Tesadüf seni karşıma çıkarmasaydı,yine aynı şekilde,fakat her şeyden habersiz,yaşayıp gidecektim. Sen bana,dünyada başka türlü bir hayatında mevcut olduğunu,benim de bir ruhum olduğunu öğrettin....
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Hogwarst Cadılık ve Büyücülük okulunun en sevilen ve muhtemel en çok beklenilen zamanıydı noel. Hogwarst koridorları her bir binanın rengini taşıyan süslerle bezenirdi. Ökse otları kurbanlarını yakalamak için pusuda bekler,tablolarda ki insanlar telaşla koşuşurdu.
Ron Weasley şüphesiz noel zamanını en çok seven kişilerden biriydi. Çeşit çeşit yemekleri ve en sevdiği tatlıları istediği kadar yiyebilirdi çünkü,aldığı hediyelerde cabasıydı. Ama bu yıl çok daha başka bir mutluluk hissediyordu. Hani şu mutluluktan uçmak deyimi var ya,hah işte onu dibine kadar yaşıyordu. Sonunda istediği olmuş,Zabini denen zebani kılıklı tarafından farkedilmişti.O gün, Blaise onu öptükten sonra,bir süre daha Astronomi kulesinde kalmışlardı. Çok fazla konuşmamışlardı,zaten gerek de duymuyorlardı. Birbirlerinin gözlerinden taşan hislerin ikisi de farkındaydı.Sonra Blaise ona yatakhanesine kadar eşlik etmişti. Bu Gryffindor ortak salonunda kısa süreli bir şok etkisi yaratsada,iki gençte bunu umursamayacak kadar mutlu ve rahatlamış hissediyordu.
Aralarında ki karmaşık olay,nihayet çözülmeye başlamıştı. Elbette daha yolun çok başıydı, daha yürüyecek yolları vardı.Ama Ron,o yanında olduğu sürece ne kadar yürüyeceğini umursamazdı. Yeter ki Blaise Zabini hep ona böyle baksındı.Hogwarst'ın her yerini saran heyecan,Gryffindor ortak salonunu da çoktan sarmıştı. Herkes akşam ki balo için hazırlanmaya çalışıyor,birbirlerine ne giymeleri gerektiğini soruyordu. Hermione elinde tuttuğu iki elbiseyi,neredeyse iki gencin gözüne sokmuştu.
"Hangisi sizce?"
Ron,model olarak birbirine benzeyen açık pembe ve kırmızı elbise arasında dolaştırdı bakışlarını. Hayır birini giyip gitseydi işte,ne farkediyordu ki sanki.
"Kırmızı güzel ama pembe de güzel."
Hermione gözlerini devirmekten alıkoyamadı kendini. Tam iki saattir ortak salonda ki herkese fikrini sormuştu. Ama aldığı cevaplar,turuncu kafalı arkadaşınınkin den çok da farklı değildi. Belki de Ravenclaw binasına gidip Luna ve Ginny'yi bulmalıydı. Ginny hazırlanmak için Luna'nın yanına gitmişti.Çünkü iki kız baloya gidecek birilerini aramaya uğraşamayacaklarını söyleyip,birlikte gitmeye karar vermişti.
"Çok yardımcı oldunuz!"
Ron,sinirle saçlarını savurup giden arkadaşına anlamayan gözlerle baktı. Kızlar cidden çok garipti,onu sinirlendirecek ne yapmıştı ki?
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Hermione Granger heyecandan ölecekmiş gibi hissediyordu.Elbisesini son bir kez daha düzeltti kapıdan çıkmadan önce. Kapının hemen önünde kendisini bekleyen kız,ne zaman aklına gelse böyle eli ayağı birbirine dolanıyordu. Hermione hiçbir zaman, birilerinin hakkında ne düşündüğünü önemsememişti. Olduğu gibi görünmeye çalışmış,başkaları için iyi ya da güzel görünme arzusu hissetmemişti. Ama ilk kez biri tarafından beğenilmeyi arzuluyordu.Üstelik bu kişi yıllarca düşmanım dediği,Slytherin prensesinden başkası değildi.
Yüzüne kondurduğu gülümseme ile,şişman hanım tarafından açılan kapıdan çıktı. Pansy Parkinson sırtını duvara yaslamış,ayağı ile hafif bir ritim tutmuştu. Üzerinde siyah,omuzları tül kısa bir elbise vardı. Güzel dudaklarını süsleyen parlak kırmızı ruju ve asla eksik olmayan Slytherin yeşili ojeleri. Kimse Hermione'yi ona böyle tutulduğu için suçlayamazdı, çünkü Pansy Parkinson her zaman ki gibi çok güzeldi.