50

18 1 0
                                    

Ashley, ciğerlerindeki bütün havayı kullanarak son ses şarkı söyleyen arkadaşı Zack'i izlerken eğleniyordu. Arkadaşını seviyordu fakat Zack kendi iyiliği için şarkı söylememeliydi.  Ellerini saçlarına daldırarak kendisine göz kırpınca Ashley gülümsedi.

Zack şarkı söylemeyi bitirince kalabalıktan 'Şükürler olsun' söylendiğini duyduğuna yemin edebilirdi hatta bir çocuk ona doğru 'sen şarkı söyleyemiyorsun!' diye bağırarak dikkatini çekmişti.

"Nasıldım?" Diye sorarak yanındaki sandalyeye oturdu.

Ashely oreolu cheesecake'inden bir ısırık alarak gülümsedi. "Her zaman olduğu gibi iyiydin, Gordon."

Çocuk kaşlarını çattı. "Bundan vazgeçmeyeceksin, değil mi?"

"Hayır," dedi r harfinin üzerine bastırarak onun üzgün suratına doğru gülerken. Ona Gordon diye sesleniyordu çünkü üç ay önce bara gittikleri zaman Zack ismini unutacak kadar sarhoş olmuştu ve kendisine Ramsay Gordon diye seslenilmesine karar vermişti. Bu da o zamandan sonra kendisine yapışıp kalmıştı.

"İçkiliydim." Diye mızmızlandı, "Bunu yapamazsın."

"Evet, yapabilirim." Dedi Ashley kollarını göğsünde birleştirerek. Zack inatla tartışmayı sürdürüyordu onu vazgeçirmek adına fakat Ashley kendisiyle dalga geçmeye devam ettiğinde sonunda vazgeçti.

"Ne var biliyor musun? Artık seninle konuşmuyorum."

"Aynen, gerçek olgun Zack. Tekrardan hatırlatayım, aramızda daha büyük olan kim?" Ashley onunla dalga geçmeye devam etti.

"İyi," dedi Zack ardından ve Ashley sırıttı. Ama konuşmayı sürdürüyordu, kendisini bu şekilde çağırmasına devam etmemeli olduğunu hatta başka bir sürü şey de söyledi, bu sırada Ashley'in gözü dış kapıya takıldı. Tanıdık siyah saçlı çocuğu görünce gülümsemesi soldu.

Burada ne halt ediyor?

Zack konuşmasını durdurarak aniden sessizliğe bürünen Ash'in baktığı yere çevirince bakışlarını kim için duraksadığını anladı. "Bu o mu?"

"Gitmeliyim," diyerek ayağa kalktı bakışları kesişince. Hızlıca cüzdanını alarak çıkışa doğru ilerleyince o da kendisini takip etti tabii ki de.

İşte, buradaydılar. Ash elinden geldiği kadar ondan uzak durmaya çalışıyordu. Ve Kenneth, umutsuzca ona ulaşmaya çalışıyordu.

"Ashley," dedi.

"Ashley." Bu sefer adımlarını hızlandırdı.

"Ashley!" Görmezden gel, görmezden gel, görmezden gel.

"Kahretsin, Ashley." Nazikçe onun bileğinden yakaladı. "Durmalısın."

"Bırak beni."

"Hayır," dedi onu kendisine çekerek göğsüne çarpmasına sağlarken. "Gitmene izin veremem."

Bakışlarını yukarı çıkardı ve gözleri birleşince kendisini hızla geri çekti. "Senin sorunun ne?"

"Ne?"

"Uzak dur benden, burada ne arıyorsun ayrıca?"

"Mezuniyet balona gideceğimizi düşünmüştüm." Kenneth şaşırdı.

Ashley sessizce güldü ve kafasını salladı. "Tanrım, nesin sen böyle?"

"Her şey yolunda mı?"

"Mükemmel, her şey çok mükemmel." İçini çekti. "Burada olmamalısın."

"Ya nerede olmalıyım?"

"Burada değil, benimle değil." Kenneth kaşlarını çattı, ne demek istemişti ki? Onunla olmak istemiyor muydu?

"Ashley ben--"

"Ashley." Başka bir ses duyulunca ikisi de arkalarını döndüler ve kapının önünde durmuş mavi saçlı çocuğun  meraklı gözlerle onlara baktığını gördüler. Ash, Kenneth ardından da mavi saçlı çocuğa baktı ve gitmesi ya da kalması hakkında karar vermeye çalıştı. Fakat birkaç saniye sonra nihayet derin bir nefes aldı.

"Lütfen git." Dedi. Kenneth kafasını salladı, bunu bilmeliydi. Ash yavaşça arkasını dönerek mavi saçlı çocukla birlikte tekrar kafeye geri döndüler.

Böyle olacağını bilmeliydi işte.

---

Love ghaevia and perfect

Finale son 8 bölüm.

Kahve&Kediler| Türkçe ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin