1. BÖLÜM - PİKNİK

46 9 1
                                    





🎵 Chromatics - Cherry

Oy verip yorumlarınızı belirtirseniz çok sevinirim. Keyifli okumalar!


SÜVEYDA


Arkama bir bakış atmamla ıslak yere kapaklanmam bir oldu. Koşmaktan şişen dalağımın her an patlayacakmış hissi ciğerlerime çekmeye çalıştığım nefesle katbekat arttı. Az önce kaçarken tek ayağımdan düşürdüğüm ayakkabıma bakmaya çalıştım ama gidip onu alacak zamanım yoktu, arkamdan gelen ayak sesleri beni ciğerlerime doldurduğum son bir nefesle ayağa kaldırdı. Adım atmamla ayağım çamur birikintisine girdi, dengemi kaybetmemin sonucu olarak nemli ve çamurlu toprakla yeniden kavuştum.

"Ölümden kaçamazsın!"

Duyduğum eskiden dost dediğim insanın sesi canımı ayaklarımın altını çizip parçalayan dal parçalarından daha çok yakmıştı.






GÜNÜMÜZ





"Pikniğe mi gitsek?"

Elimdeki telefondan kafamı kaldırıp Aralığın sonunda bu fikri ortaya atan Çetin'e ne sorunu olduğunu anlamaya çalışarak baktım.

Ben daha bir şey söylemeden Çetin'in kardeşi Melda siyah saçlarını kulaklarının arkasına atarak ağabeyine kaşlarını çatıp baktı ve "Ateşin başına çıktı heralde." dedi. Çetin tam ağzını açıyordu ki köşedeki masadan biri "Şşhh!" diye tükürüklerini saçarak bizi uyardı.

Üniversitenin kütüphanesinde iki saat sonra gireceğimiz son vizeye çalışıyorduk. Uyarılmamızla konuşmayı keserek tekrar kitaplarının başlarına döndüler. Melda'nın vizesi yoktu dün bitmişti o bizden bir alt sınıftı ve kimya mühendisliği okuyordu, sadece ders tekrarı yapıyordu ve bu tuhaftı çünkü ben asla derslerinin tekrarını yapan bir insan olmamıştım, Melda gözümde bir uzaylıydı.

Büşra topuz yaptığı sarı kıvırcık saçlarının arasından fırlayan asi bir tutamı oflayarak tokasının arasına sıkıştırdı ve masada gözlerini kaldırıp sırayla herkesi incelemeye başladı. Ona baktığımı görünce gözlerinden haylaz bir parıltı geçti ve sinsice gülümseyerek "Sigara içmez miyiz?" dedi.

Daha kütüphaneye geleli 15 dakika olması dışında bir sorun yoktu. Kafamı iki yana salladım ve ona inanamıyormuş gibi bakarak "Vizeye de babam girer artık." derken montumu sandalyemin arkasından aldım.

Kalktığımızı gören Çetin ona bakmamız için kaslı kolunu havada sallayıp "Aga siz nasıl mimarlık kazandınız yav oturup çalışsanıza." diye fısıldamaya çalıştı, evet çalıştı çünkü kalın sesini kısmaya çalışırken homurtuya çevirmesiyle iki dakika önce sessiz olmamız için bizi uyaran kız "Ağabey siz bir susacak mısınız?" diye bize ters ters bakmaya başladı.

Çetin bir elini kıza doğru kaldırıp bir elini de ağzının üstüne koydu. "Pardon."

Büşra gözlerini devirerek koluma girdi ve kulağıma "Üstüne otursam ölecek hala bize atarlanıyor yahu!" derken biz çoktan kütüphaneden çıkmıştık.

Kahverengi saçlarımı ellerimle geriye doğru iterken gökyüzündeki kara bulutlara gözlerim takıldı, aklımdaki tek şey Aralık ayının sonunda havanın neden yeterince soğuk olmadığıydı. Büşra kütüphaneden çıkmanın verdiği rahatlıkla "Ay hava ne güzel yahu!" diye yüksek sesle güldü.

SÜVEYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin