Kenneth ikinci kez alnında toplanan teri silmişti.
Kafeye giden otobüsü kaçırmamak adına yaklaşık beş dakikadır durmadan koşuyordu.
Ve buna rağmen otobüsü kaçırmıştı.
Son konuşmalarının üzerinden iki hafta geçmişti ve bu tamamen kötüye işaretti. Ashley onun hayatında bir başkasını olduğunu ve sadık olmadığını düşünüyordu. Fakat her ne kadar klişe seslense de Kennet'in ondan başkasını gözü görmüyordu.
İki hafta içinde Ashley tamamen ondan kaçmaya çalışmış ve bu işte kesinlikle başarılı olmuştu. Nasıl oluyorsa kafeye gittiği zaman Ashley çoktan ortadan kaybolmuş oluyordu.
Nael neler olduğunu öğrenmişti sonunda. Kenneth ilk haftalarda durumu ona açıklamaya çalışsa da dinlememiş ve siparişini siyah çayla değiştirmişti.
Kenneth siyah çaydan nefret ediyordu.
Fakat ikinci hafta Kenneth durumu ona izah etmeyi başarmış ve yanlış anlaşılmadan başka bir şey olmadığını anlatabilmişti. Ashley'i gören sadece Nael olduğu için yardım etmeye çalışıyordu.
Kenneth'in son dört günü yoğun olduğu için planını Cumartesi gününe ertelemek zorunda kalmıştı. Şimdi istediğini yapmakta özgürdü işte.
Planı erkenden kafeye gitmekti ama çok geç uyanmıştı. Nael onu uyararak Ashley'in neredeyse kafeden çıktığını söylemişti.
Bu yüzden Kenneth çılgınlar gibi koşarak otobüsü yakalamaya çalışmıştı ama başarısız olmuştu. Kendisine lanetler yağdırarak telefonuna baktı. Ash'in hala kafede olduğunu söyleyen mesaj almıştı Nael'den. Hiç düşünmeden bütün hızıyla diğer yoldan koşarak kafeye ulaşmaya çalıştı. Keskin bir dönüş yapınca az kalsın hamile bir kadına çarpacaktı, kadın onun arkasından bağırınca geriye dönerek özür diledi.
Koşunun üçüncü dakikasının ardından telefonu titremeye başladı, Nael arıyordu.
"Hangi cehennemdesin?" Nael kısık sesle telefonda bağırınca Kenneth etrafına bakarak yutkundu.
"Yaklaştım." Diyerek tekrardan bir dönüş yaparak birinin bahçesine girdi. Az kalsın düşüyordu ki son anda toparlandı fakat bahçedeki köpek öfkeli şekilde havlamaya başladı.
"Ne kadar yakındasın?" Nael gözlerini devirdi, "Köpek mi havladı?"
"Sakin ol oğlum, sakin ol." Kennet çılgınca köpeğe el sallayınca tekrardan havlamaya başladı. "Hay ben böyle işe!"
"Kenneth, ne yapıyorsun orada?" Nael ona soru sorunca Kenneth kafasının içinden bir ses olarak algılamıştı onun sesini.
"Koşuyorum!" Bahçenin diğer kapısının üzerinden atlayarak köpeği arkasında bırakmıştı. Derin bir nefes alarak tekrar bir dönüş yaptı.
"Koşuyor musun?"
"Evet." Sola döndü.
"En kısa sürede gelsen iyi edersin yoksa biber gazını gözüme sıkacak, geri zekalı—"
Kapı aniden açılınca kafedeki herkes bütün işini bırakıp kapıdaki kişiye odaklandı. Kenneth tamamen nefessiz ve cehennemden çıkmış gibi terli halde "buradayım!" dedi.
Nael telefonu indirdiği sırada Ashley kaşlarını çattı fakat onu görünce kalbinin hızlanmadığını söylerse yalan söylemiş olurdu. Elinde sıcak çikolataya benzeyen içecek tutuyordu bardakta, diğer elindeyse dizüstü bilgisayarı vardı.
"Woho," Kenneth derin bir nefes aldı, "Bu şimdiye kadar koştuğum en uzun ve en hızlı koşuydu, ciddiyim." Ellerini dizlerine yaslayarak nefesini düzene sokmaya çalışıyordu, "Daha fazla egzersiz yapmam gerekiyor, bu kadar uzun yolu koşmak öldürecekti beni neredeyse, ayrıca bir köpek tarafından ısırılmak üzereydim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve&Kediler| Türkçe ✓
Humor•Tamamlandı• Bütün hakları @taledust 'a aittir. "Coffee and cats" kitabının çevirisidir. • Yarı Texting • "Ashley kahveden nefret etmesine rağmen kahve dükkanında çalışıyor. Dükkanın yeni müşteresi Kenneth ise kahve bağımlısıdır fakat Ashley'in sev...