bölüm:2 "gerçekler"

809 104 75
                                    

Merhabalar saygı değer okuyucularım geçen bölüm ana karakterimiz olan aliceyi atmıştım ama bazı kişiler bu karakterin çok uygun olmadığını söylemişti sizce hangisi olmalı. Birde cuma günü atamamın sebebi arkadaşlar ben bundan başka üç kitap yazıyorum o yüzden bu kitabı pek yazma fırsatım olmuyor üstüne birde dersler girince tam beyin fonksiyonlarım karışmış durumda o yüzden hepinizden üzür diliyor sizleri bölüme bırakıyorum iyi geceler...

"Gerçekleri güneşe benzetirler doğrudur, gözlerimizi yakarlar korkusu ile çok defa bakamayız."

(Cenap Şehabeddin)

Şaşkın ve o kadarda korkmuş şekilde etrafı süzüyordum. Hayal miydi yoksa bu gördüklerim bir çeşit şaka mıydı? ben şuan cehennemdeydim. insan düşününce bile ürküyorken ben şuan o anı yaşıyordum. Yavasça üstümdeki tozlerı silkeyerek ayağa kalktım. Heryer karanlıktan ibaretti sonsuz bir kuytu gibiydi...

Yavaş bir şekilde etrafta donlanırken görüş açımda tek bir canlılık belirtisi yoktu. Oflayarak burdan nasıl kurtulabilirim diye düşündüm en önemlisi ise benim nasıl buraya geldiğimdi ve ben neden korkudan burdan kaçmıyordum sanki burda yıllarca yaşıyor sanki ruhum buraya kendini ait görmüş gibi...
Bu beni çok tuhaf hisettiriyordu ama en çokta bu durumum beni korkutuyordu...

Bir anda önümde beliren korkunç bir varlıkla dudaklarımdan ufak çaplı bir çığlık koptu bir iki adım gerileyerek korkunç varlığa baktım. Kendisi gibi korkunç sesiyle konuşunca yutkundum."sen insanoğlu burda ne işin var senin" anlımda akan soğuk terlerle birlikte boğazımı temizleyerek,"bilmiyorum" diyebildim sadece. Olmayan gözlerinin üstünde olan kırmızı kaşları çatılarak nerden çıkardığını bilmediğim kılıcı bana çekti."ne demek bilmiyorum seni pis insan.düşman mısın yoksa sen." Başımı hızla iki yana sallayarak kollarımı havaya kaldırarak ona dur işareti yaptım. "Bak gerçekten benim neden burda olduğumun hakkında hiç fikrim yok. Ne olur bana yardım edin " sinirli yüzü daha gergin bir hal alarak tam bana kılıcı vuracakken gür ve haşin sesin nerdeyse bütün cehennemi sarsacak şekilde "o kılıcı yerine koy zebanniyûm." Diye sert bir ses gelince İsmi gibi kendide zebaniye benzeyen varlık kılıcı indirince Kafamı çevirdiğimde bir adam görmemle şaşkın oldum bu adamında benim gibi cehennemde ne işi vardı ki Emrivaki bir şekilde söylenen şeyle zebanniyûm başını hemen yere eğer "emredersiniz lordum" diyerek yanımızdan uzaklaşınca adam yanıma yaklaşmaya başladı.

Heybetli ve bir o kadarda keskin yüze sahip olan adam dibimde durunca elimde olmadan bu adamdan gözlerimi kaçırdım.çenemden tutarak başımı tam yüzümüzü sabitleyecek bir şekilde tutmasıyla nedensizce içimde bir bir özlem ve heyecan belirdi."daha hiçbirşeyden haberin yok değil mi alice?" Kaşlarımı anlamadığımı belli edecesine çatarak"benim burda ne işim var"sadece diyebildim. Bunu dememle karşımdaki adam arkasını dönerek"burası senin yuvan alice.sende benim..."diyerek kısa bir an bir duraksama yaşadı.başını yeniden bana çevirerek"sende benim kızımsın." Bunu demesiyle sinirlenerek öfkeli bir şekilde konuşmaya başladım."bu bir yalan benim anne ve babam dayanna ve thomas parker ve bende alice parker. Bu sadece senin bir yalanın" o ise sakinliğini koruyarak "sence ben neden yalan söyleyeyim ki bunun için benim çıkarım ne olabilir ki." Dediği şeyle hala beynim yalan desede kalbim avazı çıktığı kadar doğru diyordu ve ben bir ikilemde kalmıştım. Bunun yanı sıra bu yaşıma kadar yalanlarla büyümem fikri benim kalbimi acıtmıştı. Son ümit dolu çıkan sesimle "sana neden güveneyim ki ." Adamın sonunda sabrı taşmış olmalı ki sert sesiyle "sanırım ne yaparsam yapayım bana inanmayacaksın alice üzgünüm ama bunları sana göstermeliyim." Diyerek gözlerini kapatarak birşeyler fısıldamaya başlamıştı. Bir anda elinde beliren kitapla irkilerek bir iki adım geriledim. Sesini duymamla yeniden yüzümü ona çevirdim "yanıma gel!" Az önce ki zabanniyûmla konuştuğu bir ses tonuyla konuşmasıyla titrek adımlarla yaklaştım ona...

Elindeki fotoğraf albümüne benzeyen şeyin bir anda sayfaları dönmeye başladı. Şaşkınlık nidalarım dilimden dökülerek albümün için benim üç yaşımdaki halimle bu adamın birlikte bulunduğumuz fotoğraflarımıza şaşkın bir şekilde baktım. " Ama bu nasıl olur. Neden ben böyle birşey hatırlamıyorum peki." Adam şefkatli gözlerle bana bakarak,"çünkü sen daha üç yaşındayken senin hafızanı sildik kızım. Hemde bir daha yerine gelemyecek bir şekilde." Gözlerim dolmuş bir şekilde "yani ben. Ben." Adam başını sallayarak "evet sen benim kızımsın sen bu cehennemin tek ışık parçası olan güneşimsin."

Bazen gerçekleri bilmek gerçekleri bilememekten
daha ağırdır.ben yıllarca ailem bildiğim hayinlerle birlikte oldum onları ailem gibi gördüm aldatmış kandırmışlardı beni hemde tek bir yalanla en acı bir şekilde...yüreğimde olan kırgınlıklar hiç bitmeyecek türdendi bazen derdim iyiki de benim böyle bir ailem ve böyle bir hayatım olmuş ama şimdi anlıyordum ki sadece bu olanlar hayatın bana göstermiş olduğu pembe bir rüyaymış! Asıl hayat yüzünü daha yeni bana gösteriyordu.hüsranlarım ve zevallerim o kadar fazlaydı ki şimdi herşeyi biliyordum insafı ve acıması yoktu bu kaderin. Bu onlarlar beni bir mum misali yakıyordu her an ... Şimdi ne olacaktı sevinerek bu karşımda durduğum kötülükler prensine koşarak sarılacak onu babam olarak kabulenecek miydim yoksa herşeyi inkâr etmye devam mı edecektim?..

Merhabalar canlar yukardaki notumu okumuşsunuzdur umarım hangi kararkter olsun sizce bu hikayeye hangi karakteri yakıştırıyorsunuz düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim...(◍•ᴗ•◍)❤

ḦÄĎỆṨÏ̇Ń ḲÏẒÏ /WATTY 2020-21 -ARA VERİLDİ-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin