"sıfır bir değer değildir. bir sayı bile degildir. ancak başka bir sayının yanına gelince değer yaratır, tıpkı sevda gibi. sevdanın da tek başına değeri yok. ille de biri olmalı. sıfır ne kadar çoksa sayı o kadar çoğalır. sevda ne kadar çoksa insan o kadar çoğalır, büyür.
Biri dese ki, "sevdamı al, kendine ekle, bir ömür ile çarp, sonra sonsuza eşitle".
"Yine değeri sıfır mı olur senin için?"☆☆☆☆☆☆☆☆
Tam bir hafta olmuştu.
Blaise Zabini,Ron Weasley'in aşkını red etmiş ve o sıradan hayatına geri dönmüştü. Weasley,gerçekten dediğini yapmıştı.
Blaise,bir haftadır onu neredeyse hiç görmemişti.Turuncu saçlı genç,dersler dışında hiç bir yerde karşısına çıkmıyordu. Blaise,onu yemek masasında dahi görmüyordu. Ya ondan önce inip yemeğini yiyordu,ya da hiç inmiyordu.
Bu durumun onu memnun etmesi gerekiyordu,sonuçta istediği olmuştu. Ama yine de kendini rahatsız hissetmekten alıkoyamıyordu.Yanlış anlamayın,Ron'u reddettiği için rahatsız değildi. Olması gereken buydu,hem zaten Weasley'e karşı romantik hislerde beslemiyordu. Blaise'i rahatsız eden şey,birinin hayatının akışını değiştirmiş olmaktı.
Herkes bilirdi,Ron Weasley yemeklere âşıktı. Ama şimdi neredeyse yemek yemeyi bırakmıştı.Bugün Astronomi ödevinin teslim günüydü. Blaise,ödevi tıpkı dediği gibi tek başına bitirmişti. Bu onun için sorun değildi,ödev yapmak ile hiç bir zaman sıkıntısı olmamıştı.
Astronomi sınıfında her zaman ki yerini aldı. Yanında duran Draco'nun durgun hali dikkatini çekmişti. Sarışın genç,son zamanlarda hep böyleydi. Bir sıkıntısı olduğu belliydi.Ama ne zaman Pansy ve Blaise ne olduğunu sorsa,cevap vermekten kaçmıştı. Siyahi genç,her daim zeki olmakla övünürdü ama arkadaşının neyi olduğunu anlamaya zekası yetmiyordu.
"İyi misin?"Diye sorduğunda,aynı cevabı alacağını biliyordu.
"İyiyim,"dedi Draco. İyi olduğunu söylemiş olsa da,ne Blaise buna inanmıştı. Ne de Draco,gerçekte neler hissettiği söylemişti. Ama Gryffindor öğrencilerinin gelmeye başlaması ile,ikiside kendi dünyalarına çekildiler.
Blaise,tüm dikkatini sınıfa giren Gryffindor öğrencilerine vermişti. Biraz sonra görmeyi umduğu turuncu kafayı gördüğünde,şimdi bakışları tek bir kişinin üzerindeydi. Ron Weasley,yanında arkadaşları ile sınıfa girmişti. Siyahi gencin gözleri eğer kendini yanıltmıyorsa,Weasley kilo vermişti.
Yüzü her zaman olduğundan daha beyazdı. Blaise'in benzerini kimsede görmediği mavi gözleri bomboş bakıyordu çevresine. Hemen yanında duran Granger,onu kolundan tutup yönlendirmese sınıfa bile girmeyecek gibiydi. Blaise,işte ilk kez o an suçluluk hissiyle kavruldu.
Ron,tıpkı Blaise'in ondan istediğini yapıyordu. Bir haftadır dersler dışında odasında çıkmamıştı. Hoş,Ron'a kalsa dersler için de çıkmazdı,ama Hermione Granger'ın arkadaşı iseniz bu pek de mümkün değildi. Yemek yemek için ortak salona inmiyordu.Kreacher,yemesi için bir şeyler getirse de,turuncu saçlı genç kendini yemek yiyecek kadar iştahlı hissetmiyordu. Yine de Hermione ve Harry'nin zoru ile,bir kaç şey atıştırıyordu.
Blaise ile aralarında geçenleri arkadaşlarına anlatmıştı. Plandan artık vazgeçtiğini ve Blaise Zabini'nin onu sevmekten çok uzak olduğunu söylemişti. Gençler,bu duruma üzülmüş olsalarda sonrasında Ron'u neşelendirmek için ellerinden geleni yapmışlardı. Pek başarılı olduklarını söyleyemeyeceğim,çünkü Ron bir daha asla mutlu olamayacakmış gibi hissediyordu.