büzüp elindeki telefona bir kez daha baktı. “Gideceğimiz yere az kaldı.” Dedikten sonra telefonunun kilit tuşuna bastı. “Oraya gidince ne yapacağız, planın ne İriana?”
Bir planım yoktu.
Ah ,Tanrım benim bir planım bile yoktu!
Elimi alnıma vurup derin bir nefes aldım. “Sadece onu bir kez görsem yeter.”
Elana’nın sinirli sesi ürkmeme sebep olmuştu .”Farkında mısın bilmiyorum ama bu bir oyun değil İriana! Bana sorsan seni bu olaya hiç karıştırmazdım! Ne demek bir planım yok? Kendini üzmek için debelenip duruyorsun! İriana kendine gel artık karşında eski Adam yok!” Sesimi çıkarmadım. Haklıydı.
Sanki bu bir oyunmuş gibi davranıyordum. Başımı ellerimin arasına alıp düşünmeye başladım. Düşün İriana.
Onunla sil baştan tanışıp yeni bir dostluk kurabilirdim. Bunu yapabilir miydim? Gerçekten hala onun yüzüne bakabilecek cesaret bende var mıydı? Ya istediklerim sadece geçiciyse? Ya da hissettiklerim? Kafam çok karışıktı. Sanırım ne istediğimi onu görmeden tam kavrayamayacaktım.
Araba durduğunda başımı kaldırdım. Monster Club yazan bir yerin önündeydik. Kapının önünde iki tane iri adam duruyordu.
“Burası. Büyük ihtimalle birazdan çıkarlar.”
Elena’ya bakıp kaşlarımı çattım. “Birazdan çıkacaklarını nereden biliyorsun?”
Elinde ki telefonu gözüme sokmak istercesine salladı. “Sen beni ne sandın acaba? Olivia mesaj attı. Adam ve küçük sevgilisi kalkmaya hazırlanıyorlarmış.”
Ağrıyan gözlerimi ovuşturduktan sonra arabanın kapısını açtım.
Özenerek giyindiğim söylenemezdi. Altımda dar, koyu bir Jean, üstümde beyaz örgü bir kazak vardı. Arabadan çıktıktan sonra istemsizce gelen sinirle kapıyı çarptım ve onları beklemeye başladım. Gorili andıran korumaların gözleri beni bulduğunda gülümsedim.
Elena’ya baktığımda telefonuyla uğraşıyordu. “Ne haber?”
Başını telefonundan kaldırmadan konuştu .”Kalkmışlar. Birazdan görüş açımıza girerler.”
Bakışlarımı yeniden kapıya çevirirken arabaya yaslandım. Gerçekten iki yıl sonra onu görmeye mi gelmiştim? En son haberini aldığımda buradan taşındığını duymuştum.
Nemli havayı ciğerlerime çekip yoğun duygularımı dizginlemeye çalıştım. Burada bir sapık gibi durmuştum ve Adam’ı bekliyordum. Gözlerim istemsizce korumalara kaydı.
İkisi de bana gözlerini dikmiş bakıyorlardı. “Ne?” dedim kafa tutarcasına.
Bir anlık deli cesareti de nereden gelmişti?
Korumalar birbirine bakarken Elena’nın uyarıcı sesini duydum. “İriana şimdide korumalara kafa mı tutuyorsun?”
Yutkunup umursamazca omuz silktim. “Ne zaman çıkacaklar?” Bunu dediğim anda kapı açıldı ve içeride ki bütün müzik dışarıya taştı.
Adam ve yanında ki küçük şırfıntı ile birlikte.
Bir an elim ayağım birbirine karıştı. Adam korumalara selam verdikten sonra elini yanında ki kızın beline koydu. Kız rahat gözükse de benim belim bile karıncalanmıştı. Tutuşu ne kadar nazikti öyle (!) Sinirle yumruklarımı sıktım.
“Adı Cindymiş. Tahminen üç ay ya da daha fazla zamandır birlikteler.”
