son vapura yetişmek için yanından aceleci adımlarla geçen insanların aksine oldukça yavaş ilerliyordu. elinde can yücel'in bir şiir kitabı, sırtında yeşil parkası, boynuna astığı kırmızı atkısı ve ayağındaki postallarıyla onun devrimci bir genç olduğunu kilometrelerce öteden anlamak mümkündü. yavaş yavaş bindiği vapurun o biner binmez hareket etmesi bir olmuştu. içeride herkes kendisine oturacak bir yer ararken o buz gibi soğuk havaya inat dışarıda kalarak vapurun arka tarafına geçti ve oturdu. sert esen rüzgar kestane rengi saçlarını geriye dağıtırken gözlerini kıstı. parkasının cebinden sigarasını çıkardı. dudakları arasına kıstırıp bir kibrit yardımıyla yaktı. derin bir nefes çekti içine. zehirle doldurdu ciğerlerini. kitabını açtı ve birkaç dizeye göz gezdirdi. Bunca zaman bana anIatmaya çaIıştığını,kendimi buIduğumda anIadım. Herkesin mutIu oImak için başka bir yoIu varmış, Kendi yoIumu çizdiğimde anIadım.. Bir tek yaşanarak öğreniIirmiş hayat, okuyarak,dinIeyerek değiI.. BiIdikIerini bana neden anIatmadığını, anIadım.. Yüreğinde aşk oImadan geçen hergün kayıpmış, Aşk peşinden neden yaIınayak koştuğunu anIadım.. Acı doruğa uIaştığında gözyaşı geImezmiş gözIerden, Neden hiç ağIamadığını anIadım... son nefesini çektiği sigarasının izmaritini bu şiirin olduğu sayfaya bastırdı. kitabı kapatıp yanına koydu ve kalktı oturduğu yerden.
18 parts