Düşünsem bile böyle bir şeyin yaşanmayacağını sandığım garip bir andı. Zayn, annem, babam ve ben, bir masanın etrafına oturmuş bir halde kahvaltı yapıyorduk. Öylesine rahatsız edici bir sessizlik vardı ki, mideme ağrılar saplanmıştı.
Herkesi gözetliyordum aynı zamanda. Annem normal olsa da onu hala görmezden geldiği ortadaydı. Eskiden Zayn'i çok seven babam ise şimdi susuyor ve bazen de hoşnutsuz gözlerle ona bir bakış atıyordu. Zayn de çok rahatsızdı. Belli etmemeye çalışsa bile gergindi ve durmaksızın yumurtasıyla oynuyordu. Sonunda bu sessizliği bozmak için babama baktı ve "Nasıl gidiyor?" diye sordu.
Babam ona bakma ihtiyacı duymadan sadece "İyi." dedi ve kahvesini yudumladı.
Gözlerini kaçırıp başını onaylar anlamda salladı. "Güzel... Kahvaltı için teşekkürler Martha."
Annem öylesine omzunu silkti.
Bu gerginliği bozmak için araya girdim. "Bugün Los Angeles'a dönmeyi planlıyorum."
"Ya sen?" diye sordu annem ona. "Bu gece de burada kalmayı planlamıyorsundur sanırım?"
"Hayır, size daha fazla rahatsızlık vermek istemiyorum zaten."
Kimse tekrar konuşmadı. Nasıl da tuhaf. Bir zamanlar yine bu masada otururken kahkahalar asla eksik olmaz, babam onunla durmaksızın şakalaşır ve annem de onu patlayana kadar yemek yemeye zorlardı.
Bakışlarımız buluştuğunda gözlerini kaçıran o olmuştu. Hatta çatalını bırakıp "Hastaneye gitsem iyi olur." dedi ve ayağa kalktı.
Annem ve babam herhangi bir tepki vermeyince ben de ayağa kalkmıştım. "Seninle geleyim. Gitmeden önce Trisha'yı görmek istiyordum."
Annem ve babam birkaç gün daha kalmam için ısrar etse de gitmem gerektiğini biliyorlardı. Kapıya kadar bize eşlik ettiklerinde güneş gözlüğünü ve kapüşonunu takan Zayn kapının dışında beklemişti. Bense annem ve babama sıkıca sarılarak onlarla vedalaşmıştım.
Hiç konuşmadan, bir taksi ile hastaneye gittik. Kızlar ve Yaser çoktan oradaydı. Zayn bir köşede sessizce otururken -sadece Safaa ile biraz konuşmuşlardı- onlarla sohbet ettim. Ve yaklaşık bir saat sonra Trisha normal bir odaya alındı. Gözleri açıktı. Hepimiz oradaydık fakat sadece oğlunu gördüğünde öylesine mutlu olmuştu ki, onu yanına çağırdığında dikkatli bir şekilde birbirlerine sıkıca sarılmışlardı. Beni gördüğü için de şaşkındı aynı zamanda. Muhtemelen oğluyla aynı odada olduğum içindi... Ama yine de içeride samimi bir ortam vardı. Kızlar her ne kadar onunla pek ilgili olmasa da anneleri için gergin bir ortam yaratmak istemiyorlardı.
Uzunca bir sürenin sonunda telefonum çaldı ve ekranda Aria'nın adını gördüm. Odadan çıkarak aramasını cevapladığımda "Neredesin tanrı aşkına?" diye söylenmişti. "Yarım saat önce yapman gereken bir röportaj vardı Eva."
Gözlerimi devirdim. "Ailevi bir mesele olduğunu söylemiştim. Ayrıca o aptal YouTuber'ı kaçırdığım için çok mutluyum."
Jake Paul... Hayatımdaki dakikaları benden çalamamıştı.
"Haklısın ama yine de bunu yapmalıydık. Her neyse, senin yerine River onunla ilgilendi zaten... Ne zaman geleceksin?"
"Bugün döneceğim."
O sırada odadan çıkan Zayn, tekrar güneş gözlüğünü takmış bir şekilde karşımda durmuştu.
"Güzel, Noe artık sık izinlerinden hoşlanmamaya başlamıştı. Bir süre yalakalık yapman iyi olacak."
"Yarın halledeceğim. Kapatsam iyi-"
"Bekle sana sormam gereken bir şey var."
Bıkkın bir nefes bırakarak söyleyeceği şeyi bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
persona • zm
FanficSev beni. Çünkü aşk yok ve ben elimden gelen her şeyi denedim. -Jonathan Safran Foer 25920