Gözlerim yanarken zorla konuştum .”Bana duygusal bağ kurmadığını söylemiştin.” Bir yandan da bütün dikkatimle hareketlerini izliyordum.
“Hayat sürprizlerle dolu ne yaparsın?”
Gözlerim bir an yanında ki kıza kaydı. Uzun boyluydu. Sanki dünyada ki herkes onu izliyormuş gibi bir yürüyüşü vardı. İğne topuklu ,kırmızı ayakkabılarını öne ata ata yürüyordu. Bundan nefret etmiştim. Beline kadar uzanan sarı saçlarından da nefret etmiştim.
Ben ne kadar fakir, perişan ve esmersem o da o kadar zengin, mutlu ve sarışındı.
“Siz ayrıldıktan yaklaşık bir buçuk yıl sonra basketbol maçında tanışmışlar. Duyduğuma göre hemen işi pişirmişler. Ya da bilmiyorum Adam onu pişirmiş.”
Parmak uçlarım karıncalanmıştı. Sinirle dişlerimi sıkıp onu orada öpmesini ardından arabaya bindirip göndermesini izledim.
Tek başına kalmıştı.
Eliyle ensesini kaşıdıktan sonra bakışlarını buraya çevirdi. Hayır hayır beni görmemeliydi. Hemen topuklarım üzerinde dönüp sırtımı ona doğru çevirdim. Gözlerimi sımsıkı yumup hem sinirimin geçmesini hem de bakışlarını başka tarafa çevirmesini bekledim.
Birkaç dakika sonra Elena’nın sitemli sesini duydum. “İriana gidiyor! Merak etme seni fark etmedi. Sanırım sarhoş olduğu için taksiyle gidecek!”
Bakışlarımı omzumun üstünden onun sırtına sabitledikten sonra vücudumu tamamen ona doğru döndürdüm. Sarhoş olduğu yürüyüşünden belliydi. Ellerine cebine atmış taksi durağına doğru sallana sallana yürüyordu.
Boğazıma koca bir top oturmuş gibiydi. Ne tepki verebiliyordum ne de başka bir şey yapabiliyordum. Yanına gitmek istiyordum ama içimde büyük bir sıkıntı vardı. Genelde sarhoşken çok ters bir insan olurdu.
“Gitme ,” diye mırıldandım kendi kendime sanki duyabilecekmiş gibi. “Sana ihtiyacım var ..” Sonlara doğru sesim fısıltıya dönüşmüştü.
Elena’ya baktığımda bana bakıyordu. “Arkasından git.” Gözlerimi büyüttüm.
“Gidemem, bunu yapacak kadar cesaretli değilim,”
İtiraz istemiyormuş gibi görünüyordu. Eliyle Adam’ı gösterip sesini yükseltti. “Uzaklaşıyor İriana!”
Başımı geriye atıp derin bir nefes aldım. Ardından konuşmak için dudaklarımı araladım ama ağzımdan uzunca bir ‘pfffff’ sesi çıktı.
“Bunu yapmam,” kendimde bu akşam cesaret bulamıyordum. “Yanına gidersem büyük ihtimalle ağlarım..”
Derin bir nefes alıp kafasında ki bereyi sertçe çıkarttı. Saçları çok komik görünüyordu. Sesimi çıkartmayıp ona bakmayı sürdürdüm.
“Şimdilik seni anlayışla karşılıyorum ama bir dahakine olmaz.”
Başımla onaylayıp arabanın kapısını açtım. Arabaya bindiğimde ellerim titriyordu. Neden titriyordum ki? Sinirden mi, ya da soğuktan? Gözlerimi ovuşturduktan sonra başımı geriye yasladım ve eve gidene kadar öyle durdum.
--
Cumartesi sabahı uyandığımda saçlarım leş gibi ter ve sigara kokuyordu. Yüzümü buruşturup yattığım yerden yavaşça doğruldum. Tam kalkmaya hazırlanıyordum ki karnıma sancılar girdi. İnleyip geri yerime oturdum.
