2. BÖLÜM - ÇAKI

29 6 1
                                    




🎵Lana Del Rey- Dark paradise

Oy verip yorumlarınızı belirtirseniz çok sevinirim. Keyifli okumalar!









"Lilyum, bırak!"

Ufak parmakların tutunmaya çalıştığı merdiven korkuluğu onun tek desteği olmuştu saniyeler içinde. Annesinin bıraktığı eli yanına usulca düştü. Elleri pembe pijamasına sıkıca tutundu ve kocaman açtı kahverengi gözlerini.

"Anneciğim, gitme."

Yanaklarından düşen yaşları daha annesi görmeden sildi, ağlamayacaktı; annesinin ağlamasından nefret ettiğini biliyordu. Sildiği damlanın yerini başka bir damlanın alması çok uzun sürmedi ama gözyaşını silmesine gerek yoktu. Zaten annesi arkasını bile dönmeyecekti, içten içe ağladığını görüp ona kızmasını istiyordu sırf dönüp ona baksın diye. Sadece bir saniyeliğine de olsa annesinin ona kızmasını deli gibi istiyordu.

Ağzından bir hıçkırık çıktı "Anne!" derken. Hıçkırığı duyan kadın olduğu yere mıhlanıp yüzünü kızına doğru çevirdi.

"Sizi almaya geleceğim. Önce kendimi kurtarmam lazım." Sesi titreyen kadın elindeki valize sıkı sıkı tutunup kaçarcasına çıktı evden.

Hıçkırığıyla annesinin yüzünü son görüşünün biletini aldığını bilmiyordu, bilseydi nefesi kesilene kadar ağlardı. Ve bilseydi hiç gelmeyeceğini, ona hiç inanmazdı.






04:15

Gözlerimi açmamla banyoya koşmam bir oldu. Ailemin rüyamda tekrarlanan anılarının geride bıraktığı şey buydu, gözyaşı ve mide bulantısı. Akşam yediğim ne varsa kustuktan sonra sifonu çektim, ellerim ve ayaklarım deli gibi titriyordu. Yeniden gelmişti işte, anı kabusları geri gelmişti. Eğer bir tanrı varsa neden bana bunları yaşatıyordu? Eskiden her gece kendime bunu gözyaşları içerisinde sorup durur yukarıda beni izleyen bir tanrı varsa yaşadığım acıları benden alması ya da beni yanına alması için yalvarır durur, sonra gözyaşlarımdan utanıp yediğim ne varsa kusardım.

Dişlerimi fırçalarken annemden aldığım ve kahverengi hafif çekik gözlerime baktım, kendimde nefret ettiğim ne kadar şey varsa hepsi onun parçası ve aynasıydı; gözlerim, burnum, dudaklarım, arkadaşlarımın bayıldığı yanaklarımdaki gamzelerim bile, dalgalı kahverengi saçlarım ve hiç güneş görmemişçesine beyaz olan tenim, hatta kokusunu en sevdiği çiçek olan adımdan nefret ediyordum. Hayatın bana verdiği acımasız tecrübelerime isyan etmeyi bırakarak yatağıma geri döndüm.

Uykumun beni terk etmesiyle bugün için onunla vedalaştığımızı anladım, yine. Bilgisayarımı çıkarıp birkaç haber sitesinde gözlerimi geçirip babamı görmememle derin bir nefes verdim, her şeye rağmen o benim babamdı. Ondan nefret etmediğim anlarda –ki bu anlar çok nadir yaşanıyordu- böyle düşünüyordum; en azından bizi terk etmemişti. 18 yaşıma gelene kadar hayatı bana zindan etmesi ondan kurtulduğum ilk anda sevinçten deli gibi ağlama seansları ve kusmuk partilerini getirmişti peşinden. Yani kısaca ondan kurtulmak bana bıraktıklarıyla yaşamamı daha kolay hale getirmemişti. Paranoya, güvensizlik, kuşku ve daha niceleri bana bıraktığı hediyelerden birkaç örnekti sadece. Bana nasıl yaşamayı öğrettiğini söyler mutlaka eğer ona sorarsanız ama bildiğim tek şey sahip olduğun aileye senin doğrularını ve yaşam tarzını dayatmak onlara işkenceden başka bir şey değildir. Bazen ona çok kızamıyorum, bildiği tek şekilde yetiştirmeye çalıştı bizi. Onun kızları olduğumuzu bilen çok kişi yok çünkü her şey gibi bu da tehlikeli olabilirmiş bizim için. Sorun değildi zaten ablam bana hem anne hem baba olmuştu çoğu zaman.

SÜVEYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin