Gecenin karanlığında, ormanın derinliklerindeki o soğuk kulübeye iki tohum düştü. Kendilerine yazılmış olan kaderlerine kan ağladılar. Birbirlerinden ayrı düştüler, içlerinden biri yapayalnız kaldı. İki tohum serpildi, büyüdü. Biri el bebek gül bebek büyütülürken, diğeri elinde kanlarla büyüdü. Çocukluğundan beri gözlerinden süzülen kanlar kalbine damla damla aktı. Kalbindeki yangınları söndürmeye yetmediği gibi, daha da harlanmasına neden oldu. Kanları daima kalbinde sakladı, gördüğü hiçbir şeyi unutmadı. Kimse ulaşmasın diye güllerle çevreledi kalbini, yalnızlığa hapsetti. Beklediği gibi olmadı. Bir duvar niyetine ördüğü güllerin dikeni kalbine battı, kanattı. O kanlar zehir oldu, dolaştı damarlarında. Her geçen gün daha da kapıldı zehrin etkisine. Elindeki kan kurudu bir sonraki kan yeşerene kadar. Herkes onu terk etti, kendisi bile. Kalbini o karanlık ve soğuk, zehirli güllerle dolu odaya hapsetti. Karanlığın hüküm sürdüğü aklının ise tek istediği intikamdı. Aklının her yerine kazınmış intikam, daha hapsedilmiş kalbi ile girdiği savaşı bile bitirememişken; başkalarına savaş açacaktı. İntikamdan gözleri kararan bu kadın ya yanmış bedenini tekrar harlayıp küle çevirecekti ya da ateşi başkalarına cehennemi yaşatacaktı.
6 parts