Little Albert vakasını psikolojide etiğe verilen önemin artmasını sağlayan en önemli araştırmalardan biri olarak tanımlayabiliriz. Davranışçı psikolog James Watson, sahada yaptığı araştırmalarda insanın korkularının sonradan kazanıldığına dair bir gözlem yapınca, bu tezini araştırma laboratuvarına taşımaya karar verir. Sağlıklı bir bebek olan Albert’ı birçok psikolojik teste tabi tutar ve hiçbir korkusunun olmadığını gözlemler. Bunun üzerine Watson, etiğin tüm gerekliliklerinden yoksun araştırmasına başlar:
Albert’ta sonradan edinilmiş korkular yaratmak için, Albert’ın daha önce varlıklarında hiçbir korku duymadığı fare, tavşan ve köpek peluş bebeklerini, Albert’ın tam arkasında gürültüyle çalan bir ‘Gong!’ sesiyle birleştirir. (Bu bir klasik koşullandırma yöntemidir.)
Gong sesi ve oyuncak hayvan eşleşmeleri arttıkça, artık Albert peluş bebeklerin sadece varlığında bile korkudan ağlamaya, irkilmeye, titremeye başlar. Bu araştırma Albert’ın psikolojisi için son derece yıpratıcıdır. Minik bebek artık tek başına bırakıldığında bile hep tetik halindedir. Daha da kötüsü araştırmayı yapan psikologlar, Albert’ın ruh sağlığı için bir iyileştirme sürecine başlamazlar.
Medyada Little Albert deneyinin gerçek bir videosunu izleyebilirsiniz.