Dün gece neler olduğunu hatırlamak için elimi şakaklarıma bastırdım. Eve geldiğimizi ve kusana kadar içki içtiğimizi hatırlıyordum. Midem bir an acıyla kasıldı. Elimi karnıma götürüp bastırdım.
Başımı kaldırdığımda Elena’nın yerde kendi salyası içinde yattığını gördüm. Yüzümü bir kez daha buruşturdum. Elimi vıcık vıcık olan saçlarımın arasından geçirdikten sonra ağır hareketlerle ayağa kalktım. Ayaklarımı sürüyerek yavaşça banyoya doğru ilerlemeye başladım.
Banyoya girdikten sonra kısa bir duş alıp kendimi odama attım. Üzerimi giyinirken aşağıdan Elena’nın feryatlarını duyabiliyordum.
Havluyu yatağıma sererken komodinimde Adam’ın resmini gördüm. Bu resmin burada ne işi vardı?
Yavaşça komodinime yanına geldikten sonra resmi elime alıp baş parmağımla üstünden gittim. “Beni dinleseydin ne olurdu sanki..” diye mırıldandıktan sonra resmi incelemeye başladım.
Siyah beyaz klasik vesikalık fotoğrafıydı. Vesikalık fotoğrafında bile çekici görünmeyi başarabilmişti. Dudakları sanki çok önemli bir olaya sevinmiş gibi yukarıya kıvrılmıştı.
Hüzünle gülümseyip iç geçirdim. Zaman ne kadarda çabuk geçiyordu.
Oysa yaşadığımız anlar dün gibi gözümün önündeydi.
Tam iki yıl sonra onu gerçekten görmüştüm. Adam varlığımın içine tamamen işlemişti ve berbat durumdaydım. Duygularım allak bullaktı, artık kendimi bile tam anlamazken başkasını anlamaya çalışmamda cabasıydı.
Burnumdan sesli nefes alıp verdikten sonra resmi nazikçe komodinimin çekmecesine yerleştirdim. Bir süre orada oyalandıktan sonra aşağıya indim. Etrafın çok sessiz olduğunu ve Elena’nın yerde yatmadığını fark etmem üç saniyemi almıştı. Duşta olmalıydı.
Mutfağa girdiğimde birkaç içki şişesinin dışında ortalıkta bir şey olmadığını gördüm. Buna sevinmiştim. Temizlik en nefret ettiğim şeydi. Tezgahtaki votka şişesini çöpe attıktan sonra buzdolabına yöneldim. Uzun zamandır omlet yemiyordum. Bir an duraksadım. Ben şu mideyle omlet yiyemezdim daha hafif şeylere ihtiyacım vardı. İç geçirip vejeteryan edasıyla salata hazırlamaya başladım.
İşim bittiğinde çatal çıkarıp masaya oturdum. Ağzıma domatesten tıkıştırırken kapının ağzında Elena belirdi. Yüzü çok solgun görünüyordu, büyük ihtimalle kusmuştu.
“Günaydın.” Derken sesi bezgin çıkıyordu. Bana kısa bir bakış atıp kendine çatal çıkardı. “Bok gibisin,”  dediğimde alayla gülüp karşıma oturdu. “İltifatın için teşekkürler. Bende diyorum neden bugün suskun bu kız.”
Elimi geçiştirircesine salladıktan sonra çatalımı marula batırdım. “Güne güzel bir kahvaltıyla başlamaktan daha güzel ne var(!)”
Başıyla onaylarken ağzında ki salatalığı çiğniyordu. “Midem altüst olmuş ya.”
“Birde bana sor.”
Elena biraz durduktan sonra yüzünü buruşturdu. “Sınavlarım başlıyor. Senin de çalışmaya başlaman gerek sınavın yaklaşıyor.”
Haklıydı. Bu seferki sınavı kazanmam gerekiyordu. Hedefim avukat olmaktı. Sanırım beni bu bok çukurundan sadece iyi bir meslek kurtarabilirdi.
Midemin daha fazla salata kaldıramayacağını anladığımda ayağa kalktım ve kapıya yöneldim. Biraz dinlensem iyi olacaktı. Biri kafama ıslak odunla vurmuş gibi hissediyordum.
--
Saat yedi civarı uyandığımda bir torba kum yutmuş gibi hissediyordum. Boğazım fazlasıyla kuruydu ve yanıyordu ,bunun yanından vücudumun her bir noktası kendine has bir şekilde sızlıyordu.
Kafamı yastığa gömüp zar zor çıkan sesimle “Elena!” diye bağırdım. Ses yoktu.
“Elena!”
Ses yok.
“Eğer beni duymazdan geliyorsan iyi olmaz!”
Yine ses yok.
Acıyla yatağımda sırt üstü döndüm. Hasta olmak benim için hiç iyi olmazdı şu günlerde. Gözlerimi araladığımda odanın karanlık olduğunu fark ettim. İnleyip komodinime baktım. En azından bir bardak su vardı .Komodinimde ki su bardağına uzanıp tepeme diktim. Boğazım ancak bu kadar çok acıyabilirdi.
“Güzel,” diye mırıldandım. “Çok güzel ya !”
Yerime geri yattığımda kaburgalarım ağrıyordu. Birkaç dakika orada öylece uzandıktan sonra yavaşça ayağa kalktım .Işığı açmadan direk olarak merdivenlere yöneldim. Ev çok sessizdi ,bu tuhafıma gitmişti.
Mutfağa girdiğimde içerinin buz gibi olduğunu fark ettim. Gözlerim bir an açık pencereye kaydı. Küçük bir küfür ettikten sonra pencereye doğru yürümeye başladım. Bacaklarımın iç kısmı acıyordu. Bu havada kim ,hangi akılla pencere açardı ki?
Pencereyi kapattıktan sonra buzdolabına yöneldim. Karnım sanki günlerdir yemek yemiyormuşum gibi gurulduyordu. Buzdolabının içinden hazır Buritto ve Ranch sos çıkarttım. Kahve makinesine biraz kahve koyduktan sonra lavaboda yüzümü yıkayıp gözlerimde ki çapaklardan kurtuldum.
Burittoyu ısıttıktan sonra üzerine Ranch sos döktüm ve kahvemi de alarak salona geçtim. Yemeğimi yerken bir yandan da televizyonda ki eski zamanların katili olan Karındeşen Jack’in belgeselini izliyordum.
Telefonum cebimde titrediğinde ağzımda ki lokmayı yutup elimi pijamamın cebine attım.
Elena arıyor..
Ağzımı birkaç kez şapırdattıktan sonra telefonu açtım.
“Kış uykusuna falan mı yattın İriana?”
Gülümseyip Burittomdan bir ısırık daha aldım. Enfesti..
“Hayır ama ayı gibi acıktığım kesin. Her neyse sen neredesin?”
“Olivia beni kafeye davet etmişti. Seni de uyandırmaya çalıştım ama uyanmadın. Ben de vazgeçip tek başıma gittim.”
Küstah diye geçirdim içimden.
“Olivia?” dedim sorarcasına. Bu kızın ismi tanıdık geliyordu.
“Hani şu Adam’ı Cindy ile birlikte barda gören kız.” Biran biri midemi avcuyla sıkıyormuş gibi hissettim. Öfke içimde lav gibi yükselirken tek yapabildiğim televizyona dik dik bakmaktı.
“İriana?”
Cevap vermedim ve telefonu yüzüne kapattım.
Canın acımayacak, canın acımayacak, canın acımayacak.
Canım ateşe verilmiş gibi acıdı. Şu ana kadar biriktirdiğim bütün hayal kırıklıklarım üzerime yağmaya başlamış gibi hissediyordum. Sanki içim dışıma çıkmıştı. Adam ise bana yardım etmek yerine beni daha çok yaralıyordu.
Daha fazla dayanamadım ,dayanamazdım.
Gözyaşlarına boğuldum.

BlameHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin