57

23 1 0
                                    

Kenneth yüzündeki kocaman tebessümle kafeye dahil oldu ve gözleri tanıdık kahve renkli saçları olan kızı arasa da bulduğu sadece Nael'di.

Hala gülümsüyordu, Nael onu görünce dostça tebessüm ederek el salladı. "O burada mı?" diye sordu Kenneth.

Nael kafasını olumlu anlamda salladı, "Arka tarafta."

Kenneth memnun bir şekilde kasanın yanındaki sandalyeye oturdu. Çantasını açarak not defterini çıkardı ve zaman öldürmek için kalan son ödevini bitirmeye koyuldu. Fakat nasıl olduysa kendisini tanıdık, büyük ve meraklı gözleri çizerken bulmuştu. Onun gözlerini çizmeye başlamıştı. O büyük mavi gözler onlarda kaybolmasını sağlıyordu.

Çizimini bitirmek üzereyken birisi omzuna dokundu ve kafasını kaldırıp bakarken gitmeye dünden razı olan Nael ona, "Kalıyor musun?" diye sordu.

"Aynen, ödevimi bitirmek istiyorum."

"Ödevini mi bitirmek istiyorsun yoksa meslektaşımı mı kontrol ediyorsun?" Nael ona gözlerini kısınca Kenneth sırıttı.

"Her ikisi...?"

"Bilmeliydim zaten," kafasını sallayarak güldü," Gitmem lazım, görüşürüz."

Kenneth onaylayarak tekrardan resim defterine baktı ve memnun olmuş şekilde gülümsedi. Tam da çantasından renkli kalemlerini çıkaracaktı ki asık suratla arka kapıdan çıkan Ashley'i görünce duraksadı. Suratındaki solgunluk Kenneth'i endişelendirmişti, onun dikkatini çekmek için boğazını temizlese de bir şey olmadı çünkü Ash kendisinde sıcak çikolata hazırlamakla meşguldü.

Tekrar boğazını temizledi fakat bu sefer de içeceğini içiyordu. Azimle dikkati üzerine çekmek için bütün gücüyle son kez boğazını temizlediğinde nihayet Ashley'in bakışları onu buldu, kızgınlıkla içini çekerek sonunda konuştu.

"Ölüyor musun yoksa başka bir şey mi?"

Onun dikkatini çektiği için aşırı mutlu olan Kenneth gülümseyerek anında cevap verdi, "Galiba, çünkü tam karşımda bir melek oturuyor."

Ashley homurdanarak dudağını ısırdı. "Aynen, kesin öyledir."

"Doğru söylüyorum."

"Tamam, her neyse." Diye mırıldandı. "Başka bir şey için yardım lazım mı?"

"Pek değil aslında," duraksadı, "Bekle, aslında burada kalarak bana eşlik edebilirsin."

"Ne? Hayır! İşime devam etmek istiyorum, çok teşekkürler."

"Ama etrafta kimse yok." Eliyle boş  mekanı işaret etti. Ash içini çekerek çevreyi izledi ve haklı olduğunu gördü. Homurdanarak sandalye aldı ve karşısında oturdu.

"Yüzündeki şu muzip ifadeyi silsen iyi edersin."

"Tamam, tamam." Kenneth teslim oluyormuş gibi ellerini havaya kaldırdı. Araya çöken sessizliğin ardından Ashley kafasını kaldırdığında Kenneth'in onu izlediğini gördü.

"Ne?" Diye sordu kafası karışmış şekilde.

"Hiçbir şey, sadece umm..." Kafasını kaşıdı,

"Ne?" diye sordu Ash içkisini yudumlarken.

"Ben sadece," cümlesinin devamını getirmeden tekrar duraksadı onu sinir ederek. "Seninle konuşmayı özlemişim, yüz yüze." Cümlesini bitirir bitirmez Ashley kontrol edilemez derecede öksürmeye başladı.

Zihnini kaybetmiş gibi hissediyordu, ya da patlayacakmış gibi. Kenneth'i her gördüğünde kalbi fazlasıyla hızlı atıyordu, onun karşısında oturup sakin kalmaya çalışmak çılgın bir meydan okumaya benziyordu ve gelmiş onu özlediğini söylüyordu öyle mi? Az kalsın kafayı yiyecekti!

"Wao, iyi misin?" Diye sordu sırtına vurarak.

"Bir şeyim yok." Öksürüklerin arasında konuşmaya çalıştı.

"Pekala..." Kenneth arkasına yaslanarak onun duymayacağı şekilde mırıldanmaya başladı. Parmaklarıyla ritim tutarken nihayet konuşmak için boğazını temizledi. "Yani..."

Ash onun dudaklarının hareket ettiğini görüyordu, kesinlikle onunla konuşmaya çalışıyordu fakat ne dediğini duymuyordu bile, ".. Ashley?"

"Hah?" İsmini duyunca rüyadan uyanır gibi oldu ve kalbi mümkünmüş gibi daha da hızlı atmaya başladı.

"Tam da şeyi soruyordum-"

Ashley artık yapamıyordu. Aniden oturduğu sandalyeden ayağa fırlayınca az kalsın arkaya doğru savrulacaktı, "özür dilerim,"

"Ne?" Kenneth olup bitenden habersiz halde soru sormaya başladı. "Yanlış olan ne?"

"Yapamıyorum!" dedi arkasını dönüp giderken.

"Neyi yapamıyorsun?" Kenneth onu takip ediyordu artık, üzerinde 'personel harici yasaktır' yazılı kapıyı ittirerek içeri girdi. "Ashley, konuş benimle."

"Yapamam!" Ash kesinlikle ondan kaçmaya çalışıyordu, kafenin arkasına geçti fakat Kenneth onu takip ediyordu.

"Yapamam da ne demek oluyor, anlamıyorum--Ashley benden uzak durmayı kes artık."

"Senin yanında olamam, tamam mı?!" Kendisini geri çekti bileğinde onun elini hissedince. "Yapamam!"

"Sebep?"

"Çünkü sana bakmak beni öldürüyor. Beni savunmasız ve zayıf yapıyor, düşünmeden hareket ediyorum." Duraksadı, "sevmek istiyorum, hissetmek istiyorum ve sonra sen ve o kız... yapamam işte."

"O kız derken? Kimden bahsediyorsun?" Ona ulaşmaya çalışıyordu. "Ashley lütfen anla-"

"Bana ulaşmayı kes artık! Görmüyor musun senden uzak kalmanın benim için ne kadar zor olduğunu?"

Tekrardan kendisini geri çekti, kesinlikle ona yardımcı olmuyordu.

"Senin sevgilin var tanrı aşkında! Her zaman çağırdığın barbi tarzında kızlardan değilim ben!"

Küçük bir ışık parladı Kennet'in gözlerinde, şimdi sebebini anlamıştı işte. Neden araya mesafe koyduğunu, neden bu şekilde davrandığını, neden önüne duvarlar ördüğünü. Sebebi eski sevgilisiydi. Bilmeliydi, en başından anlamalıydı.

"Ashley, bebeğim lütfen sakin ol. Sadece-"

"Tanrım, şimdi bana bebeğim diye mi sesleniyorsun?! Ve sakin kalmamı istiyorsun öyle mi? Daha ne kadar aptal olduğumu düşünüyorsun?"

"Ashley lütfen, açıklayabilirim. Sana ne dediyse yemin ederim doğru değil. Lütfen."

Ashley artık yapamıyordu. Daha fazla onun yüzünü görmeye takati yoktu. Yaptığı bu şey ona kendisinden nefret ettiriyordu, "Git buradan."

"Hayır, lütfen. Ashly eğer dinle-"

"Git lütfen." Dedi tekrardan, elinden geldiği kadar duygularını gizlemeye çalışıyordu. Kenneth ise mahvolmuş durumdaydı. Onun için savaşıyordu fakat Ashley meseleyi zorlaştırıyordu çünkü onu dinlemek istemiyordu. Ashley bunu istese de yapamıyordu. Tekrardan kalbinin kırılmasını istemiyordu.

Kenneth hayal kırıklığıyla omuzlarını düşürdü. "Ashley, lütfen ben-"

"Hoşça kal Kenneth." Kenneth iç çekerek ondan uzaklaştı. Bu ondan ikinci uzaklaşmasıydı ve hala da acıtıyordu. Ondan uzak kalmak istemiyordu. Ona yakın olmak istiyordu. Ash ise onu sonsuza dek öpmek istese de yapamıyordu.

Yavaşça yere oturarak dizlerine sarıldı. Kalbinin kırıldığını hissediyordu, yeniden. Öfkeyle burnundan soluduğu zaman kendisine gülmeye başladı, hiç çıkmadığı birisi ikinci kez kalbini kırmayı başarmıştı. Hatta ne tür ilişkide olduklarını bile bilmiyordu. Yine de canı yanıyordu.

Ona sahip olmasa da sorun yoktu, en azından kendisini böyle teselli edebiliyordu.

Fakat bu onun umut etmediği anlamına da gelmiyordu. Ona sahip olmayı arzulamak her ne kadar imkansız olsa da elinden başka bir şey gelmiyordu.

Kenneth onun imkansızıydı, her zaman olmasını arzu ettiği.

---

love ghaevia and perfect

Kahve&Kediler| Türkçe ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin